Bir Masalın Sonu

Mansur Yüksel
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJun 1, 2020

--

Karga ile Tilki hikayesi aslında büyük manalı, beşeri bir hikayedir. Ezelden beri kandırılmaya mahkum olanlarla, bu çeşit mahkumları kolay kandıranların hikayesi.. Karga gibi bönlerin, tilki gibi kurnazların masalı:

Çünkü insanlar fabrikadan çıkmış, robot mahluklar değildir. Ne şekil, ne boybos, ne akıl, ne zeka, ne feraset, ne duygu ve düşünce kabiliyeti, ne atak, ne uysal oluş; ne yapma ve üretme gücü bakımından birbirlerine denktirler.

Kısaca, insanlar arasında, yaratılış bakımından asla eşitlik yoktur.

İnsanların kanun nazarında aynı ve adalet bakımından eşit tutulmaları başka, fakat yaratılış bakımından farklı, bazan çok farklı olmaları, başka problemlerdir.

Bu mevzuda, on beşinci asır Türk şairi Şeyhi’nin Harnamesi, bundan beş asır evvelki Türk zekasını dile getirir; büyük hakikati aynı büyük bir ifadeyle söyler. Hikayeyi bilirsiniz: Yük taşımaktan iskelet haline gelmiş, zavallı bir eşeği, sahibi, her nasılsa merhamete gelerek, yeşil bir çayıra salar. Eşek, orada otlayıp karnını doyuracağı yerde, daha önce gelip rahatça otlamakta olan öküzleri görür. Bu semiz ve canlı öküzlerin hem serbestçe ot yemelerine hem de bilhassa boynuzlarına hayran olur.

Elde, ayakta, şekilde, görünüşte eşeklerle aynı biçimde olan öküzlerin boynuz bakımından imtiyazlarına tahammül edemez.

Bunların başlarına taç neden?

Bize bu fakr ü ihtiyaç neden?

diye haykırır. Asıl itirazı, neden hayvanlar arasında bir eşitlik yoktur? problemidir. Zavallı eşek, akıl etmez ki, öküzleri insanlar bile mukaddes saymışlardır: Bütün dünya alfabelerinin ilk harfi bir öküz başıdır. Eski Türklerin Sığır ayinleri; Mısırlıların Apis öküzünü mukaddes saymaları, herhalde öküzün eşekten çok farklı hizmet gören bir hayvan olmasındandır. Bu zayıf eşek, yine düşünmez ki öküzler, kendilerini kafalarıyla müdafaa ederler. Eşeklerin müdafaaları ise, çok ters bir şekilde; arka ayaklarıyledır.

Anlaşılır ki hayvanlar gibi, insanlar da farklı yaratılmıştır. İnsan hakları sloganı beşeri adalet bakımından doğrudur. Fakat, her insan aynı kalitede, aynı zekada ve aynı kudrette sanmak, bu dünyaya ancak bir eşek özüyle bakmakla mümkün olur. Şeyhi’nin de nüktesi, esasen, budur: Böyle şeyleri, ancak eşekler düşünebilir, demek isteyeşi… Hatta açıkça böyle söyleyişi.

Karga ile Tilki Hikayesi’nden bahsedecektik: Bu hikayenin Türkçeye La Fontaine’den yapılan en güzel tecrübesi, galiba Orhan Veli imzalısıdır:

Bir dala konmuştu karga cenapları
Ağzında bir parça peynir vardı
Sayın tilki kokuyu almış olmalı;
Ona nağme yapmaya başladı:
Ooooo! Karga cenapları, merhaba!
Ne kadar güzelsiniz, ne kadar şirinsiniz!
Gözün kör olsun yalanım varsa;
Tüyleriniz gibiyse sesiniz,
Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.
Keyfinden, aklı başından gitti Bay Karga’nın;
Göstermek için güzel sesini,
Açınca ağzını düşürdü nevalesini
Tilki kapıp ona dedi ki Efendiciğim,
Alıklar olmasa iş kalmaz açıkgözlere
Böyle bir ders de değer sanırım bir peynire.
Karga şaşkın, mahcup, biraz da geç amma
Yemin etti, gayrı faka basmayacağına…

Şimdi, aktif metodla yazılmış bir edebiyat kitabı olsa, çocuklara şunları sorardı:

  • Karganın ağzında ne vardı?
  • Tilki ona ne dedi?
  • O zaman, karga ne yaptı?
  • Sonunda peyniri kim yedi?

