Biraz Rüzgar, Birkaç Kitap ve Geriden Gelen Bir Melodi Yeter de Artar Buna
Bazı şeyleri kavramsal olarak değerlendirmeye çalışsak da onların yaşam pratiklerindeki büyüleyici varlığı kelimeleri geride bırakıp duygularımızı pelteleştirecek kadar etkiler... Gördüğümüz bir fotoğraf, içinde geçmişimizi ya da geleceğimizi her ne söylersek söyleyelim kendimizden bir şey barındırmasa da bizi dünyanın gerçekliğinden alıp var olmayan bir hayata götürebilir mesela.
Biraz bunaldık sanıyorum dünyaca son dönemde ya da biraz seviyoruz abartmayı kim bilir? Evde kaldığımız süreçte çılgınlar gibi bir şeyler yapmaya yoğunlaştık sonra bitkin düşüp boşluklarda yuvarlandık ve yazın verdiği rehavet ve heyecanla karmakarışık suları yudumladık! Bugün hala devam eden bu karmaşada dingin bir soluk yakalamak istediğimi hissettim. Buna sebep olansa Jihoon Yang isimli fotoğraf sanatçısının çektiği bir fotoğraf dizisi oldu.
Daha çok moda fotoğraflarını andıran bir dizi fotoğraf kışın karlar içinde bir mekanda çekilmiş. Yang, sosyal medyasında yayınladığı fotoğrafın altına “geçen kış” notunu düşmüş. Bölge kutuplar kadar yoğun kar oranına sahip olmasa da yeri kapladığı kadar olan kısmı, toprağın ve otların şımarık baş gösterişleriyle bütünleşiyor. Konum bilgisi olmadığı için bu uçsuz bucaksız çorak bölgenin neresi olduğunu bilemiyorum. Fotoğraflar bana silik bir kışın toprakla anlaşma yapmışcasına sakin bir o kadar güzel ve daha güzel olma beklentisine girdiğini hissettirdi. Asyalı iki modelin çok da abartılı olmayan, bölgesel olduğu kadar küresel bir tarzı taşıdığı bu görsellerde ifadelerle birleşen kış, tutarsız bir izlenimi içinde barındırıyor bana kalırsa.
Bölgede yer alan rüzgar gülleriyse doğanın bir parçasıymışçasına umut verici duruyor. Açıkçası bunun doğaya olan katkısı mı beni böyle düşündürdü yoksa gördüğüm o devasa türbinlerin heybeti mi bilmiyorum. Sırtlarını rüzgara ve onu kamçılayan türbinlere vermiş modellerin doğal duruşları, o boy gösteren şaşalı moda fotoğraflarına inat şaşkınlığı ve merakı vuruyor gibi yüze.
Estetik anlayışı herkese ve her kültüre göre değişir evet. Fakat, duygu konusu aracın ve değişenin ne olduğu fark etmeksizin herkeste benzer yerlere dokunur aslen... Sizi etkileyecek manzara fotoğrafı beni etkilemese de bu görseller sizin için bir şey ifade etmese de değişeni fark eden şeyler ne olursa olsun harekete geçen duyguları aynı ya da benzer şekilde yaşatırlar. Sanat da bir bakıma bu yüzden bu kadar değerlidir.
Bugün İstanbul’da kapalı, hafif esintili bir hava var. Kapalı havaları çok sevmesem de pencereden içeri dolan rüzgarın rahatlatıcı dokunuşu ve elimdeki fincanın havalanan buharı arkadan gelen FKJ and Masego’nun Tadow isimli harika melodisiyle birleşince son zamanda ne çok özlediğimi hissettiğim bazı şeyler listelendi kafamda.
Tanışmanın ve paylaşmanın verdiği huzurla bu metni yazmaya karar verdim ve ilerleyen süreçte tanıdıklarımı sizlere iletmek; sizlerle, sizin tanıdıklarınızla tanışmak için can attığımı söylemek için geçtim bilgisayarın başına.
Geçtiğimiz günlerde bir meteor gökyüzünden süzüldü, ardında bıraktığı masmavi ışık huzmesiyle yaktığı sodyumu tüm evrene saçarak azaldı ve koskoca karanlığın içinde kaybolup gitti. Tam tarihini bilmesem de 2 Ağustos gibi hatırladığım bu gece, bilinmez bir deryada yaşadığımızı ve biraz olsun sakinleşmemiz gerektiğini düşündürdü bana.
Unutmadan! 12 Ağustos gecesi harika bir meteor yağmuru gökyüzünü biraz egzotik, biraz büyüleyici ama her şeyden öte tanıdık bir hale bürümeye hazırlanıyor…
Okuduklarıma yeni eklediğim Robert M. Pirsig’in kült kitabı Zen ve Motosiklet Sanatı ise tam gaz destekledi bulanık düşüncelerimi. Gün yüzüne çıkmaları için cesaret verdi onlara ve zıp zıp zıplayan bu baloncukları yıldızlara salmama yardım etti. İçinde bulunduğumuz kargaşa bu meteorun geride bıraktığı toz bulutu kadar yoğun ve parlak aslında ve kaçmak geliyorsa da içimizden fark etmeden yitiriyoruz o ışığı sanıyorum.
Hiç olmamanız gereken yerde olduğunuzu ve o yerden bir an önce çıkmanız gerektiğini fark ettiniz mi?
Söylediklerime bakıyorum da biraz umutsuz olmuş gibi sonu ama derinlerde hissettiğim ve aktarmaya çalıştığım şey “çaba” aslında… Biraz rüzgar (doğa), birkaç kitap ve geriden gelen bir melodi yeter de artar buna!