Bilgi Arayışı Podcast — Sorumluluk Almak

“Verdiğimiz kararlar, yürüttüğümüz diyaloglara, kurduğumuz ilişkilere ve genel olarak yaşamlarımızın kalitesine doğrudan etki etmekte.”

Fatih Başar Kutlu
Türkçe Yayın
5 min readDec 29, 2022

--

Bilgi Arayışı Podcast’in ufak bir yaz arasından sonra ikinci sezonuna başlangıç yaptık! Yeni sezonumuzda felsefenin yaşantımız üzerine etki eden noktalarına daha fazla ağırlık vermeye çalışacağım. Umarım severek dinleyebileceğiniz yeni bölümleri barındıran bir sezon olur…

Herkese merhabalar, Bilgi Arayışı Podcast’in yeni bölümüne hoşgeldiniz. Bir önceki bölümümüzü dinlediyseniz eğer hatırlayacaksınız ki hissettiğimiz benzer şeyler üzerinden birbirimizi anlayabilmek hakkında konuşmuştuk. Aynı şeylerden muzdarip olduğumuz sürece sizleri hissedebildiğimi söylemiştim. Bu bölümümüzde ise bunun bir adım daha ilerisine giderek, kendimizi ele alacağız ve yaptıklarımızın sorumluluğunu almanın hem kendimiz hem de bizim dışımızdaki her şey için nasıl bir etki yaratabileceği üzerinde duracağız. Umarım sizleri sıkmayan ve sorgulamaya itecek bir bölüm olur.

Bilgi Arayışı Podcast | Sezon 2 Bölüm 6: Sorumluluk Almak

Sorumluluk almak nedir bölümümüze hoşgeldiniz. Bu konuyla ilgili sizlere çok daha yerinde şeyler sunabilmek adına araştırma yaparken, The Power of Responsibility yani Sorumluluğun Gücü adında çok güzel bir TED konuşması dinleme fırsatım oldu. Konuşmanın başlangıcında konuşmayı yapan Joelle Casteix, dinleyicilerinden en mutlu oldukları anı gözlerinin önüne getirmelerini istiyor. Ben de böyle bir girişin bölümümüz için uygun olduğu kanaatindeyim. Lütfen bir anlığına podcastimizi durdurarak en mutlu olduğumuz anı düşünün. Eğer karar vermekte zorluk çekiyorsanız, aklınıza birkaç tane geliyorsa önemi yok. Tüm mutluluklarımızı olabildiğince gözümüzün önüne getirmeye çalışalım.

Şimdi, bu mutluluklarımızı anımsamaya çalışırken kullandığınız düşünme yöntemine odaklanmanızı istiyorum. Muhtemelen hatırladığınız doğduğunuz andan şu ana gelene kadar yaşadığınız her şeyi bir şerit gibi gözünüzün önüne getirmediniz. Daha ziyade rastgele aklınıza gelen mutlu anılarınızı birbirinden bağımsız bir şekilde düşündünüz. Ve bu anılarınızın da her bir ayrıntısını hatırlamak yerine sizi mutlu eden kısımlarını aklınıza getirdiniz. Çünkü burada sizi mutlu eden şey doğrudan anılar ya da yaşadıklarımız değil daha ziyade bu yaşadıklarınıza yönelik bakış açınızdı.

İşte burada gerçekten önemli bir noktayı fark etmemiz gerekiyor. Anılar ya da yaşadıklarımız kendi başlarına herhangi bir niteliğe sahip olamıyorlar. Onlara olumlu ya da olumsuz değeri biz katıyoruz esasında. Ve bu sayede yaşadıklarımızın her birinden farklı dersler edinerek, bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde kendi karakterimizi yaratıyoruz.

Ve bu tabii ki kısa süreli, sonu olan bir süreç şeklinde olmuyor. Yani bir bilgisayar oyunu misali önce karakterimizi yaratıp sonrasında onunla yaşamaya devam etmiyoruz. Daha ziyade verdiğimiz her bir kararla karakterimizin farklı bir yönünü bir sonraki adıma taşıyarak, yeni şeklini almasını sağlıyoruz. İşte tam olarak burada sorumluluk alma konusu karşımıza çıkıyor.

Photo by Brett Jordan on Unsplash

Genellikle, yapmakta zorlandığımız şeylerde, erişemediğimiz hayallerimizde ve benzeri tüm durumlarda ister istemez kendi dışımızdaki unsurları sorumlututuyoruz. Bu sayede, Joelle Casteix’in de söylediği üzere “kurban olmanın hafifliğinden ve dokunulmazlığından” kolaylıkla faydalanabiliyoruz. Ama ilerleme katetmek istiyorsak, annemizi babamızı, bizi yetiştirme biçimlerini, içinde yaşadığımız mahalleyi, toplumu, küresel düzeni, şunu veya bunu sorumlu tutmak yerine sorumluluğu üzerimize almamız gerekiyor.

Ancak burada da önemli bir diğer kaçınmamız gereken nokta karşımıza çıkıyor. Çoğu zaman verdiğimiz kararlardan kendimizi sorumlu tutarken istemsizce kendi hakkımızda kötü düşüncelere kapılabiliyoruz. Ve yaşadıklarımızdan ötürü kendimizi suçlayabiliyoruz.

Nasıl ki yaşadığımız her şeyin müsebibi başkaları değilse yani başımıza gelen her şeyden ötürü başkalarına suç atmak doğru değilse, aynı şekilde yaşadıklarımızdan ötürü sürekli olarak kendimizi suçlamak da doğru değildir.

