Bilim İnsanları Kabusları Anlamayı ve Değiştirmeyi Öğreniyor

Kabuslarınızdan korkmayın, onlardan öğrenecek çok şeyiniz var.

Ali Rıza DURU
Türkçe Yayın
8 min readDec 21, 2021

--

Photo by ALEXANDRE LALLEMAND on Unsplash

Bu yazı Jeffrey KLUGER’ın 6 Ağustos 2020 tarihinde TİMES dergisinde yayınlanan ‘Scientists Are Learning to Read — and Change — Your Nightmares’ yazısından çevrilmiştir.

Makalenin orjinal metni için: https://time.com/5874444/science-of-nightmares/

Editör: Ali Rıza DÜRÜ

Çeviren: Baran Şahin

Üniversite çağındaki kızımın gördüğü en korkunç rüya, koşan bacaklarla ilgiliydi. O sırada anaokulundaydı ve rüyasında, üst bedeni olmayan bir çift çorap tarafından takip ediliyordu. Uyandığında bahsettiği ilk şey bu oldu ve kahvaltıda konuyu gergin biçimde tekrar açtı. Bunun hakkında biraz konuştuk ve çoraplı bacaklar kendisini yakalasaydı ne olurdu diye ona sordum.

‘’Beni ısırırlardı’’ diye cevapladı.

‘’Neyle?’’ diye sordum.

Bu onu güldürdü ama kendisine kabusunun resmini çizdiren öğretmenine anlatacak kadar değil. Korku zamanla yok olmuştu ama anısı aklında duruyordu.

Saçma ya da değil, çocukça veya değil. Koşan bacaklar kabus olarak kabul edilen bazı kriterleri karşıladı. Kızım uyandığında kabusunu hatırladı ve hatta kabusu yüzünden uyanmış olabilirdi. Bu onun ertesi gün de bu gergin hissetmesine sebep oldu. Kabuslar tehlike içerir ve bu genellikle bir tür fiziksel saldırganlık, ciddi bir kaza, bir hastalık veya kovalanmak şeklinde olabilir.

Kabuslarda, sadece zarar görülmez diğer insanlara zarar veren kişi de olunabilir. Almanya, Mannheim’daki Merkez Akıl Sağlığı Enstitüsü’nde uyku araştırmacısı olan profesör Michael Schredl ‘’İnsanlar sosyal varlıklardır’’ diyor ve kabuslar gündüzleri bizi hizada tutan sosyal kodun bir parçası olabilir, ve görünüşe bakılırsa uykumuzda bile çalıştıklarına göre oldukça önemlidir. Bir tür olarak ortaya çıktığımız andan itibaren, hayatta kalmak için bir grup içinde kabul görmek isteriz ve o grubun kurallarını ihlal etmek gruptan dışlanmaya neden olabilir. Schredl, “Bence kabuslar bu önemi işaret ediyor” diyor.

Kabuslar hiç var olmasaydı hepimiz için daha hoş olabilirdi, ama var olmaları hiç de şaşırtıcı değil. Uyuyan beyin bazen en absürt olan rüyalarımızı sürekli yansıtıyorsa arada sırada bir korku filmi seçmesi şaşırtıcı değil. Neden bir gece kabus görüyoruz da öteki gece görmüyoruz; neden bazıları diğerlerinden daha çok acı çekiyor; kötü rüyalardaki özel içeriklerin ne anlama geldiği gibi ucu açık bazı sorular mevcut.

Araştırmacılar bu soruları cevaplamak için uzun süredir çalışıyorlar ve son yıllarda en azından bazı gizemleri çözmeyi başardılar. Dahası, kabuslar gören uyuyan beyni gözlemlemek ve hatta hikayenin bazı belirli unsurlarını veya en azından görüntüleri okumak için yeni, genellikle yüksek teknolojili yollar geliştiriyorlar. Hatta kabus temasını değiştirmenin bir yolu olabilir. Mesela, rüyayı görenin tüm bu süre boyunca uykuda kalırken deneyimin kontrolünü ele geçirmesine izin verecek şekilde beyni uyarabilirler.

