Cennet Hayal Edilesi Bir Yer midir ?
İnsanlığın hem bireysel hem de kolektif anlamda yaşama sebebi düşünüldüğünde akla gelişim ve iyileştirmenin gelmesi olasıdır. Toplumlar ya da bireyler olarak sahip olduğumuz problemleri çözmek ve kötülükleri bitirmek adına uğraşıyoruz. Uğraş edindiğimiz tek şey kötü olan şeyleri iyileştirmek değil, hali hazırda iyi olan şeyleri de daha iyi kılmak aynı zamanda. Her sene biraz daha iyi, daha fazla özelliğe sahip, daha uzun pil ömrüne sahip telefonların piyasaya sürülmesi, gündelik hayatlarımızda daha verimli, daha üretken olmaya çalışmamız bahsettiğim iyileştirmelerin örneklerinden olabilir. Peki bu yolun sonunda ne var? Günün birinde durup, “Hayatta iyileştirebileceğimiz başka hiçbir şey kalmadı. Ölüm, acı, üzüntü ve yavaş internet dahil olmak üzere her şeye çare bulduk. Mükemmel ve sonsuz hayatlara sahibiz artık.” diyebilir miyiz gerçekten? Bu cümleyi kurmamızın mümkün olup olmadığı bambaşka bir yazının konusu olabilecekken ben daha ilginç bir soruyla uğraşmak istiyorum. Böyle bir cümleyi kurmayı gerçekten ister miyiz? Mükemmel ve sonsuz bir hayat bir ütopya mıdır yoksa bir distopya mı? Cennet hayal edilesi bir yer midir?
Deneyim Makinesi
Bu konuya bir nebze giriş yapmak adına Amerikalı filozof Robert Nozick’in oluşturduğu düşünce deneyinden bahsetmek istiyorum. 1974 yılında Nozick, temelde hedonizme karşı bir sav geliştirmek amacıyla şu soruyu ortaya attı: Bir tankın içerisinde, elektrotlara bağlı bir halde, bütün arzularınızı tatmin edebileceğiniz bir simülasyona dahil olmak, hayatınızı o şekilde sürdürmek ister miydiniz? Simülasyonun içerisindeyken yaşadığınız her şey size gerçekten ayırt edilemeyecek derecede hakiki gözükecektir. Hep hayal ettiğiniz arabayla en sevdiğiniz şehrin sokaklarında dolaşmanın heyecanından tutun da Mars’a ayak basan ilk kişi olmaya kadar istediğiniz her mutluluğu tadabilirsiniz. Bunu yapar mıydınız? Nozick, çoğu insanın bu soruya “Hayır.” cevabını vereceğine inanıyor. Sebebi ise bizlerin haz uğruna değil deneyimlerimiz uğruna yaşıyor olduğumuz görüşü. Bu düşünce deneyindeki en önemli değişken o tankın içerisinde bulunmayan hayatın gerçekliği.
Bu noktada tankın dışında yaşadığımız hayatı seçtiğimizde, tecrübelerimizin gerçek olmasının, tankın içinde yaşayacaklarımıza göre daha büyük bir hazza sahip olduğu için gerçeği yaşamayı seçtiğimizi fakat hedonizme de ihanet etmediğimiz itirazını getirebiliriz elbette fakat bu deneye getirilebilecek eleştirilerden kurnazca kaçıp, kendi savımla bağlantılı olarak yazıyı ilerletme tavrımı hoşgörün.
Her ne kadar Nozick’in düşünce deneyinde temelde bahsedilen, deneyim ile duyguların ayrımı olsa da, mutluluğun ve olumlu duyguların asıl amacımız olmayabileceği konusunda ilk adımı atarak bizleri düşündürmede etkili bir kilometre taşıdır.