Bu iki uç noktanın arasında durarak “Evet, ne yaşandıysa yaşandı ve ben birtakım kararlar verdim. Şu anda bu kararların sonuçlarını yaşıyorum ve bu kararların sorumluluğunu alarak bir sonraki kararlarımı vereceğim.” diyebilmek, bizlere gerçek gücü verecek olan davranış biçimidir.

Photo by Rayner Simpson on Unsplash

Sorumluluklarımızı üstlenmemiz yalnızca bizim açımızdan değil, aynı zamanda sorumluluk çemberleri olarak düşünebileceğimiz bir dalga etkisiyle önce çevremizdekiler ardından da tüm dünyaya kadar giden bir etki yaratabilir. Kendi yaşamımızın kontrolünü elimize almak, aynı zamanda erişilmesi imkansız görülen hayallerimize giden yolda yeni bir başlangıç yapmayı da bizim için mümkün kılacaktır.

Kendimizde yaratacağımız dönüşümle kendi çevremiz üzerinde bir etki yaratabiliriz, bu etki küçükten büyüğe doğru gidecek olursak önce şehrimizde sonra ülkemizde ve en son dünya çağında bir dönüşüme kadar ilerleme potansiyeline sahiptir. Elbette bu düşünce kendi başına bakıldığında çok ütopik görünebilir ancak düşündüğümüz vakit, verdiğimiz her kararın illa ki dünya çapında bir etki yaratması da gerekmez. Peki öyleyse sorumluluk çemberlerini düşünmenin bize ne gibi bir faydası olacak diyebilirsiniz.

Burada da, bizleri konfor alanımız olan kurban konumundan nispeten daha rahatsız edici bir nokta olan sorumlulukları alma konumuna ilerletecek olan motivasyon kavramı karşımıza çıkmakta. Aldığımız veya alacağımız sorumlulukların kendimizde, çevremizde veya değer verdiğimiz sosyolojik gruplarda değişim yaratma ihtimali, konfor alanımızdan çıkmamızı sağlayarak daha sorumlu davranmamızı mümkün kılacaktır.

Photo by Claudio Schwarz on Unsplash

Örnek üzerinden anlatmak gerekirse, ailesini çok seven bir birey için sorumluluk alarak kendi üzerinde yaratacağı dönüşüm ailesinde de olumlu bir etkiye sahip olacağı için çok daha tercih edilesi bir hal alır. Bu şekilde ideolojik düşüncelerimizin temeline oturtabileceğimiz milliyet, dini topluluklar ya da küresel yapı gibi oluşumlar da bizlerin sorumluluk almaya başlamasıyla olumlu anlamda etkileneceklerinden dolayı, kendi üzerimizde yaratacağımız dönüşüm bağlamında bizlere ideolojik motivasyon tesis edebilir.

İnternetteki aktivitelerimiz için daima “İnternet unutmaz.” mottosu kullanılır, yaptıklarımıza dikkat ederek değişebilecek fikirlerimizin ya da verdiğimiz kararların daha sonra karşımıza çıkabileceğini ifade etmek adına. Tıpkı bu motto gibi aslında “Dünya unutmaz.” desek tüm yaşantımız bağlamında aynı bakış açısına sahip olabilir. Verdiğimiz kararlar yalnızca bizi değil, çevremizi, şehrimizi, ülkemizi, dünyayı ve hatta yalnızca şimdiki zamanı da değil geleceği dahi şekillendirebilir niteliktedir. Dolayısıyla bu kararların sorumluluğundan kaçınarak yaşama devam etmek ve sürekli olarak kendimizi “pasif” konumda görmek, olumlu bir şekillendirme gerçekleşemizin önündeki en önemi engeldir.

Son olarak, konuyu araştırırken karşıma çıkan bir diğer TED konuşmasına değinmek istiyorum. Louise Evans, Own Your Behaviours, Master Your Communication, Determine Your Success yani “Davranışlarınızı Sahiplenin İletişiminizde Ustalaşın Başarınızı Sabitleştirin” olarak çevirebileceğimiz konuşmasında kendi başından geçen bir olay üzerinden karar verme sürecine ilişkin kendi çıkarımlarını aktarmış. Hem sorumluluk üstlenmeyi nasıl yapabileceğimiz, nasıl dikkatli olabileceğimiz hem de iletişimimizi nasıl geliştirebileceğimiz konusunda oldukça zengin olan konuşmasında Evans, 5 sandalye metaforu oluşturup bu sandalyeler üzerinden karar verme noktasındaki farklı karakteristik tavırları saptamakta.

Konuşmanın tamamını sizlere aktarmam çok mümkün olmadığı gibi ayrı bir bölüm niteliğinde olacaktır. Ancak temelde dikkatimi en çok çeken ifadeyi, kendi cümlelerinden alıntılayarak şu şekilde aktarabilirim:

“Verdiğimiz kararlar, yürüttüğümüz diyaloglara, kurduğumuz ilişkilere ve genel olarak yaşamlarımızın kalitesine doğrudan etki etmekte.”

Buna ek olarak ben de şunu söyleyebilirim, yaşamlarımızın kalitesi bizleri, bizler toplumlarımızı toplumlarımız ise dünyamızı şekillendirir. Dolayısıyla herbir kararımız küçük veya büyük ölçekli olarak hepimizin geleceğine yön verir.

Dolu dolu bir bölüm olduğu için normale nazaran biraz daha yoğun geçti. Umarım sizleri sıkmamışımdır. İyi günler diliyorum!

--

--

Fatih Başar Kutlu
Türkçe Yayın

I'm %99. [MSc in IR, UniMi] | — |PS: I’m using my friends Paypal Account for tips. Thanks for you attention and support! ^^ | — |