Kabuslar hepimizi eşit şekilde etkilemez. Sosyal Psikoloji ve Psikiyatrik Epidemiyoloji’de yayınlanan Birleşik Krallıktaki katılımcılarla 2017’de yapılan bir çalışmaya göre, genel nüfusun yaklaşık %5’i haftada en az bir kez kabus görüyor ve bu, teşhis edilebilir bir bozukluk olarak nitelendirilmek için yeterince sık. Uyku dergisinde yayınlanan Hong Kong merkezli bir çalışmaya göre, nüfusun daha büyük bir kısmı (%30 ila %55) ayda ortalama bir kabus görüyor. Ve Amerikan Uyku Tıbbı Derneği, yaklaşık %85’imizin en azından ara sıra kabus gördüğünü bildiriyor, bu birçok çalışma tarafından doğrulanan bir bulgu.

Kabuslar Nereden Gelir?

Gelecekteki kabusların tohumları yaklaşık üç buçuk yaşına kadar süren ve neredeyse hiçbir kalıcı hatıranın oluşmadığı bir yaşam dönemi olan ‘’bebeklik amnezisi’’ olarak bilinen yaşamın erken dönemlerinde atılır. Bununla birlikte, çocuk bu hassas zaman aralığında önemli bir travma yaşarsa (örneğin; fiziksel istismar, aile içi şiddete tanık olmak veya tutarlı bir bağlanma figürü olmadan dönüşümlü koruyucu aileye yerleştirilmek gibi) çocuk amnezisi bozulur. Bu, Montreal Üniversitesi’nden psikolog Tore Nielsen’in Frontiers of Neurology’de yayınlanan 2017 tarihli bir makalede Stres Hızlandırma Hipotezi (SHH) olarak adlandırdığı şeye yol açabilir. SHH’nin arkasındaki fikir, bu tür erken dönem sıkıntılarının korku ve kriz yönetimini yöneten becerilerin gelişimini hızlandırabilmesidir. Bunlar çocuk için faydalıdır, ancak uzun vadeli bir maliyeti vardır.

Nielsen’in tez danışmanı olan Montreal Üniversitesi’nden psikolog ve rüya araştırmacısı Louis-Philippe Marquis, “Travma, çocuğun kısa vadede uyum sağlamasına yardımcı olan beyin değişikliklerine yol açıyor” diyor. “Ama yaşamın ilerleyen safhalarında kabusları ve psikopatolojiyi kolaylaştırabilirler.”

SHH hipotezine göre, ortaya çıkan travmanın olağan dışı olması gerekmez; sadece bir kardeşin bebeksi amnezi penceresinde doğması, kişiyi kabus görmeye daha yatkın hale getirebilir. Ve elbette ilk çocuk ebeveyn ilgisinin tek odak noktası olmaktan çıkıp bu sevgiyi paylaşmak zorunluluğundadır ve yeni gelen çocuk genellikle bakımın çoğunu alır, çünkü bebekler çok talepkardır. Neilsen, 2017 tarihli makalesinde, yaş, cinsiyet ve kardeş sayısı gibi olası kafa karıştırıcı faktörlerden bağımsız olarak, ilk doğan çocukların son doğan çocuklara göre iki kattan daha sık korkutucu rüyalar gördüklerini yazdı.

Diğer, daha az travmatik faktörler de kabuslarda etkin rol üstlenebilir. 1,216 denekten oluşan 2018 tarihli bir çalışmada, Schredl basit günlük stresin güçlü bir nedensel faktör olduğunu buldu. Schredl, ‘’Her türlü stres kabus sıklığını artırır’’ diyor. ‘’Bilinçaltında tanınmayan herhangi bir sorun olmasına gerek yok.’’

