Biraz Hava Alalım Mı?

Melis Merih Kılıç
Türkçe Yayın
Published in
5 min readNov 18, 2023

Osmanlı usulü well-being’te, sağlık için altı zorunlu sebepten ilk sırada yer alan havayı ve sağlığımıza etkilerini konuşmaya devam ediyoruz. Bu ikinci yazımızda, havanın sağlığımıza etkilerine, kıyafet seçimine ve bütünsel iyi olma ve esenlik hâlimizi (well-being) artırmak için nelere dikkat etmemiz gerektiğine değineceğiz.

osmanlı usulü well-being mizaç teorisi ahlatı erbaa dört element sağlığı etkileyen sebepler
Photo by John Fowler on Unsplash

Eski tıp kitaplarında havanın insan için en lüzumlu unsur olduğu ve taze havanın ömrün mayası gibi olduğu belirtilir. Hava varsa, hayat vardır; canlılık vardır. Havaya olan şiddetli ihtiyaç onu, sağlık için altı zorunlu sebep listesinde ilk sıraya yerleştirmiştir. Peki esenlik dolu bir yaşam için havaya dair nelere dikkat etmemiz gerekir?

Havanın ılıman ve yumuşak olması, ne çok sıcak, ne çok soğuk olması tercih edilir. Havaya, duman, buhar, toz, tüten nesnelerin kokusu karışmış olmamalıdır. Çöplük, kireç, leş, atık hamam suları ve benzeri çirkin kokularla niteliği bozulmamış olmalıdır. İyi havanın göstergesi, insana baktığı zaman temiz ve berrak görünmesi, burnuna rahatsız edici kokuların gelmemesidir. İyi hava için her mevsimin kendi normalinde seyretmesi önemlidir. Hava yazın tozlu, kışın nemli olmamalıdır. İnsan havayı soludukça gündüz vakti ağırlaşıp uykusu gelmemeli; sabahları dinç olarak uyanabilmelidir. Gelelim niteliğine göre havanın etkilerine:

Sıcak hava: Eğer hava fazla sıcak olursa yüreği kızdırır ve susatır; benzi sarartır ve zayıflatır. Kuvvetleri ve duyguları güçsüzleştirir ve bedendeki hıltların bozulmasına sebep olur. Vücudun iç harareti (doğal sıcaklığı) düşer. Bu kişide gevşeklik yapar ve sindirimi zayıflatır. Sıcak mizaçlı olanlarda baş ağrısına, burun kanamasına ve türlü sıtmalara sebep olabilir. Soğuk mizaçlı olanlara ve soğuktan kaynaklı hastalıklara fayda eder. Cildin gözeneklerini açılır, beden rutubetini atar.

Soğuk Hava: Soğuk hava sağlıklı kişilerin bedenini pekiştirir, vücudun iç hararetini yükseltir. Vücutta biriken atıkları dağıtır. Şişlerin, cerahatlerin azalmasını sağlar. Gözenekleri küçülterek, terlemeyle nem kaybının önüne geçer. İdrarı artırır. Fakat, hava aşırı soğuk olursa, yüksek harareti söndürür ve bedenin salgılarının bozulmasına sebep olur.

Nemli hava: Havada rutubetin baskınlığı ve yoğun yağmur yağışları da salgıları bozar. Böyle havalar organları gevşetir, insanları depresif bir hale sürükler. Vücutta birikmiş atık maddelerin kokuşmasına sebep olur. Yaş hava yaşlılara yarar. Onların yaşlılıkla birlikte kuruyan derilerini yumuşatır.

Kuru hava: Havadaki fazla kuruluk bedeni de kurutur. Vücudu inceltir. Safra ve sevda salgılarını artırır. Terlemeye, hummaya, uyuza ve malihulyaya (karasevda, kuruntu) sebep olur.

Kötü Hava: Geçmişte salgın hastalık getiren kötü hava birçok faktöre bağlanırdı. Bunların arasında, çevrede ölmüş hayvanların bulunması, savaş, iki gezegenin bir burçta birleşmesi gibi gökyüzü olayları ve Allah’a itaatsizlik gibi sebepler sıralanabilir. Hipokrat’a göre kış mevsiminde lodosun çok esmesi, yaz mevsiminin sonu ve güz mevsiminin başında yıldız düşmesi (şihap) denilen olayın yaşanması, yoğun bulut olup yağmur yağmaması gibi olaylar, veba gibi salgın hastalıkların belirtisi olarak kabul edilmiştir. Ayrıca sisli havanın da endişeyi artırdığı kabul edilir.

