Doğum ve Ölüm Arası

Boşluk, İçinde ve Dışında

Said
Türkçe Yayın
4 min readOct 4, 2018

--

CASTING PROCESS FOR CRITICAL MASS II, 1995
Moulding
Photograph by Elfi Tripamer

Kısım 1: Giriş — d o ğ u m ___ ölüm

doğum — Kimse fikrini sormaz yaşama henüz gözlerini açacak bir bebeğe. Hiç bir bebek seçmez vücudunu, türünü, türünün özelliklerini ve yaşama gözlerini açacağı yeri. Tüm bu kalıplaşmış şeyler bilinç dışı olur. Dış yapıcı faktörler tarafından karar verilir, oluşturulur ve sunulur. Henüz doğmamış canlıya yapılabilecek en büyük müdahale onu ölüm ile buluşturmak olur.

ölüm — Hiç bir şekilde karşı koyamazsın. Hiç bir şekilde kaçamazsın. Dilediğin kadar koru bedenini. Dilediğin kadar uzağa kaç canlılardan. Dilediğin kadar unut. İnsan dışında tüm hayvanlar bunu yaşadı, bunu aşmak isteyen tür insandı. Ve insan da bunu henüz aşamadı.

Kısım 2: Kuyu —Ruhun Siyah Deliği

Man Asleep by Antony Gormley

İçimdeki büyük bir parçayı, bir kuyuya hapsetmişim gibi hissediyorum. Derin ve soğuk bir kuyuya. Bir zamanlar kuyunun başındaydım. Ne diye girdim içerisine ve ne diye müsaade ettim bu düşüşe. Yankımı dahi duyamıyorken bu kuyuda, neyi planlıyordu aklım. Işıktayken, ne diye kapatıyordum gözlerimi ve ne diye görmezden geliyordum kalabalığı. Bu derin kuyunun yanı başından geçip giden gözlere ne diye sitem ediyordum kendi içimde.
Kuyudan bahseden insanları görüyordum, aşağıya özlem duyan. Ve kuyudan çığlıkları yükselen. Hangi kuyuydu bahsettikleri? Neden benzemiyordu önünde durduğum kuyuya. Ve hangi kuyuydu, o, ezbere bildikleri? Tüm taşlarını kendi elleriyle yerleştirmiş gibi bahsediyorlardı. Neden derin ve soğuk olduğunu en ufak bir şüphe duymadan anlatıyorlardı. Kuyu da yukarıdaki diğer şeyler gibiydi onlar için. Yanından geçip gidiyordu her biri. Geçip gidiyordu ama aynı zamanda gerekliydi kuyu, içerisine düşmemek şartıyla.

Çünkü yaşam soğuk, rutubetli, karanlık yerlerde değil, hoş, güzel kokulu ve aydınlık yerlerde yaşanmalıydı.

Kısım 3: Aşağıdaki — Tepemden bakanlara

Adam
Bronze/clay, 2006
Life size

Güzelliğin mi sebep, ortalarda gerile gerile, gözü yükseklerde gezişine?
Şans eseri hayat bulduğun bu -güzel- vücut, bir kazaya kurban gitse, ne’n kalır geriye? Nasıl ve ne ile dolanırsın ortalarda?

Paran mı sebep, küçümser bakışlarına ve karşındakini dinlemeyişine?
Peki, kimse karşılık vermese uzattığın o kağıt parçasına ya da yansa tüm kağıt parçaları, söyle bana, nasıl bulacaksın birisini, sana yüzünü dönecek?

Sahip olduğun ya da geldiğin mevki mi sebep, gözünü kapatışına ve başka hiçbir şeye alaka göstermeyişine?
Bir anda gitse elinden, bir anda çekip alsalar senden, bir insan kalır mı geriye?

Sahip olduğun bilgi mi çıkardı seni ön plana? Bu yüzden mi ayrı bir yerde duruyorsun? Bu yüzden mi ilk sen soluyorsun temiz havayı? Bu yüzden mi bakıyorsun bana tepeden?

Kısım 4: Doğadaki Hayvan — Eylemin ardındaki gerçeklik
Ne azgın bir öfke bu. Gözlerinden ateşler çıkacak neredeyse. Bir çoğu karşında durmaya dâhi cesaret edemiyor.
Peki hiç görmedin mi sahip olduğun öfkeye sahip olan bir boğayı.
Nasıl tıktıklarını söylemediler mi sana o azgın boğayı, bir kafese.

Yürürken nasıl baktıklarını gördüm sana. Ve yanında nasıl cılız ve ufak gözüktüklerini de. Apaçık korktular senden. Bir ayıyı kükrerken duydun mu hiç? Peki o ayıya saldıran cılızları gördün mü?
Ve o cılızların ayının derisini nasıl yüzdüklerini? Ve o yüzdükleri deriyi ayakları altına paspas yaptıklarını?

Nasıl hizmet ediyorlardı, biliyorum. Hepsi can atıyordu sana hizmetlerini sunmak için ve neredeyse senin yerine çiğneyeceklerdi ağzındaki lokmayı. Ve nasıl iki büklüm oluyorlardı senin huzurunda. Ve korkuyorlardı bakışlarına denk düşmekten. Aslan karşısındaki ceylan gibiydi hepsi.
Koca yeleli aslanın ormandaki krallığına tanıklık etmiş miydin hiç? Peki ya aynı aslanı sirklerde kırbaçla sandalyelere oturttuklarına? Halka çemberlerden atlattıklarına?

Kısım 5: Yalnızlığın Erdemi ve Kalabalığın Gazabı

Gücün güçsüzlüğe evrimi:

Doyumsuzluğuna tüm sadakatimle inanıyorum. Tüm içtenliğim ile kucaklıyorum seni. Sevginin ve aidiyetinin nasıl bir tutku ile yanıp tutuştuğunu biliyorum. Bir insanı; güzel, hoş, güvenli çayırlarında yaşatmak istiyorsun. Doğrudan birisidir belki niyetin ama biliyorum ben: birisidir yalnızca kafandaki, birisini istiyorsun yalnızca. Ruhunun zengin topraklarında dolaşacak birisini. Bozulacağını bildiğin için bu büyünün, bir an önce olsun istiyorsun. Ve çamurlu ayaklara aldırmıyorsun. Ve ezilecek olan bakımlı çimlerine. Dışarıdan getireceği ise ve kokuya. Tümüyle veriyorsun ruhun anahtarını. Ve uçurumun kenarından bırakıyorsun kendini. Teninin en ince ayrıntısında hissediyorsun düşüşün o narin nefesini. Ve işte tam olarak tabana kadar vaktin var. Sonrası kalabalığın gazabı. Çünkü “o” kalabalığın arasındaydı. Ve yalnızlığına geldi. Ve artık tekrar kalabalığın arasında. Ve sen de oradasın.

Kısım 6: Hiçliğin suâli

Hangi güzellik kurtaracak seni ölümden?
Hangi küstah bakış?
Hangi güç?
Hangi sevgi kurtaracak?

İnsan, tüm hayvanların toplamıdır.
Tüm hayvanlar ölür. Bundan dolayıdır sitemim.
Ben de bir hayvanım. Ve ben de beklerim ölümümü.

LAND SEA AND AIR II, 1982

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--