Café Paradis ve Unutulmaz Misafirleri

Aslı Özdemir
Türkçe Yayın
Published in
4 min readFeb 28, 2020
Original oil painting by EPstudio

Café Paradis Fransızca’da cennet kafesi anlamına gelmektedir. Adı gibi bir yerdir burası. Bunları küçük bir cennetten yazıyorum dostlarım. Kasketimi çıkartıp yaptığım bu işi selamlarım.

Önce en önemli şeyleri söylemekle başlayayım. İnsanlar buraya çalışmak veya sohbet etmek için gelirler, yemek yemek ya da bir şeyler içmek için değil. Yani sohbet ederken bir şeyler yiyebilmek yada çalışırken bir şeyler içebilmek için. Ürünlerimiz güzeldir ona bir şey demek doğru olmaz ama burada durum diğer kafelerden biraz farklıdır. Anlatabildim mi?

Bana kalsa müşterileri milyona ayırırım. Ama şuan ikiye ayırmak zorundayım. Buraya iki tür müşteri gelir. Birincisi sürekli gelenler. İkincisi bazen gelenler. Sürekli gelenler birbirlerini çoğunlukla tanırlar. Bizzat tanışıklıkları olmasa bile birbirlerini bilirler. Sürekli gelenlerin arasında çok çeşitli insanlar vardır; yazarlar, şairler, müzisyenler, fizikçiler, doktorlar, senaristler, ressamlar, filozoflar… Bir de bazen gelenler vardır. Bunlar ya Café Paradis’in ününden dolayı burayı görmek için gelirler ya da buraya geldiklerini bildikleri isimlerden bir kaçına rastlayabilmek için.

Burada her gün beni şaşırtan onlarca şey olur. Daha önce böyle keyifli bir yerde çalıştığımı hatırlamıyorum. Bir önceki işimden kovulduğum için tanrıya şükürler olsun. Böyle zamanlarda onunla daha iyi anlaşıyorum. Benim kim olduğumu merak ediyorsunuz. Bendeniz Emanuel efendim, Café Paradis’in en iyi garsonlarından biri. Hatta en iyisi. Aslen bir İtalyanım. Çalışmak için yıllardan beri Fransa’dayım. Yeri gelirse bir gün hikayesini anlatırım, İtalya’dan bahsetmek her zaman hoşuma gider! Dostlarım şundan emin olun ki; hiç kimse hayatı bir İtalyan gibi sevemez, hiç kimse hayattan bir İtalyan kadar keyif almasını bilmez. Bakın bu değişmez bir kuraldır. En iyi tanrı bilir bunu. Bu sözümü defterlerinize not alınız. Sözün sahibi: Emanuel Mancini.

Zamanımın çoğu bu kafede geçer, burası benim mahallemdir. Çalışmayı severim doğrusu. Nasıl ve nerede çalışacağını bildiğin zaman çalışmak güzeldir. Benim yerim masaların arasında, insanların içindedir. Burada hem varımdır hem de görünmezimdir. Müşteriler ihtiyaç hissettikleri zaman beni görürler diğer zamanlarda onlar için ortalığı toparlayan, siparişleri getiren bir gölgeyimdir. Yakışıklı bir yarı saydam. Varlığımdan etkilenmez işlerine devam ederler. En gizli konuşmalar bile ben yanlarına gittiğimde kolay kolay kesilmez. Bazen görünmez olmanın konforu da vardır doğrusu. Bu yüzden garsonluk güzel meslektir dostlarım.

İşte bu masaların aralarında nadide mesleğimi icra ederken tanıştığım birbirinden farklı karakterler, denk geldiğim inanılmaz sohbetler vardır. Bazen değişik bilgiler de öğrenirim. Tablolarına koyduğu isimleri bildiğim ama tablolarının kendisini göremediğim ressamlar, kime yazıldığını bildiğim ama satırlarını göremediğim şiirler vardır. Bazıları ise benim anlayabileceğimin ötesinde karmaşıktır. Fizikçileri ve matematikçileri kimler anlar ben bilemem dostlarım.

Bu insanları görmek bana keyif verir. Hepsine saygı duyarım. Biricik müşterilerim olduğundan hepsine özenli davranırım. İşte bu sebepten onlar da beni tanırlar. Sevdiklerini de söyleyebiliriz doğrusu.

Bu ilginç insanlardan biriktirdiğim hikayeleri pekala kendime saklamasını da bilirdim. Ama kıymetli şeylerdir, saklanmalıdır. Daha da önemlisi sanıyorum ki bu benim misyonumdur. Emanuel kardeşiniz bir kaç gece önce yatağından tavana doğru sigarasının dumanını üflerken birden bu gerçeği fark ediverdi. Bütün kayıtsızlığım bir anda kayboldu. Bu sorumluluk bana fazla gelebilir diye düşündüm dostlarım ama iş başa düştüyse Emanuel o işi yapacaktır.

Düşünebiliyor musunuz? Bu farklı, ahenkli ortamın havasının, kendi kurallarının, tesadüflerinin, arkadaşlıklarının, aşklarının kaydı tutulmasa ve bunlar uçup gitse! Olacak iş değildir bu. Bunları ortalığa döküp saçmakta olmaz ama bir yerlerde bir kaydı olmalıdır mutlaka. Artık kayıtlarla kimin ne yapması gerektiğini de ben bilmem. O da onlara kalmıştır.

Peki bunu benden başka kim yapabilir? Garson Ferdinand mı? O daha çok kendiyle ilgilidir. Garson Silvia ise henüz olan biteni kavramak için küçük sayılır. Ama tanrı şahidim olsun eğer onda bu konu üzerine yetenek görürsem onu eğitirim! Emanuel Mancini tarafından yetiştirilmiş geleceğin kayıt tutucusu Silvia. Garson Carlo ise isminden beklenmeyecek kadar ürkek bir adamdır. Carlo Frazsızca’da güçlü anlamına gelir, eh ailesinin umduğu gibi olmamış demek. İşlerini genellikle birisinden laf işitmemek için ürkeklikle yapar. İyi bir garsondur, mesleğine laf edersem olmaz şimdi ama iyi bir garsondur sadece işte. Mutfak kısmında çalışanlarsa müşterileri neredeyse görmezler bile. Hazır siparişleri dışarıya iletmekle görevli Gieselle dışında diğerleri ancak bizim anlattığımız kadarıyla bilir onları. Kasayı kontrol eden Luiz ise zaman zaman Gieselle’le yer değişimi yaptığından bu işi götüremez.

Anlayacağınız dostlarım bu önemli vazife bana kalmıştır. Bu yüzden bendeniz Emanuel dostunuz zaman zaman ince sarma tütün sigarasını elinden bırakıp yerine kalem iliştirmeye başlamıştır.

***

Café Paradis hikaye örgüsünde tanınmış kişileri barındıran bir tarihi kurgu hikayedir. İçerisinde geçen tüm olaylar ve diyaloglar yazarın hayal ürünü olup, hiç bir şekilde gerçek olarak düşünülmemelidir. Gerçek hayattan tarihe ya da insanlığa mal olmuş kişilerin kitapta bahsedilen durumlar, olaylar ya da diyaloglarda yer almaları tamamen hayal ürünüdür ve çalışmanın kurgusal doğasını değiştirmez.

***

Önceki Yazı :

--

--