Bireysel mizaç da kabusların ortaya çıkmasında bir faktör olabilir. Schredly, empati ve duyarlılık testlerinde daha yüksek puan alan kişilerin gündüz stresinin uykuda kabus olarak geri dönme olasılığının daha yüksek olduğunu buldu. Oxford Üniversitesi’nde uyku bozuklukları konusunda uzmanlaşmış bir klinik psikolog olan Bryrony Sheaves’in araştırması, kabusları acı verici bir mizaç eğilimleri üçlüsüne bağladı: paranoya, sık duyarsızlaşma ve halüsinasyonlar. Sheaves, tüm bu vakaların klinik durumları tanımlamadığını vurguluyor: bazı insanlar diğerlerinden daha şüpheci; bazıları yabancılarla dolu bir partiye girmek veya bir konuşma yapmak gibi sosyal stres anlarında kişiliksizleşmeye eğilimlidir; halüsinasyonlar, yani hipnagojik veya hipnopompik denilen durumlar söz konusu olduğunda ise Sheaves çoğunlukla uykuya dalarken veya uyanırken canlı rüya benzeri görüntüler yaşayan insanları tanımlamaktadır.

Sheaves, “Gerçekte, çoğu insan için kabus görmenin tek bir nedeni yoktur” diyor. “Daha geniş bir TSSB sorununun parçası olanlar bunun bir istisnasıdır.” ABD Gazi İşleri Bakanlığı’na göre, TSSB’si veya travma sonrası stres bozukluğu olan kişilerin — özellikle savaş gazileri, cinsel saldırı veya diğer şiddet mağdurları- % 71'den % 96'ya kadar daha sık ​​kabuslar gördüğünü bildiriyor.

Beynin hangi bölümlerinin kabuslara yol açtığı belirsizdir. Marquis, en olası lokusların anterior singulat korteks, hipokampus, amigdala ve medial prefrontal korteks olduğunu açıklıyor. Anterior singulat korteks duygu, kan basıncı, kalp hızı, ahlak ve dikkatimizi nereye verdiğimizde rol oynar ve bunların hepsi kabuslar sırasında devreye girer. Hipokampusun temel rolü, özellikle TSSB hastalarında, gün içinde veya geçmişte daha derinlerde yaşanan canlı veya travmatik deneyimlerin rüyalarda tekrarlanmasına yardımcı olan hafızayı düzenlemek ve işlemektir.

Ancak kafatasına ait bu dörtlü grubun en büyük iki oyuncusu amigdala ve prefrontal kortekstir. Amigdala, hem fiziksel olarak (derine gömülüdür, beyin sapından çok uzakta değildir) hem de işlevsel olarak (özellikle korku, saldırganlık, öfke ve üzüntünün tutulduğu yer) beynin derinini oluşturan şeydir. Uyanık olduğumuzda, prefrontal korteks, alt kattaki tüm bu duyguların neler yaptığını yakından takip eder. Ancak Ludwig Maximilian Üniversitesi’nde uyku eğitimi alan doktora öğrencisi ve klinik stajyeri Stephanie Rek, “uyku sırasında beynin ön bölgeleri kapanıyor ve gün boyunca amigdaladaki duyguları aktif olarak bastıran fren artık düzgün çalışmıyor” diyor. Beyin gece paydos ettiğinde, canavarlar oynamak için dışarı çıkar.

Rüyaları ve Kabusları Okumayı Öğrenmek

Kabuslar ne kadar korkunç olursa olsun, her zaman kötü bir şey değildirler. Kabuslarda yer alan beyin bölgelerine ilişkin yeni araştırmalar, bazı durumlarda rüya anında korkutmanın bir miktar uyarlanabilir değere sahip olabileceğini bulmuştur.

