Bir fırça nasıl olur da kalır tertemiz,
Dalmışken onca rengin arasına?
Ve taşımışken tuvale renkleri,
Nasıl olur da yitirmez estetiğini?
Daldırın istediğiniz kadar suya, arındırın üzerindeki renklerden,
Yine de el değmemiş gibi olur mu?
Açmayalım paketini, çıkartmayalım ambalajından, en güzel yerde muhafaza edelim onu. En baş köşede. Yitirmesin güzelliğini. Çünkü yitirirse güzelliğini, ne kalır geriye, güzelliğinden başka? Bırakın kalsın orada, ambalajından çıkartmayalım onu.
Gelin şimdi benimle. Çıkartın fırçanızı, daldırın renklere, bırakın yapsın vazifesini; Eskisin fırçamız. Bulansın suyumuz. Birbirine karışsın renkler. Ve dönüp bakalım, ne kaldı geriye?
- Kirlenmiş su, eskimiş fırça, kullanılmış boyalar ve tuvaldeki resim mi?
- Berrak bir su, kusursuz bir fırça, kullanılmamış boyalar ve el değmemiş bir şekilde duran tuval mi?
Yaşamak, her gün biraz daha feda etmektir;
Güzelliğimizden.
Saflığımızdan.
Temizliğimizden.
Tabi, bir tuval yaratmaksa niyetimiz. Aksi halde, bırakın kalsın öyle. Baş köşede, ambalajında. Ve sadece güzel olarak kalsın. Boş bir tuval ile, el değmemiş temizlikte.