Bir Mahkûmdan Günlükler

Enes Sekizsu
Türkçe Yayın
Published in
5 min readApr 29, 2020
© Chris Steele-Perkins/Magnum Photos (1985)

08.12.2087

Düz yollarda yürüyebilmeyi henüz öğrenebilmiş değilim, bunu beceremeyişimi bundan çok zaman öncesine giderek, yani biraz geçmişi kurcalayarak anlayabiliriz diye düşünüyorum. Düşman başına, öyle bir hayat oldu ki benim payıma düşen, bundan kurtulmuş olmaktan dolayı çok mutluyum. Şimdi burada, içinde bulunduğum karanlığın ve iç ürperten seslerin birleşimini pek seviyorum. Nedeni belli olan şeyleri sevdiğimi fark ediyorum burada yaşamaya başladığımdan beri. Karanlık burası, çünkü beni karanlığının içinde bırakarak pes ettirmek istiyorlar, nedeni belli. İnsana zaman zaman korku salan bazı sesler geliyor derinlerden, çünkü burada benim vaziyetimde olup da karanlığın ve zamansızlığın içimize saldığı korkuya yenik düşüp bağırmaktan başka çare bulamayan insanlar var, nedeni belli. Evvelinde, şehrin orta yerinde, kalabalığın içinde bir yandan öbür yana, esasında yalnızca yemek yiyebilmek için günün belli vakitlerinde ipini koparmış hayvanlar gibi koştururken, bunu bir neden olarak kabul edemiyordum. Yalnızca biraz yemek ve ertesi günü görebilmek için geceden beni korusun diye esasında yalnızca üstü kapalı olduğundan ev sayılan duvar yığını, bunları nasıl olurdu da neden olarak sayabilirdim ki. Hepsini bir köşeye atarak, onların uzağında, burada olduğum için kendimi şanslı görmeliyim belki de. Nihayet hatıralarıma uzanabildiğim bir vakit aralığım var. Zamanın içinde sallana sallana yol alan gemilerimi çizdiğim o defterimi ve gelecekte hangi işi yaparsam yapayım o konuda pek yetkin olacağıma dair düşlerimin beni rahat bir uykuya yollama hususundaki başarısını artık anımsayabiliyorum.

11.12.2087

Hah, suçumu itiraf ettiğimi zannediyorlar. Böylesini de görmüş değilim, böyle kibrinden kendini kaybedenleri. Onlarla sohbet etmeye her çalıştığımda aynı şeyin olmasına dayanamıyorum artık. Gelecek günlerim için aklımın bana ne denli lazım olduğunu kestiremesem delirmeye meyletmem içten bile değil. Buradan sıkıldığımı, buradan bir an evvel çıkmak istediğimi ve bundandır ki ağzımdan dökülen her bir cümleyi suçumun bir itirafı sanıyorlar. Bekleyişleri daha nicedir, bu kabalık ile kim onlara derdini anlatmak ister ki. Üstelik itiraf edecek bir vaziyetin başımdan geçmemiş olması da onları sonsuz bekleyişlere sürecek ayrı bir konudur.

14.12.2087

Geçen vakitlerin arasında yaşımın rakamlar ile temsilinin neye benzediğini artık bilemesem de öyle sanıyorum ki içinde bulunduğum durum için şaşkınlık duyabilecek kadar uzun bir ömür geçirmişimdir. Bunlardan nicesi yeryüzünün farklı yerlerinde farklı diller ile aynı tantanaları aynı zırvaları hep bir ağızdan söylerler. İtiraz etmeyi deneyecek olursan da sopanın bini bir paradır bunlar için. Bundan dolayı yakın bir zaman içerisinde -kazan- adını verdikleri şey ile tanışacak olmaktan mutluyum. İçimde adını koyamasam da ömrümün öncelerinde hiç ama hiç tadamadığım hisler dolanıyor. Kazanın içindeki son anlarımın heyecanını daha büyük daha ulu olarak görmeye başlıyorum. Onların bir teslimiyet olarak gördükleri durumu benim bir kurtuluş yolu olarak görüyor olmamdan pek memnunum.

