Camdan Sınırlar

Ceyda Kurt
Türkçe Yayın
Published in
2 min readNov 17, 2023
Photo by Wilhelm Gunkel on Unsplash

Bazen iç dünyamıza fazlaca takılıp kalırız. Sorunlarımızdan kurtulmaya çalıştıkça kendimizi daha da dipte buluruz. Bu girdap etkisi öyle bir hal alır ki asla bitmeyecek gibi hissederiz.

Ama biter!

Her sorun çözülür, her yoğun acı bir gün biter. Bir süre sonra bunların yerini yenileri alır. Ve aynı döngü yaşam boyu sürüp gider.

Bu durumu bizlerde ümitsizlik yaratması için söylemiyorum. Tam aksine hayatın zorluklarına karşı hazırlıklı olmamız için bu gerçeği kabul etmemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Yaşam hepimiz için farklı iniş çıkışlara sahip. Eğer bu gerçeği kabul etmezsek kendimizi cam sınırları olan bir mahzende buluruz. Çıkışını göremediğimiz, sınırlarını bulamadığımız camdan bir mahzen…

Hem özgür gibiyiz hem değiliz!

Dışarda akıp giden hareketli, heyecan verici bir hayat olduğunu görürüz. Ama bu hayata ulaşmak için elimizi uzattığımızda camdan sınırlarla engelleniriz. Bu sınırlar zihnimizde öyle büyür ki; asla onları aşamayacağımızı düşünür, umutsuzluğa kapılan ruhumuzda sancılar çekeriz.

Dönüm noktası, bu sınırların camdan olduğunu fark etmemizle başlar!

“Neden ben?”

“Bu sorunları asla çözemeyeceğim!”

“Hayatım hep böyle kötü gitmeye devam edecek!”

gibi düşüncelerin oluşturduğu bu cam duvarlara darbe indirmek istiyorsak önce düşüncelerimizi değiştirmeliyiz. Çünkü duygularımız, düşüncelerimizin eseridir.

  • “Neden ben?” demek yerine, “Bu sorun bana şuan zor geliyor, ama sorunları olan tek insan ben değilim.”
  • “Bu sorunları asla çözemeyeceğim!” demek yerine, “Bu sorunları nasıl çözebilirim?”
  • “Hayatım hep böyle kötü gitmeye devam edecek!” demek yerine, “Şuan hayatım istediğim şekilde ilerlemiyor, ama bunu düzeltmek için ben ne yapabilirim?”

diyebilmeliyiz :)

Şimdi ise zihninizde oluşan yeni soruyu duyar gibiyim: Cümleleri ifade etme biçimimi değiştirmek bana ne kazandıracak?

Haklısınız, elbette sadece ifade etme biçimimizi değiştirmek sorunların üstesinden gelmek için yeterli değil. Ancak bu adım, çözüme ulaşmamız için oldukça etkili. Örnek verdiğim cümleler üzerinden gidecek olursak:

  • “Neden ben?” ifadesi; içinde kabullenememe, haksızlığa uğradığını düşünme ve çaresizlik/yalnızlık barındırıyor. İki sözcükten oluşan bir cümle için ne kadar çok duygu yüklü, değil mi?

Bir de bu cümlemize alternatif olarak kullanabileceğimiz ifadeye bakalım:

  • “Bu sorun bana şuan zor geliyor, ama sorunları olan tek insan ben değilim.” Cümle kendi içinde bir kabullenişe sahip. Zaten çözüme, sorunlarımızı kabullendiğimiz andan itibaren kendimizi açmış olmuyor muyuz? Bana göre içinde bulunduğu durumu kabullenmek, çözüme dair yapılabilecek en büyük adım! Örnek cümleye dönecek olursak;

İçinde bulunduğumuz durumun bize zor geldiğini inkar etmiyor, tam aksine kabul ediyoruz. “Şuan” sözcüğü orada boşuna yer almıyor ;) Bu zorluğun geçici olduğunu, mevcut zamanda zor gelse de bir gün bunu aşabileceğimizi hatırlatıyoruz kendimize.

Ayrıca bu duygunun (karşılaştığı durumların yarattığı zorluk hissi) sadece bizde varolmadığına yönelik bir vurgulama yapıyoruz. Bu vurgudan doğan farkındalık, kendimizi yalnız ve çaresiz hissetmemizi azaltıyor.

Bu ve benzeri yaklaşımlarla değiştirdiğimiz her olumsuz bakış açımız o cam duvarlarda bir çatlak oluşturacak. Bir çatlak daha… Bir çatlak daha…En sonunda baammm!!! 💥

Artık duvarlar yok. Şimdi hayat her türlü zorluğuyla gelebilir. Çünkü biz sınırları olmayan uçsuz bucaksız güçlü bir zihin ve beraberinde tüm renkleri kucaklamış bir ruh ile bu zorlukları bekliyor olacağız.

--

--