Ben Hiçbir Şey Değilim, Hiçbir Şey Benim Değil.

Hayatta Sindirmesi Zor Bazı Gerçekler III

Başak Gül
Türkçe Yayın
3 min readMay 26, 2024

--

Herkese merhaba,

Bu hafta konuşmak istediğim konu hayatımızdaki her şeyi ve herkesi ne kadar çok sahiplendiğimiz. Evimizi, kıyafetlerimizi, kitaplarımızı, işimizi, sevdiklerimizi… Aman bunların başına bir şey gelmesin, bir kere benim oldu aman başkasının eline geçmesin. Kısacık ömrümüz olduğunu, 100 yıl yaşamayı beklerken belki de sadece 2 günlük ömrümüzün kaldığını bilmeden bu aşırı sahiplenme duygusu ile hiçbir şeyimizi paylaşmak istemeyebiliyoruz.

Ben kendimi çok paylaşımcı biri olarak tanımlarım. Öğrendiğim bir şeyi, eşyalarımı, evimi kimin ihtiyacı varsa paylaşmaktan çekinmem. Bazılarımızın paylaşamadığı şeyler bunlar. Benim paylaşamadığım şey ise; sevdiklerim. Çok korumacı ve çok vericiyimdir ilişkilerimde. Aşağıda linkini paylaşacağım “YAS” yazımda da belirttiğim gibi, sevdiklerimi kaybetmek, onları uğurlamak benim için çok zor. O yüzden bu konu üzerine çalışıyorum. Umuyorum ki burası vesilesiyle beraber çalışıyoruzdur :)

Çok sorunlarla boğuştuğum dönemlerde, defterime kocaman harflerle yazdığım bir yazı var, onu okurum. O da şu:

Ben hiçbir şey değilim. hiçbir şey benim değil.

Bu cümleyi kurmak insanoğlu için çok çok zor. Çünkü biz egolu varlıklarız. Her şeyden önce benlik duygumuz tatmin edilmeli. Ama bu cümle beni rahatlatıyor. Sorunlarım daha da küçük görünüyor gözüme. Hadi bu konu hakkında biraz konuşalım.

Mükemmel olmak zorundaymışız gibi her şeyimiz tam olmalı sanki. Herkes bizi sevmeli, her şeye sahip olmalıyız. Böyle bir şey yok, olmayacak. Bunun mümkün olduğu bir hayat da yok. Bunun imkansız olduğunu bile bile hala buna ulaşmaya çalışıyoruz. (Çünkü ego…) Evrenin karmaşıklığını ve büyüklüğünü düşündüğümüzde ne kadar da küçük ve önemsiz görünüyoruz değil mi? Evet eşsiziz, özeliz ama bazen de olaylara biraz uzaklardan bakmamız lazım. “Ya ben buna taktım kafayı ama bu olmuyor burda bir hata olabilir mi” diye düşünmemiz lazım. İşte bunu düşünmek için de o ben merkezinden uzaklaşmak gerekiyor.

Kazanırsak tabi ki mutlu oluyoruz. Ama mutluluk sadece bir andır, değer bilmek ise uzun süreli bir hazdır.

Hiçbir şey bizim değilse ve biz o şeyler olmadan da var idiysek; ne korkutabilir bizi?

Sorunlar, hatalar?

Dün yoktular, bugün varlar, zamanı gelince gidecekler. Çözebilirsek ne mutlu, çözmek için çalışalım. Elbet gidecekler. Kalırlarsa yanlış bir şey var demektir. Ders çıkaracağız o zaman.

Aile, sevgili, arkadaşlar?

Hepimizin birbirinin hayatında bir misyonu var. Dersler, keşifler, aydınlanmalar.. Hepimizin kendi hayatı, yolu var. Uzun uzun yıllar bir arada yürüyebilirsek ne mutlu. Olmadı mı? Sorun değil, birlikte geçirdiğimiz güzel anılar hala bizimle. Kimseyi yolundan alıkoyamayız, kimse de sizi yolunuzdan alıkoymamalı.

Herkesin hikayesi, açılmayı bekleyen kapıları var. Tutmamalı, önünde durmamalıyız. Biz kendi kapılarımızı merakla açmaya koşarken kime, hangi gerekçeyle “dur” diyebiliriz ki?

Korkularımız; nasıl da ele geçiriyor bizi? Toyuz çünkü… Öyle korkuyoruz ki kendimizle baş başa kalmaktan, her şeyi sahipleniyoruz.

Bir gün anlayacağız, vız gelecek bize de…

Öykü sürüyor…

Korkular da evrilir, dinginlikte gelir. Ama tutku, merak duygusu baki kalmalı.

Biliyorum bunları hayatımızda uygulamak söylendiği kadar kolay değil. Ama bana bunları bilmek, okumak, hatırlamak çok iyi geliyor. Umarım size de iyi gelir…

Karamsar hissettiğiniz, sorunların için de boğulduğunuz bir dönem de karşınıza çıktıysa bu yazı ve yalnız olmadığınızı hissettirebildiyse ne mutlu bana…

Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle sevgili okurlarım.

Sevgiler,

Başak.

--

--

Başak Gül
Türkçe Yayın

Türkçe Yayın Editörü, Yetenek Avcısı 👩🏻‍💻 Yazdıklarım gerçek hikayelere dayanmaktadır.💌