17.12.2087

Günlerin geçmediğini hissediyorum. Karanlığın içinden seslenişlerimi duymuyormuş gibi yaparak beni yıldırma uğraşlarına inatla dirensem de devam etme isteklerimin sonuna gelmiş olabilir miyim acaba! Eskiye dönmek istemiyorum, hayır, bunu kesinlikle istemiyorum. Onların şekillendirdiği bir hayatın içinde kendimi bildim bileli sürünmekteyim zaten, buna tekrar dönemem. Üstelik artık farkına vardığımı da biliyorlar. Eskisinden daha da siyahların hüküm sürdüğü bir kente bırakırlar beni. Daha az insan olabilir belki orada ama bu artık işime yaramaz. İnsanlar arasında kaybolmaya alışmış bir ruhum var. Alışmanın da ötesinde, bunun için yaratılmış bile olabilir. Günün ilk saatlerinde yatağından fırlayarak hizmet etmek için ömrünü harcayan bir insanım, insandım daha doğrusu. Emir alır, emir verine getirirdim. Hayır, şimdi konuşmam için verilen emirlere kulak tıkıyorum. Ben suçsuzum, yalnızca varlığımın farkına vardım ve bunun gerekliliğini yaparak kendimi özgür kıldım.

19.12.2087

Gelecek günlerime pek güveniyorum diyemem, soğuk giderek artıyor. İçimden geçen kelimeler için yazabileceğim bir yer bulduğum için kendimi şanslı saymalıyım. Bu imkânın diğer odalardaki insanlarda da olduğu konusunda şüpheliyim. Her birinin günden güne artan çığlıklarını duyabiliyorum. Kendilerini bırakmaları için yalvarmalarını, ışığa kavuşmak için nasıl da yanıp tutuştuklarını görebiliyorum. Onlara söylenen ile bana söyledikleri arasında fark olmalı. Eğer suçumu itiraf edersem buradan çıkabileceğimi söylemişlerdi. Sanırım, her sözleri gibi bu da yalnızca yalandan ibaret. Biliyordum, bana sundukları özgürlüğün bir hayalden başka bir şey olmadığını biliyordum. Bir daha hiç insan göremeyecek miyim ben?

24.12.2087

Tamam, yeter artık. Siz kazandınız, konuşacağım. Zamanı geldi. Bunları anlatıp gideceğim buralardan. O tarifi ben hazırladım. Buraya düşmeden çok önce varlığımın ne denli önemli olduğunu anlamıştım. Buna rağmen bana böyle kötü davranmanıza izin verecek halim yoktu ya. Yorulmak nedir bilmeden onlara hizmet etmemize rağmen bizlere iyi davranmayan insanlar için hazırlanmış bir tarifin beni buralara sürükleyebileceğini önceden kestirmeliydim ama benim buraya sıkışmış olmam artık o kadar da önemli değil. Devamı mutlaka gelecektir.

