Bireysel olarak biriktirdiğimiz Big Data (Büyük Veri) ile ne yapacağız? “Teknolojik İstifçilik”

Ramazan Saltık
Türkçe Yayın
Published in
4 min readMay 23, 2020

Merhabalar.

Sorunun cevabını verecek değilim. Aklıma düştü, merak ettim, sormak istedim. Sahi biz bu biriktirdiğimiz ve giderek de ciddi anlamda büyük hale gelen dijital veri ile ne yapacağız? Hiç düşündünüz mü?

Neleri biriktiriyoruz?

  • Müzikler
  • Videolar
  • E-kitaplar
  • Resimler
  • Ekran Görüntüleri
  • Yer İmleri
  • İnstagram koleksiyonları
  • Twitter kaydedilenleri
  • Youtube listeleri
  • Pdf’ler
Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/File:Exampleofdigitalhoarding_cluttereddesktop001.jpg

Nasıl başladık?

İlk zamanlarda resimlerin boyutları küçükken dedik ki bunları kağıda bastırmaya gerek yok. Bunları binli, bin beş yüzlü paketler paketler CD’ye depolarız diye düşündük. Öyle de yaptık. 2000'lerin başları hep böyleydi diye düşünüyorum. Daha sonra resimlerin boyutları büyümeye başladı, videolar da girdi işin içine. Şahsi ya da ailevi arşivimizin sorumlusu olarak CD’lerin yetersiz kalacağını anlayınca dedik ki taşınabilir hdd alalım da 500gb, 1tb falan derken zaten 10 senede anca dolar. Evet 10 sene daha geçti ve artık hdd’lerin de boyutları artmışken ortaya bulut sistemler çıktı. Oturum açıp, internet erişimi olan her yerden erişebileceğimiz büyük depolama alanı. Çok cazip. Hemen oraya da atladık. Ben buraya kadar olanlardan anlıyorum ki bu işin sonu yok. Bulut sistemlerin boyutları daha da büyüyecek bu aşikar. Ama nereye varacak, daha neler olacak kestirmek zor.

Ama iş sadece resimlerden videolardan ibaret olmamaya başladı. Akıllı telefonlara geçiş yaptığımızdan beri daha fazla şey biriktirmeye başladık. Mesela ekran görüntüleri. Eminim birçok insan ekran görüntülerini daha sonra tekrar okumak, tekrar bakmak gibi amaçlarla alıyordur. Ben de böyle yapıyorum. Ama birkaç ay sonunda yüzlerce ekran görüntüsünden oluşan bir hafızayla karşılaşıyoruz. Bu da yetmezmiş gibi geri dönüp tek tek ekran görüntülerine bakmak da mümkün olmuyor. Kaydettiğimiz özlü sözler, önemli yazılar, güldüğümüz sohbetler, karikatürler vs. hepsi tabiri caizse teknolojinin tozlu raflarında kalıp gidiyor.

Buna keza İnstagram’da kaydettiğimiz koleksiyonlar ne olacak? Onlarca komik video, yemek tarifi, kişisel gelişim videosu, şarkı, Türkü, film repliği, film sahnesi. Hepsini fütursuzca kayıt altına alıyoruz. Pekiyi sonra ne yapıyoruz? Hepsini kaydettiğimiz için huzurluyuz ama hiçbir şey yapmıyoruz. Hep şu oluyor, “ya geçen bir video gördüm dur açayım da izleyelim” diyoruz, arıyoruz ama yok. Ya o kargaşada bulamıyoruz ya da zaten yükleyicisi videoyu kaldırmış oluyor.

E-kitaplara gelelim. Ben bir e-kitap arşivi bulduğum zaman, sanki hepsini bir gecede oturup okuyabilecekmişim gibi o arşivi adeta emmek, sömürmek istiyorum. Ki çoğu zaman da indiriyorum. Ama maalesef sizin de bildiğiniz gibi saman elinse, samanlık senin atasözü haklı çıkıyor. Tonlarca e kitabı indiriyoruz ama samanlığın alacağı kapasite belli. 2gblık kitap arşivini okumaya ömür yeter mi? Belki 100bin kitap var içinde. Gerçekçi olsan içinden okuyacağın 100 kitap anca çıkar. Ama işte ya sonra bulamazsam, ya bir daha yakalayamazsam korkusuyla indiriyoruz hepsini. Sonra yine teknolojinin tozlu raflarına.

Artık müzik arşivlemeyi bıraktık. Çünkü buna ömür dayanmaz. İstediğin her şarkıyı internetin olduğu her yerde dinlemene olanak sunan şirketler kuruldu. Çok cüzi ücretlere neredeyse istediğin her müziği lisanslı olarak dinleyebiliyorsun. Film arşivlemeyi de bıraktık. Hangi birini arşivleyeceksin? Ya da nereye kadar arşivleyeceksin? Cüzi ücretlere birçok filme erişebileceğimiz platformlar da kuruldu. Bu sorunumuz da çözüldü. Aslında e-kitaplar için de olması gereken budur. Aylık üyelik ücreti vererek film izleyebiliyor, müzik dinleyebiliyorsak neden kitap okuyamayalım? Binlerce tl’ye çekilen filmler. Peyazperde’de döngüsünü tamamladıktan sonra bu platformlara geliyorsa, kitaplar için de bu durum geçerli olabilir. Neden olmasın? Bak bu fena fikir değil. Öhöm.

Kısacası neden biriktirdiğimizi bilmediğimiz bir büyük veri’miz var ve giderek de daha büyük hale geliyor.

Küresel şirketler büyük veri aracılığı ile kişiselleştirilmiş reklamlardan, üretim bantlarına kadar her alanda etkin kullanacakları bir kaynak yaratmayı başarıp karlarına kar katıyor. Biz ne yapıyoruz bu veriyle? Ya da ne yapacağız?

Hiçbir şey yapamayacağız. Belli ki öylesine biriktirmeye, gereksiz dijital alan zaptetmeye devam edeceğiz. Çünkü hepimiz biraz Teknolojik İstifçi ‘ yiz. Bu kavramı da bir yere yazmak gerekecek. Bilmiyorum sosyolojik olarak henüz bir karşılığı var mı ama yakın zamanda muhtemelen çok daha fazla duyacağız.

Evet az önce yeni bir kavram bulduğumu zannetmiştim ama hemen bir google araması yaparak bu kavramın doğru kavramsallaştırılmış haline denk geldim. Hem de akademik. Dijital istifçilik* demişler adına da. Buna üzüldüm. Keşke ilk yazan ben olsaydım.

Sonuç.

Sonuç olarak bu hiçbir şey yapamayacağımız veriden kurtulmak için TLC kanalından temizlik avcılarının falan gelip destek olmasını beklemek yerine gerçekten neye ihtiyacımız olduğuna karar verip gerisine shift+delete kombinasyonu uygulamak gerekiyor. Ardından bulut sistemlerin güvenli kollarına(ne kadar?) kendimizi bırakıp, ihtiyacımız olana ihtiyacımız olduğu kadar erişmek yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Daha fazla merakta kalmadan şu makaleyi okuyayım. Bakalım orada neler varmış.

Okuduğunuz için teşekkürler.

Esen kalın.

*İŞLİYEN, M . (2019). Dijital Çağın Yeni Hastalığı: Dijital İstifçilik. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi , (31) , 404–420 . DOI: 10.31123/akil.534000 (kaynak)

--

--

Ramazan Saltık
Türkçe Yayın

Felsefe | Bilim Tarihi | Tarih | Toplum | Yaşam | İnsanı ilgilendiren her şey üzerine…