Bisiklet, Yol ve İş Ahlâkı

Masumiyet Karinesi
Türkçe Yayın
Published in
4 min readOct 18, 2019

Yaklaşık 1,5 ay önce bisiklet sürmeye başladım. Başlarken birden fazla zorluk vardı. Örneğin 2 oğlum var ve bu arkadaşlar sabah 07:00 gibi uyanıyor. Akşam da 21:00 gibi uyuyorlar. Akşamları 1–2 kere bisiklet sürmeye sahile indim. Ancak curcuna var, rahat ve keyifli bir sürüş deneyimi sunmuyordu. Sürüşlerime bir saat dilimi aradığımda 05:00–05:30 aralığı en etkin zaman dilimiydi.

Feragat etmek, hayatın her alanında var. Uykumdan fedakarlık etmek zorundaydım. Burada yazacaklarım bisiklet sürerken edindiğim çıkarımlarla alakalıdır. İşlerimizde de zaman zaman feragat etmemiz gereken şeyler olmakta. Feragat ettiğimiz şeyler genellikle daha iyi bir iş serüveni geçirmek için olur. Veya olmalıdır…

İlk zamanlar standart bir şehir bisikletim vardı. Bu bisikletle yaşadıklarım oldukça çetindi. Çünkü ne kadar yüklenirsem yükleneyim, bisikletin ortalama bir hız kapasitesi vardı. Ben bunu biraz da çevremizdeki insanlar olarak hayal ediyorum. Kapasite bir yere kadar. İstediğin kadar zorla, sonuç almak değişmiyor. Elimdeki bu bisikleti imkanlar doğrultusunda zorlayarak kullandım. Ama istediğimi elde edemiyordum. Sonrasında forumlardan ve bloglardan bisikletle alakalı yazılar okumaya başladım. Çünkü artık deneyimlemiştim. Pratikte zorlanıyordum. Uzunca okumalarım sonucunda, daha hafif ve daha teknolojik donanıma sahip bir bisiklete sahip olmam gerektiğini anlamıştım. Bu sırada her gün bisiklete binmeye devam ediyordum. Araştırmalarım sonucunda bir bisikleti gözüme kestirmiştim. Ancak bütçe olarak pahalıydı. Bir hafta boyunca hayallerimi süsledi.

Sonrasında vazgeçirmelere ve farklı yorumlara rağmen o bisikleti aldım. Yukarıda da paylaştığım o fotoğraf bisikletimi aldığım ilk zamanlara ait. Tabi ben bisikleti aldım ancak ters giden şeyler de var. Spor kıyafetler giyiyorum ancak gerek rüzgar gerekse sürüş noktasında zorluklar çıkarıyordu. Bisiklet sürmenin dili de sanırım buydu. O yanlış olunca, zorluklar biraz daha artıyordu. Oyunu kurallarına göre oynamam gerektiğini burada anlamıştım. Ve daha sonra kıyafetlerimi edindim. Kask, eldiven, tayt ve türevleri; kıyafetler tastamamdı. Yeni bisikletle çok ciddi farkların ortaya çıktığını gördüm. Artık daha rahat ve hızlıydım. Ortalama her gün, 30 kilometre kadar yol yapıyordum. Bu sefer başka bir problemin olduğunu fark ettim. Hızımı arttırmıyordum. O sıra aklıma benimle aynı saatte bisiklet sürmeye çıkan sporcuları yakından izleme fırsatı buldum. Nefes kontrolleri çok iyiydi. Birkaçı ile muhabbet etme fırsatı bulmuştum. Ve bana bisiklete çıkmadan önce açma germe yapmam gerektiğini söylemişlerdi. Bisiklete hazırlık yapmak için bu gerekliydi.

Tüm bu önerileri dinledim. Elimde artık sorunsuz bir yol kalmıştı. İlk zamanlar kaldırım üstünde bisikletimi sürüyordum. Orada da başka problemler vardı. Her yerde kırık şişe parçaları ve bozuk yol. Yukarıda da dediğim gibi sporcuları gözlemlemiştim. Ve o zaman da neden araba yolunda bisiklet sürdüklerini anlamıştım. Aynı yolu takip ettim. Bu yol tehlikeliydi. Her ne kadar o saatlerde yol boş olsa da arabalar geçiyordu. Sizi farketmezlerse ciddi sorunlara yol açabilirdi. Ki birkaç olay da yaşamadım değil. Araba kullananların ne kadar vahşi olduğunu anlamıştım. Gün sektirmeden bisiklet sürmeye devam ediyordum. Bir gün bir sporcu arkadaş arkadan bana yetişti. Bisikletime ışık takmamı tavsiye etti. Birkaç gün kulak arkası ettim meseleyi. Ta ki bir araç bana çarpma noktasına gelene kadar. Sonrasında hemen bir ışık edindim. Bu sırada yeni bisiklet ile hızımı artırmaya başlamıştım.