Karga ile Tilki Hikayesi, hakikatte bu suallerin cevabı mıdır? Pek sanmıyorum. Lise seviyesindeki talebeye böyle sualler mi sorulmalıdır? Katiyyen!. Biz yarım asırdan beri, çocuklarımızı her yaşta bebek sanmanın delaleti için ne perişan ediyoruz. Çocuk kafasının, çok kere, hocalarından çok daha zeki hamlelere elverişli olduğunu bilmemiz lazımdır. Bir memlekette beyin kalkınması, vatan çocuklarını uyuşturmakla değil, onların zekalarını bileme imkanları verecek hocalar yetiştirmekle gerçekleşir.

Bu hikayeyi okuyanlara, liselerde bile değil, daha ortaokul seviyesinde şöyle sualler sorulmalıdır:

  • Karga tilkinin sözlerine niçin aldanıyor?
  • Tilki karganın bu çeşit sözlere kanacağını nereden biliyordu?
  • Masal yazarının, tilkiye aldanacak mahluk olarak kargayı seçmesinin sebeplerin ne olabilir? Nihayet:
  • Karga masalda anlatıldığı gibi, peyniri kaptırdığına sahiden pişman mı olmuştur? Yoksa, hala, tilkinin sözleriyle mest ve böyle sözlere feda edilecek yeni peynirler bulmak peşinde midir?

Çünkü hafızam beni aldatmıyorsa, Karga ile Tilki Hikayesi burada bitmemiştir. Galiba, eski bir mizah mecmuasında, bu hikayenin devamını okumuştum. Burada hatırlayabildiğim kadar, size, onu anlatacağım; ve, bilhassa, zamane edebiyatının zevkini düşünerek, ne nesir, ne nazım, ne de maalesef şiir olan, şöyle bir lisanla anlatacağım:

Bir eyyam, kargalar toplanmışlardı:
Gagalarını alabildiğine açarak,
Ve boğazlarını yırtarcasına haykırıp: Gak! Gak! Gak!
Bir tilkiye aldanan atalarını anmışlardı.
Söz vermişlerdi o yerde birbirine:
Kanmayacaklardı, artık, tilki hiylelerine!..
Yine bir karga, iri bir peynir kapıp
Konmuştu bir ağaca. Uzaktan bakıp
Bir tilki gördü bu kargayı, koştu.
Geldi, diller döktü siyah kargaya..
Ne yapsın, kaç gündür midesi boştu..
Lakin bu sefer akıllı karga: — Yaya
Kaldın Tatar Ağası!. Diye, zaferle seslendi.
- Kargaların tilkiye kanması eskidendi;
Bize büyük ders olduğu atamızın saflığı!..
Fakat, bu sözleri söylerken de ağzını açtığı
İçin, yine düştü peynir, yine yerlere..
Bir can karga olmasın bir kere,
Tarih bir tekerrür, kaderse haktır;
Her karga bir tilkiye aldanacaktır!..

Hürriyet gazetesi, 23 Ocak 1954. Nihad Sami Banarlı

Teşrifleriniz içün teşekkürler!

Diğer yazzılarımın hepsine alttaki içeriğe tıklayarak ulaşabilirsiniz..
Her daim, okurken günün yaşadığınız stres, yorgunluk ve halsizliklerin yerini huzur, keyif ve ferahlıkla dolduran sayfalarınız olsun!..

--

--

Mansur Yüksel
Türkçe Yayın

“-Herkes okusun diye mi yazıyorsun? -Hayır, kimse okuyamadım demesin diye yazıyorum.”