Human Brain Mapping’de yayınlanan 2019 tarihli bir çalışmada, Cenevre Üniversitesi İsviçre Duygusal Bilimler Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olan Virginie Sterpenich liderliğindeki bir ekip, 89 kişiyi işe aldı ve bir hafta boyunca rüyalarının içeriğini, korku, öfke, üzüntü ve iğrenmeyle ilişkili duyguları bildirdikleri bir rüya günlüğü tutmalarını sağladı. Daha sonra, bu denekler, araştırmacıların mutlu, komik veya tehditkar veya korkutucu ifadeler olarak belirledikleri yüzlerin resimlerine bakarken fonksiyonel manyetik rezonans görüntülemeye (fMRI) tabi tutuldu. Korkutucu veya tehditkar yüzlere baktıklarında, rüya günlüklerinde daha az kabus gördüğünü bildiren denekler, beynin insular ve midcingulate kortekslerinde fMRI aktivitesi gösterdi, bu da aşağı yukarı kötü rüyalar gören insanları ifade ediyordu. Daha fazla kabus gördüğünü bildiren deneklerde, bu beyin bölgeleri olumsuz görüntüleri etkili bir şekilde görmezden gelerek bunlara daha az tepki veriyordu. Sterpenich ve meslektaşlarına göre, bu çıkarım: Yatağın güvenliğinde yaşanan kötü rüyalar, gerçek dünyada gerçekten korkutucu veya tehdit edici olaylarla daha iyi başa çıkmamıza yardımcı olabilir.

Her ikisi de Kyoto, Japonya’daki Uluslararası Gelişmiş Telekomünikasyon Araştırma Enstitüsü’nden olan Tomoyasu Horikawa ve Guohua Shen tarafından yürütülen ve deneklerin rüyalarının görsel içeriğine fiilen göz atmak için fMRI taramalarını kullanmayı mümkün kılan araştırmalar, daha deneysel ve daha cesaret vericidir. PLOS Computational Biology’deki 2019 tarihli bir makalede derinlemesine araştırdıkları önerme, ilk olarak hayvanlar, uçaklar, yüzler, ağaçlar, posta kutuları, arabalar ve daha fazlası dahil olmak üzere ansiklopedik bir görüntü koleksiyonunu tanımak için derin bir sinir ağını eğitebilecek makine öğrenimini içeriyor. Araştırmacılar daha sonra, aynı nesnelere baktıklarında veya kendilerine aynı nesneleri hayal etmeleri talimatı verildiğinde, insan deneklerin görsel korteksini okumak için bir fMRI kullandılar. Deneklerin ayrıca bir fMRI makinesinde uykuya dalmalarına izin verildi, ardından hipnogojik durumda uyandırıldı ve yarı rüyalarında hangi görüntüleri gördükleri soruldu. Bu zihin resimlerinden elde edilen fMRI verileri, daha sonra yanıtlarına göre kodlandı.

Ardından, elde edilen veri tabanı teste tabi tutuldu: Denekler belirli görüntülere bakarken veya onları hayal ederken fMRI’ye geri yerleştirildi ve daha sonra beyin okumaları, görüntüleri anlamaya ve yeniden oluşturmaya çalışacak olan derin sinir ağını besledi. Şaşırtıcı derecede doğruydu.

Beyin okumanın sonucu olarak makinenin oluşturduğu bir kaplanın yüzü veya bir ağaç resmi bulanık, özensiz olabilir veya tam olarak ne olduğu netleşmeden önce şu veya bu yöne çevrilmesi gerekebilir, ama yine de, makine deneklerin çoğunun beynini okudu ve hatta kaba bir şekilde onların ne gördüklerini gördü.