31.12.2087

Kazanlar kaynasın baharlarda, zamansız bir günde doğan ben, şimdi herkesten ayrı zamansız bir gün doğuruyorum. Evet, iyi duyuldu, doğru duyuldu; sıra bana geldi artık. Kazanın içine ben gireceğim ve beni biraz sağa biraz sola çevirerek düzenli bir ateşin içinde pişireceksiniz. Size önceden söylediğim baharatları mutlaka yanınızda getirin. Her çeşidine, her türlüsüne ihtiyacımız olacak. Tarifime harfiyen uymanız gerekiyor. Buraya gelmeme neden olan o tarif, evet doğru bildiniz. Bu iş için özel olarak hazırladığımı söylemeye gerek yoktur diye düşünüyorum. Bu iş incelik gerektiriyor, beni evire çevire soyduktan sonra kazana atmayı unutmayınız. Ve unutmamanız gereken başka bir şey ise ne denli şanslı olduğunuzdur. Hiç görülmüş şey midir; bir kuşun misal vermek gerekirse, hayattan ayrılmadan önce kendisini midenizin daha rahat sindirebilmesi için ne tür bir yol çizmeniz gerektiği konusunda size yardım ettiği yahut kurban edilmiş bir hayvan için de buna benzer bir durumdan söz etmek mümkün müdür? Ömrümün neredeyse tamamında beni kullanmış olmanıza rağmen size bu iyiliği yaptığımdan yola çıkarak olmam gereken durumdan ne denli uzakta bulunan iyi kalpli bir insan olduğumu anlayabilirsiniz. Aynı koşullar altında yaşamlar sürmeyişimizin talihsizliğini her zaman derin bir acı olarak içimde yaşatacağım. Evet, bunun için kendimi hakları göz göre göre yok sayılmış bir insan sayarak gireceğim kazana. Bir başka insan statüsüne erişebilmiş varlıklara sonsuz yardımımı sunarak yapacağım bunu. Beni bu kazana atabilmiş olmanın başarıyla böbürlenecek insanlar olacaktır. Onlara hatırlatmanızı isterim ki, şu an burada etim kemiğimden ayrılarak her bir hücrem ile tüketilip, sömürülüyorsam, bu yalnızca benim rızamın ışığı altında gerçekleşiyordur. Hem, diğer türlüsü mümkün olabilir mi bayım? Hangi derin uykumun ortasında beni yatağımdan edip de kaynayan sulara atacaktınız ve ben uykumu bölmeden düşlerimin eşliğinde pişmiş olduğum yetmiş dakikalık sürenin sonunu bekleyecektim. Konusu geçmişken söylemek isterim; esasında bu tarif için yetmiş dakikalık bir süre son derece gereksizdir hem yakıt hem vakit kaybıdır. Evvelinde gecenin sizin seçeceğiniz bir vaktinde beni ılımış bir suyun içine koyarak biraz bekletebilir ve ertesi günün şafağında biraz tuzlayabilirsiniz. Böylece kaynama süresini neredeyse yarıya düşürürsünüz ve bununla birlikte tadımın da değişeceğini ama bunun korkmanıza mahal vermemesini söylemek isterim. Lezzetli bir hale geleceğimdir, şüphesiz ki tadımın ortaya çıkması için daha nice ince yol, yılların tecrübeleri ile yükselmiş nice usul vardır. Her biri zamanla kendini sizlere gösterecektir. Sonuna geldik demek bu işin. Bitmesi gerekeceğini hiç düşünmemiştim. Bu beklenmedik vaziyete yine de minnettarım. Kendimi hiç böylesine özgür hissetmemiştim. Uçma hissi demek ki böyle bir şeymiş, kendi varlığını hissedebilmek.

— Tarık Bey, ne yapıyorsun bu saatte burada?

— Sorma hiç. Şu bir aydır depoda bekleyen robotu almaya geldim. Müdürden emir var; kesinlikle bu gece alıp parçalara ayırmamı istedi.

— Al al… İyi olur, bir başına bir aydır orada, karanlığın içinde duruyor zaten de niye şimdi böyle alelacele yapıyorsunuz? Yılbaşı gecesi üstelik.

— Tam anlayamadım ama bazı yazılım sorunları yaşamış sanırım. Bir tarif mi ne yayınlayıp duruyormuş sürekli sisteme. İş büyümeden halletmemi istediler.

— Anladım, ara sıra oluyor böyle. Anahtarlar şu köşede asılı.

--

--

Enes Sekizsu
Türkçe Yayın

En sevdiğimdir güvenmek maviye. Sonrasında, bir maviyi suya katmak. Öyküler.