Bir Pişmanlık Hikayesinin Hızlı Özeti

Altug Hocaoglu
Türkçe Yayın
Published in
5 min readSep 24, 2019

Andropoz Menapozdan beter…

“Eh, ben artık kalkayım” dedi Alpay, 25 sene evli kaldığı eski eşi Didem’in evinde ayağa kalkmaya çabalarken. Cüssesi gereği çeviklikle kalkamadı ama Didem’in yeni eşi Erik’in sportmen geçmişi, benzer yaşta olmalarına karşın ona yardıma yetişmesine yetmişti. Erik, çok cana yakın ve neşeli birisiydi. Evlerini kısa bir bahçe mesafesinin ayırması büyük bir tesadüf olmuştu. Didem ve Erik, aynı sitede, hatta yanıbaşlarında Alpay’ın oturmasına aldırış etmemişlerdi. Hatta erkekler zaman içinde bayağı da iyi anlaşmışlardı.

“Çok içtiniz, oyalanmadan uyu. Bak biliyorsun, sende etkisi sonradan çıkar. Uykuda geçir o dönemi” dedi Didem. Zaman içinde Alpay’ı ondan iyi tanımıştı.

“Tamam…” dedi Alpay, arkasından az daha “…karıcığım.” deyiverecekti. Yılların alışkanlığı, ara sıra dilinin ucuna Didem’e öyle diyeceği geliveriyordu. Yutkundu.

“İyi geceler”

Alpay, kısa bir kaç mecburiyetin dışında hayatında hiç bekar yaşamamış birisiydi. Didem evde tertipli, düzenli, kuralları olan, özenli bir hanımdı. Yanıbaşlarında oturmaları ne iyi olmuştu Erik ile. Hatta eski eşinin kendisinden sonra yabancı bir hayat arkadaşı bulması, modern zihniyeti açısından Alpay’ı çok sevindirmişti. Başına gelen her derdinde Didem’e koşuveriyordu. Hani kadıncağız iki eve bakıyor dense yeridir.

Gerçi Didem’in Erik ile nasıl tanışıp, nasıl evlendiklerini hala bilmiyordu Alpay, niye ise hiç merak da etmedi. Didem ilk baktığınızda çetin ceviz bir karakterdi. Bir erkek için elde etmesi zordu ama Erik’i çok etkilemiş olmalı. Erik bir keresinde Didem ile ilgili ona “Hayatımın büyük ikramiyesi bana bu yaştan sonra isabet etti. Birazda senin sayende tabii. Müthiş bir kadın. Norveç’te böyle bir eş bulmak neredeyse imkansızdır” diye takılmıştı da Alpay “Türk kadınlarını hafife alma, seni şaşırtabilirler” demişti. Gerçi Didem’in ortalamanın çok üzerinde olduğunu biliyordu ama yeni eşine onu sıradanlaştırmak hınzırca gelmişti Alpay’a.

Zaman hızla ilerliyordu. Bir şeyler eksikti Alpay’ın hayatında. Neşeli, hayat dolu, azıcık kilo almış olsa da hala hareketli birisiydi. Biraz parası da vardı. Buna karşın sosyal anlamda değil ama ruhsal açıdan yapayalnızdı. Didem’den sonra bir ruh ikizi bulması mümkün olmamıştı. Arkadaşlarının tamamı evliydi. Birlikte olduğu kadınların genç olanları paranın peşindeydi. O sarmaldan hızlı çıkmıştı zaten. Yaşı yakın olanlarda ise yılların alışkanlığı ile Didem’i arıyor ama bulamıyordu.

Halbuki çeyrek asırlık evlilik bir çırpıda bitivermişti. Didem sorun çıkarmamış, Alpay’ın andropoz rüzgarı galip gelmişti. Akşam Didem’in evinde hüzün, Alpay’ın evinde neşe hakimdi. Ortak olan tek şey, her ikisi de yapayalnız ilk gecelerine karıştılar.

Şimdi bunun üzerinden iki seneden fazla geçmiş durumdaydı. Alpay aradığını bulamamış, Didem ise yeni bir yuva kurmuştu. Alpay gece bitişik camdan içeri izinsiz gözlerle bakıyordu. Yan evdeki çiftin neşeleri onu içten içe sinirlendiriyordu. Elin Norveçlisi gelmiş, ona ait olan hayatı onun bir anlık gafletiyle elinden kapıp kaçıvermiş, şimdi de onun burnunun dibinde tadını çıkarıyor, keyfini sürüyor gibiydi. O ne yapıyordu peki? Pislik ve yalnızlık içinde, fark edilmesin diye ışıkları açmadan, karanlıkta, eski karısının yeni kocasıyla kahkaha atarak izlediği komedi dizisinin sıcak atmosferine göz misafirliği yapıyordu. Kimi zaman sorduklarında Didem veya Erik’e “Ha, o gece arkadaşlarla balık yemeğe gittik” gibisinden beyaz yalanlar söylemeyi de ihmal etmiyordu.