Yine günlerden bir gün, İstanbul’da ciddi bir fırtına çıktı. Ben de aldırmadan her gün olduğu gibi o gün de bisiklet sürmeye çıktım. Bir problem daha vardı. O da rüzgâr…

Ne kadar pedal çevirsen de gitmiyor. Bu işte rüzgârın rolünü de kavramama fırsat bulmuştum. Bu arada her gün bisiklet sürmem, gün boyu bacaklarımdaki ağrı ile yaşamamı sağlıyordu. Laktik asit benim fizyolojimdeki biri için çok hızlı birikmesi anlamı taşıyordu. Üzerine bir de sürekli bisiklet sürdüğüm için kılcal damarlarımdaki patlama ve çatlamaları umursamayarak devam ediyordum. Acaba birkaç kere es versem ne olurdu? Olumlu sonuç verdi. Yine okuduğum bloglardan edindiğim bilgilere göre, kılcal damarlardaki patlamalar kendisini yenilemek için ufak tefek dinlenmelere ihtiyaç duyuyordu. Bedenimi bir kere daha öğrenmemi sağlamıştı.

Yine izlenimlerim neticesinde, bisiklet sporu ile uğraşan sporcuların takım halinde bisiklet sürmeleri dikkatimi çekmişti. Yine bir gün bisiklet sürerken, bir takım sporcu yanımdan geçerken peşlerine takılmamı söyledi. Ben de söyleneni yaptım. Konuyu bilmiyordum. Peşlerine takılınca, ekibin nasıl rüzgârı yardıklarını anlamıştım. Bu sayede arkadan gelen bisikletçilerin daha hızlı ve rahat bir şekilde bisiklet sürmelerine fırsat veriyordu. Resmen aydınlanma yaşadım. Bu sırada yine bir gözlemim vardı. Öndeki bisikletçi yoruldukça bir arkadaki ile pozisyon değiştiriyordu. Eee bunda ne var demeyin. Bu ciddi bir yardımlaşma. 40–45 kilometre hızla giden bir bisiklet için büyük nimet.

Her bisiklet sürmeye çıktığımda farklı bir takımın arkasına takıldım. Hatta bazen rica ettiğimde, direkt olarak ortayı yararak beni içlerine dahil ettiler. Bu insanların hiçbirini tanımıyorum. Ancak disiplin ve ahlâk noktasında gerçekten farklı bir noktada olduklarını düşünüyorum. Bazen yavaşladığımda arkamdan bir el uzanıp beni itenleri de gördüm, bisiklet selesinin ayarlanması için yardımcı olanları da gördüm. Halbuki orada bana yardımcı olmalarını gerektirecek bir durum yoktu.

Bu kadar olay vuku bulduğunda. Gün içerisinde, yaşadıklarımı analiz ettim. İş hayatında burada gördüğümüz olayları yaşama şansınız neredeyse sıfıra yakın. Genellikle işinize taş koymak isteyen alem-i beşer ile karşı karşıyayız. En önde gidenin, bir ideal uğruna arkadaki ekibi bir adım daha öne çıkarmasına şahit olacağınız ne bir kurumsal yapı, ne de ticari girişim görmemiz imkansız. Ve dahası yola çıktığınızda size olumlu veya yapıcı eleştiri getirecek insan bulmak da zor. Çünkü sen onu yapmayacak kadar yeteneksizsin! Yolda karşılaşacağınız sorunları size anlatacak bir lider gördünüz mü ? Veya sizin lider olmanızı isteyecek, kendini feda ederek arkaya düşmeyi kabullenecek kaç kişi bulabilirsiniz ? Yok…

Realite o ki; girişimlerde hepimiz yarış halindeyiz. Bu yarışta her ne kadar teknik teçhizatlarımız önemli olsa da, iş ahlâkına da ihtiyacımız var. Bugünlerde maalesef ki, çokça ihtiyacım olan bir olgu. Öne çıkmaya başladığım her an etik olmayan hareketlerle karşılaşıyorum. Umarım bu yazıyı okuyan her birey, bireysel hayatında bu olguyu öne çıkarmak için savaşır. Çünkü yarın bir gün, ona çok ihtiyacımız olacak…

Not: Bir süre yokum zatınıza iyi bakın :)

--

--