Birey ve Örüntü
Bulunduğumuz çağın şartları nedeniyle herkes kendi yankı odası içinde yaşamakta ve bu durum bizi aynılaştırmaktadır. Aynılaşmak, basmakalıp insanlardan biri olmak kalabalığın içinde fark edilemeyen kafalardan biri olmak şeklinde açıklanabilir.
Aynılaşma durumu bizi ister istemez kendi benzerlerimizle aynı ortamda bulunmaya zorluyor. Bu ortam fiziksel olmak zorunda değil, sabah uyandığımızda elimize telefonu aldığımızda bu ortama çoktan girmiş oluyoruz bile. Bu ortamlara sosyal medya hesapları, whatsapp grupları örnek verilebilir. Bunun sonucunda girdiğimiz bu ortamların ortalaması ya da çıktısı olmaya başlıyoruz. Kendi karakterimiz buna göre şekillenmeye başlıyor aslında. Bu durum kaçınılmazdır çünkü insan sosyal bir canlıdır. Reklamların kullandığı teknik olan maruz kalma etkisiyle bu durumu açıklayabiliririz. Reklamların asıl amacı yaratıcı ya da akılda kalıcı olmasından çok insanların bu reklamlara uzun süre maruz kalması ile amacına ulaşır. Biz de girdiğimiz ortamlarda o ortamın çok görünür bireylerine maruz kalıyoruz. Twitter ya da instagram üzerinde çok takipçili hesaplar örneğin. Sonuçta bireyden çok örüntü olmaya başlıyoruz. Bu noktada da kendimizden uzaklaşıyoruz. Aslında en çok vakit geçirmemiz gereken kendi iç sesimizden çok boş bir gürültüye maruz kalıyoruz . Aldığımız kararlar içinde yaşadığımız yankı odasının değer yargılarına göre şekilleniyor.
Algoritmalar, örüntü yığınları üzerinde daha verimli çalışırlar, kullandığımız sosyal medya platformalırının algoritmaları bizi örüntüleştirmek ister ki kullandıkları reklam algoritmaları daha verimli çalışsın. Bu konuda özel olarak çaba gösterirler. Kar amacı olan bu şirketlerin, sosyolojik olarak ortaya çıkacak tablodan dolayı kaygıları yoktur.
Aşağıdaki veriye göre ortalama bir insanın sosyal medya üzerinde harcadığı vaktin yıllara göre arttığını görüyoruz ki bu sayı daha da çok artacaktır. Bir noktada fiziksel olarak bulunduğumuz ortamlardan çok sanal ortamlarda vakit geçiriyor olacağız.
Bence bu durum ne kadar çok normalleşse de insan doğasına aykırı bir durum, insan doğası hiçbir zaman bu kadar çok yoğunlukta enformasyona maruz kalmakla test edilmedi. Bunun sonuçlarını şuan kestirmek çok mümkün olmasa da ileride geldiğimiz noktada daha da çok görünür olacağı kaçınılmazdır.
Peki biz ne yapabiliriz?
Örüntünün bir parçası olmaktan sıyrılıp kendi özgün kişiliğimizi yaratıp bir birey olabilmek için olabildiğince farklı görüşleri fikirleri dinleyip farklı açılardan olaylara bakma yeteneğimizi geliştirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde ister istemez kendi yankı odamızın girdabına düşeceğiz. Bu da bizi daha sıradan, kolay yönlendirilebilir, kendi fikirleri olmayan bir örüntü insanına dönüştürecektir.