Bir gün dışarıda Didem ile rastlaştılar. Daha doğrusu Alpay bu rastlaşmayı denk getirdi. Bir kahve içmeyi teklif etti eski eşine. Sonra lafa girdi telaşla. Zaten oldum olası içinde bir şey tutamaz, hemencecik dökülüverirdi.

“Didem, ben seni yeniden istiyorum. Tekrar evlenelim. Sana söz, bir daha asla bırakmayacağım seni.”

“Alpay, çok şaşkınım şu anda. Ben evlendim. Kolay olmadı ama yeni bir düzen kurdum. Erik ile çok mutluyum.”

“Eskiden çok önemsemiyordum ama artık onun elini tutması, sana sarılması beni sinir ediyor Didem. Hele geçen gün mutfakta dudağına kondurduğu öpücük beni delirtti.”

“Sen evimizi mi gözlüyorsun Alpay? Daha neler!”

“Erik anlayış gösterecektir. O bir yabancı. Onlarda böyle şeyler yaşanıyor. Söyleriz, aradan çekilir.”

“O benim eşim Alpay. Lütfen bir daha böyle bir şey konuşmayalım. Rica ediyorum. Hem ne malum benim seninle tekrar evlenmek isteyeceğim?”

Didem’in kuralları Alpay’ın ihmal etmemesi gereken bir durumdu. Ama onun zayıf yanını biliyordu: Çocukları.

Yağız ve Asena ile buluştular. İkisi de hayata yeni atılmışlardı. Yaşları yakın, genç, iyi eğitimli ve mutlu birer ilişkileri olan yetişkinlerdi artık. Alpay söze zor girdi bu defa.

“Çocuklar, anneniz ikna olmuyor. Ben tekrar evlenmek istiyorum onunla.”

“Sen bundan bir kaç sene önce de boşanmak istiyordun baba.” dedi Yağız.

“Evet ama yanılmışım oğlum, bunu anladım. Şimdi karımı geri istiyorum.”

“Annem artık senin karın değil baba. Sana günlerce o da biz de dil döktük ama bize kulak asmadın. Gönlünce davranıp boşandın annemden. Şimdi o bir hayat kurdu. Onu bir kez daha keyfince bozamazsın.” diye çıkıştı Asena.

“Kızım, ben babanım. Sen istemiyor musun annenle baban yeniden bir arada olsunlar?”

“Elbette istiyordum baba. Onun için göz yaşları döktü herkes. Senin gözlerin görmedi, kulakların duymadı. Kusura bakma baba, artık çok geç.”

O akşam Erik Alpay’ı eve davet etti. Didem ile aralarında geçen konuşmadan ona bahsetmemişlerdi. Alpay ile Didem daha mesafeliydiler o günden bu yana ama Erik’in neşesine diyecek yoktu.

“Bu ülkede çok güzel günler geçirdim Alpay. İkinci vatanım gibi benim.”

“En sonunda bu ülkeden bir eş bile edindiğine göre fazlasıyla sevmiş olmalısın zaten Erik.” dedi Alpay.

“Öyle ama her hikayenin bir sonu var. Siz Türkler vatan hasretini çok söylersiniz. Toprağınıza düşkünsünüzdür. Ben de Norveç’i severim elbette ama uzun zaman ayrı kalabildim. Gerçi yaş kemale erdikçe yokluğu ızdırap verdi. Şimdi ise artık kavuşma zamanı geldi diye düşünüyorum.”

“Ne demek istiyorsun? Anlamadım.”

“Biz Norveç’e dönüyoruz Alpay. Seni özleyeceğiz.”

“Peki Didem? O ne olacak?”

“O benim eşim Alpay. Elbette benimle gelecek.”

“Olmaz, yani olamaz. O istemez gitmeyi, onu bırakman lazım.”

“Konuştuk ve bana anlayış gösterdi. Hem o istemese nasıl kesin dönüş kararı alayım canım.”

İşte her şey bitmişti. Artık tek çare, Erik ortadan kalkacak ve Didem tekrar onun olacaktı. Ama nasıl? Alpay hayatında sinek incitmemiş bir adamdı. Ne yapacak? Erik nasıl ortadan kalkacak? Hadi yaptı diyelim, nasıl kendi üzerine şüpheleri toplamadan bu işten sıyrılacak? Bunu başkalarına yaptırdı diyelim, bu karanlık insanların bundan sonra hayatına bulaşmamasını nasıl garanti edecek? Didem onunla tekrar evlenmeyi kabul edecek mi? İkinci evlilik büyüsü bozulan ilk evliliğin yerini alabilecek mi?

Ah be Alpay! Seni bu noktada derdinle baş başa bırakayım. Ne vardı şimdi bunları düşüneceğine zamanında karına dört elle sarılmaya kafa yorsan…

--

--