Kabusların Nasıl Kontrol Edilebileceğini Öğrenmek

Başka bir yeni teknoloji türü, kabusları hafifletme üzerinde daha da doğrudan bir etkiye sahip olabilir. Transkraniyal stimülasyon olarak bilinen bu yöntem beynin ön ve temporal loblarına düşük seviyelerde düşük frekanslı enerji verilmesini içeriyor. Bu, Nature Neuroscience’da yayınlanan ve Almanya’daki J.W. Frankfurt Goethe Üniversitesi’de psikoloji profesörü olan Ursula Voss tarafından yönetilen 2014 tarihli bir çalışmada, en inandırıcı şekilde, sıradan rüyayı berrak rüya olarak bilinen şeye dönüştürdüğü deneysel olarak gösterilmiştir. Bilinçli rüyada, uyuyan beyin deneyimin sadece bir rüya olduğunun farkındadır, ondan geriye çekilebilir ve üçüncü bir kişi gibi gözlemleyebilir ve bazı durumlarda anlatının kontrolünü ele geçirebilir — çoraplı bacaklar tarafından kovalanmak yerine geri dönüp bacakların kovalanması gibi. Voss’un çalışmasında, o ve ekibi, 25 ve 40 hertz’lik anahtar enerji frekanslarında, bu berrak rüya -rüyanın farkında olma, üçüncü şahıs bakış açısı ile bakabilme ve onun kontrolünü ele geçirme yeteneği- durumlarının üçünün de transkraniyal stimülasyon almayan kişilerden daha sık elde edilebilir olduğunu keşfettiler.

Journal of Sleep Research’teki 2018 tarihli bir makalede, uluslararası bir bilim insanı ekibi, şu anda mevcut olan bir dizi düşük teknolojili kabus tedavisini araştırdı. 23 ortak yazarın yer aldığı makale, Schredl’in “dünya çapında ilk kabus konferansı” olarak tanımladığı şeyin sonucuydu ve kabus araştırmalarının manzarasına bir tür kuş bakışı içeriyordu. Araştırmacılar bulgularına dayanarak, en güçlü kabus tedavilerinden birinin, hastalardan ilk önce kabusu canlı bir şekilde hayal etmelerinin ve düzenli nefes alma ve dönüşümlü olarak kasları germe ve gevşetmenin dahil olduğu rahatlama egzersizleri yapmalarının istendiği “duyarsızlaştırma ve maruz kalma” olduğu konusunda hemfikirdiler. Daha sonra, kabusu hayal etmeleri ve bu tür terapötik adımlar atmamaları istenir. İlk alıştırma onlara deneyimin kontrolünü ele geçirmeyi öğretiyor, ikincisi ise onları kontrollü bir ortamda işlenmemiş kabusa maruz bırakıyor ve bu da zamanla kabusun sıkıntıya neden olma gücünü elinden alabiliyor.

2018 çalışmasına göre ‘’görüntü prova terapisi’’ de ayrıca etkili bir tekniktir. Bu teknikte hastalar kabusu sessiz ve odaklanmış bir ortamda günde birkaç kez hayal eder, ancak onu yeniden yazar ve ona farklı, daha mutlu bir son verir, mesela, sizi kovalayan kaplan bir kedi yavrusuna dönüşebilir. 2010'larda kabus sıklığını ve şiddetini — TSSB hastaları arasında bile — azaltabileceğini ve genel uyku kalitesini iyileştirebileceğini gösteren çok sayıda çalışma ile basit ama görünüşte güçlendirici bir yöntemdir. İnsanların kabuslarla ilgili, örneğin, ertesi gün deneyimin anılarının peşinizi bırakmayacağı gibi belirli inançlarını yeniden çerçevelendiren bilişsel-davranışçı terapi rüyaların şokunu ve gücünü azaltmaya da yardımcı olabilir.

Bunların hiçbiri kabusları tamamen ortadan kaldırmayacak. Beyin, yalnızca iyi rüyalara hizmet edemeyecek kadar yaratıcı, tepkisel ve duygusal bir şeydir. Ancak kabusları anlamamız — ve onları yorumlayıp kontrol etme teknolojisi — eski bir savaşta yeni bir silahtır. Rüya görmenin kendisi değişmeyebilir, ancak buna tepkimiz değişebilir.

Bu makale Rüya Enstitüsü için çevrilmiştir.

Rüyalarla ilgili atölye, analiz, eğitim çalışmalarından haberdar olmak için Rüya Enstitüsü İnstagram hesabı: @ruyaenstitusu

--

--