Gelelim farklı nitelikteki havalara göre uygulanabilecek geleneksel şifa yöntemlerine. Sıcak havalarda, yüz, el ve ayaklar soğuk suyla yıkanmalı, soğuk nitelikteki kokular koklanmalıdır. Koruk suyu, kabak aşı, sirke ile marul salatası, hıyar, gül şerbeti, koruk şerbeti, limonata gibi gıdalar yenip, içilmelidir. Hava aşırı soğuk olduğunda, el ve ayaklar sıcak nitelikteki yağlarla ovulmalıdır. Amber, karanfil, öd ağacı şerbetleri kaynatılıp, içilmelidir. Kuru havanın zararını gidermek için menekşe şerbeti, nilüfer şerbeti içilebilir. Kabak yemeği, marul, ıspanak, tavukla pişirilmiş semizotu yenebilir. Bu esnada cinsel ilişkiden ve çok hareket etmekten kaçınılmalıdır. Nemli havanın zararını gidermek için soğuk gıdalar yenmemeli, su sıcak içilmelidir. Salgınların olduğu bozuk havalarda, oturulan yere sirke ile gül suyu karıştırılıp saçılır. Salgın hastalık dönemlerinde koruk suyuyla veya limon suyuyla pişiriliş piliç, sumak ve sirkeli mercimek yemeği tavsiye edilir. Havanın niteliklerine ve etkilerine değindikten sonra kıyafet seçimine göz atalım.

osmanlı usulü well-being geleneksel tıp osmanlıda kıyafet mizaçlar

Kıyafet Seçimi

Geleneksel tıpta kıyafet seçimine dair tavsiyeleri birazdan bulacaksınız. Evvelinde, o zaman için sorun olmayan ama artık bugün hepimizi ilgilendiren bir durumdan söz etmek istiyorum. Doğal olmayan kumaşlardan üretilen kıyafetler. Birkaç mağaza dolaşan herkes bilir ki, günümüzde kıyafetlerin çoğu sentetik kumaşlardan imal ediliyor.

Örneğin polyester doğal olmayan bir kumaş türüdür. İçerisinde sentetik polimer vardır ve sentetik polimer petrol ürünlerinin plastik haline dönüştürülmesinden sonra elde edilen ipliklerdir. Polyester kumaş kullanımı bir süre sonra terlemeye yol açar. Doğal ve hava almayan bir kumaş olduğu için terleme sonrası oluşan nem atılamaz. Terle birlikte uzaklaştırılmaya çalışılan toksik atıklar bedende kalınca, bu durum bir süre sonra sıkıntıya yol açar. Bilhassa hassas ciltlerde kızarıklık ve kaşıntı oluşur. Yaz aylarında isilik oluşumuna sebep olabilir.

Polyester kumaşlı kıyafetlerin sadece birkaç saat giyilmesi bile vücutta statik elektrik tutulmasına yol açar. Biriken statik elektrik kişide gerginlik ve asabiyet yaratır. Anlaşıldığı üzere, hem fizyolojik, hem psikolojik sağlığımız için kıyafetlerde de tercihimizi doğal olan kumaşlardan yana kullanmalıyız. Hava geçiren yapıları, nem emebilme kapasiteleri ve tamamen doğadan elde edilen materyallerden üretilmiş olmaları sağlığımız için bir hayli öneme sahip. Fakat burada da eskiler için sorun teşkil etmeyen ama bizim dikkat etmemiz gereken bir husus göze çarpıyor. Bu doğal bileşenlerin nasıl üretildiği.

Örneğin bambu kumaş, tarım zehiri ve suni gübre kullanılmadan yetiştirilen bambu ağaçlarından elde edilen iplikle üretilen bir kumaş türüdür. Fakat maalesef pamuk, üretiminde en fazla pestisit ve kimyasal zehir kullanılan tarım ürünüdür. Bu yüzden çağımız insanı olarak bizim, kumaşın doğal materyalden üretilmiş olup olmadığının yanı sıra, materyalin üretiminde tarım zehiri kullanıp kullanılmadığı gibi bir derdimiz de var. Bu konuyu devlet yetkililerinin, kanun koyucuların ve üreticilerin insafına bırakıp Osmanlı usulü well-being tavsiyelerine dönüyorum.

Evet, alimler demişler ki, ıssı(sıcak tutan) kıyafet, insan teninden aldığından çok, ona ısı veren kıyafetlere denir. Yün, çuha, aba, sof (terbiye edilmiş, ince dokunmuş yünlü kumaş), çeşitli kürkler gibi. Soğuk kıyafet ise, insanın teninden, kendi ısısından daha fazla ısı alandır. Keten, pamuk gibi. Bir de ikisinin ortasında olan ibrişim gibi kumaşlar vardır. Yumuşak, teni ısıtanlar kış giyeceği olup, bedeni fazla ısıtmayan keten gibi kumaşlar yaz giyeceğidir. İri ve yoğun bez, havlu tipi kumaşlar teri emer ve deriyi katılaştırır. Kalın, sık dokunmuş kumaşlar teni sertleştirir ve bedeni zayıflatır. Dokunuşu yumuşak kumaşlar ise teni de yumuşatır ve nazik yapar. Her şeyde olduğu gibi, tavsiyeleri yine doğaya ve doğamıza uygun seçimler yapmamız yönündedir. Bu yüzden elementler ve mizaç bilgisine sahip olmamızı ve doğa okur-yazarı olmamızı arzu ederler. Buna kim itiraz edebilir ki?

Havaların niteliğine göre kullanılabilecek kokular ve aromaterapi yağları konusunda devrin alimlerinin tavsiyelerini @melisarisophia instagram hesabımda paylaşıyor olacağım. Oradan takip edebilirsiniz.

Sağlıkla kalın, esen kalın!

--

--

Melis Merih Kılıç
Türkçe Yayın

Solopreneur Professional NAHA Certified Aromatherapist & Humoral Theory Counselor Author of Amazon Selling Book 'Doing Tango in Istanbul' MA in Hum. & Soc. Sc.