Camera Lucida: Fotoğraf Üzerine Düşünceler

Ben ve Kendim
Türkçe Yayın
Published in
2 min readOct 19, 2023

Studium (idare eder, yarım yamalak ilgi) ve Punctum (delici bir ilgi) ayrımı için bile okunası bir kitap. Bazı eserlere bakar, deneyimler, fena değilmiş der geçersiniz. Bu studium’dur. Bazı eserlerse sizi o anda veya çok daha sonra içine hapseder, sizi delik deşip edip içinize sızar. Nedenini genelde üzerine düşünmeden bulamazsınız. Çünkü detaylarla yapar bunu. Bu da punctum’dur.

Kameraya çekilen kişinin bunun fark etmesinin, kişide yeni bir persona yarattığına değinmiş birkaç yerde. Fizikteki gözlemci olgusuna benziyor. Gözlendiğini bilmek insanı değiştiriyor. Yıllar önce okuduğum ve şu an bulamadığım bir deneyde çocuklar iki gruba ayrılıyordu. İlk gruba arkalarına doğru, bakmadan bir cismi kutuya atmaları, odada başka kimsenin olmayacağı ancak kameradan izlenecekleri söyleniyordu. İkinci gruba ise kimsenin onları izlemeyecekleri söyleniyordu. Deneyin sonunda ikinci grubun ilkine göre çok daha fazla hileye başvurduğu görüldü. Kısacası izlenme hissi sizde ahlaki, davranışsal ve görünümsel olarak birçok değişikliğe neden olur.

Gözlendiğini bilmek fotoğraflarda bile insanı değiştirir. Mesela bazen, çok doğal çıkmışsın, denir. Bu belirtildiğine göre, insan bazen doğal görünmüyor, bunun için çaba sarf etmesi gerekiyor demektir. Belki de bu nedenle habersiz çekilen ya da haberi yokmuş gibi çekilen fotoğraflar daha estetik görünüyor.

Ancak burada çelişkili olan bir şey var. Sinemada kameraya bakan karakter genelde bizi rahatsız eder, oysa fotoğrafta böyle değildir. Nedeni sinemanın kurgusal olması ve asıl amacının seyirciyi içinde bulunduğu gerçeklikten koparmaya çalışmasıdır. Gözlerde icra edilen bir illüzyon söz konusudur ve yönetmen oyuncunun bakışını başka yöne çevirmeye çalışmaktadır. Oyuncu hem illüzyonisttir hem de illüzyonun muhatabı. Muhataptır çünkü filmin çekildiği mekanda ve sette oraya uymayan şeylerden birisi de kameradır. Kamerayla göz göze gelmek onu kendisini kaptırdığı kurgusal dünyadan ve rolden çıkaracaktır. Göz göze gelme anı hem seyircinin hem de oyuncunun gerçeklikten çıkmasına ket vuracağı için pek tercih edilmez.

Oysa fotoğrafta gerçeklik orada ve donmuş haldedir. Gerçeklik, bakanın yüzüne vurulmak istendiği için göz göze gelme anından sakınılmıyor. Çünkü sinemadaki gibi rol yapan gözlerini kaçırır, sahici olansa göze temas etmekten çekinmez.

Yazar, incelediği fotoğrafları seçerken kendisine ne hissettirdiği kriterine göre hareket etmiş. Bu normalde okuyucu olarak benim de tercih edeceğim bir yöntem olurdu ama bu aynı zamanda metnin soyutlaşması demek. Yani o hissi bazı yerlerde cümleleriyle veriyor ancak bazı yerlerde veremiyor ya da ben alamıyorum. His budur zaten. Ancak yine de bu fotoğraf bana ne hissettiriyor, neden hissettiriyor ve neden bu fotoğraf hissettiriyor üzerine bir kitap okumak keyifliydi. Düşünce ve his üzerine düşünmek ve hislenmek...

Kitap bana fotoğraf hakkında daha önce üzerine düşünmediğim şöyle bir perspektif kazandırdı. Fotoğraf bir zamanlar var olanı gösteriyor, yani aslında yok olanı. Geçmiş gitmiş olanı. Yani birisi şu an fotoğrafınızı çektiğinde bu zamandaki tek bir anın, asla tekrarlanmayacak bir anın fotoğrafıdır. O andan sonraki siz farklısınız. Yani fotoğraftaki aslında
olmayan, ölmüş birisidir. Ancak fotoğrafta yaşamaya devam eder. Tabii her şey gibi fotoğraf da yok olana kadar.

--

--

Ben ve Kendim
Türkçe Yayın

Oyun ve film incelemeleri daha önce başka yerlerde yazdığım metinler. O yüzden sıralamaları ve yayımlanma tarihleri alakasız olabilir.