Başlangıçta sorduğumuz sorulara dönecek olursak, bir gün ölümün de üstesinden geldiğimizi ve hiçbir şekilde ölmediğimizi düşünelim. Uyandığımız herhangi bir günün diğerinden bir farkı ya da değeri kalır mıydı? Yaşamı güzel ve değerli kılan bir gün bitecek olması değil midir? Bu noktada, şu an ölümün halen var olduğu bir dönemde, sonu olmasına rağmen her günümüzü çok değerli bulduğumuzu ve bunun her an farkında olduğumuzu söylediğimi düşünmeyin. Çünkü her güne son günümüzmüş gibi başlamanın ve her an ölümü düşünerek yaşamanın huzurdan ziyade korku verdiğinin, bu yüzden bu farkındalığın bazı anlar dışında rafa kaldırıldığının farkındayım. Buna rağmen, eğer sonsuza kadar yaşayacağımızı bilseydik, yataktan kalkmamızın ne anlamı olurdu ki? İnsanlığın elinde geliştirilecek, iyileştirilecek ya da düzeltilebilecek herhangi bir şey kalmadığında, yaşamak dediğimiz şey gerçekten orada mıdır? Yapacağımız tek şeyin mutlu olmak, gülmek, eğlenmek, sevmek ve anında sevgimizin karşılığını görmek olduğu bir dünyada ironik de olsa mutlu olmak mümkün değil gibi geliyor. Ayrıca, bizi insan yapan ve yaşadığımız hayatı da gerçek yapan şey sadece iyi yanları değil kötü yanları da aynı zamanda. Sonuçta elde edilebilecek mutluluğa ve tatmine odaklanarak bir işe başlarsak ve süreç içinde var olan takılıp düşmeler, hayal kırıklıkları, öfkelenmeler göz ardı edilirse, hayatın diğer yarısından mahrum kalmış olmaz mıyız?
San Junipero ve Cennet Fikri
Her bölümüyle ayrı hayranlık uyandıran Black Mirror dizisinin 3. sezonunun San Junipero adlı bölümünde anlatılanlar bu konuyla bir nebze örtüşüyor. Gerçek hayatta kafalarına takılan bir çip ile deneme sürecinde haftada 5 saat boyunca bulunabildiğiniz mükemmel bir kasaba San Junipero. Asıl önemli olan ise oraya “geçiş yapma” mevzusu. Ölmeden önce alacağınız bir kararla, sonsuza kadar yok olmak yerine, bulut teknolojisine aktarılıp, sonsuza kadar San Junipero’da kalabilir, gençlik dönemlerinizi bu cennet simülasyonunda geçirebilirsiniz. Bölümde 21 yaşından beri felç olan ve hiçbir arzusunu yaşayamamış Yorkie ile eşini ve çocuğunu kaybetmiş ve ölmekte olan Kelly’nin kasabada karşılaşması anlatılıyor. Bölümün ana fikrini en çok açığa çıkaran anlarına geldiğimizde Yorkie yaşam desteği ile ilişkisini keserek sonsuza kadar kalabileceği San Junipero’ya geçiyor ve Kelly’nin de ona katılmasını istiyor. Ki gerçek olmadığını bal gibi bilmelerine rağmen, genç ve sağlıklı oldukları, istemezlerse acının ve ölümün dahi olmadığı bir yerde sonsuza kadar yaşayabilsinler ve arzularını gerçekleştirebilsinler. Kelly’nin söyledikleri ise yukarıda bahsettiklerimi özetler nitelikte.
“Her şeyin önemsiz olduğu bir yerde sonsuza dek kalmak mı istiyorsun?”
San Junipero’da kurulmuş Bataklık adı verilen gece kulübünde adeta kötülüğü ve acıyı tatmaya çalışan yüzlerce insanı gördüğümüzde, mükemmelliğin bir ütopya mı yoksa bir distopya mı olduğuna karar vermek zor bir hal alıyor.
Sonuç olarak, gelişime, iyileşmeye ve problemlerimizi çözmeye ihtiyacımız olduğu ve bunun dünyada bulunduğumuz sürece kendimizin ve başkalarının hayatlarını daha iyi kılacağı aşikar. Yine de zorlukların ve başarısızlıkların da başarılar ve mutluluklar kadar değerli olduğu yadsınamaz diye düşünüyorum. Her ne kadar sürekli olarak mükemmeli yakalamaya çalışsak da, bazı insanlar ve Yorkie ile Kelly öldükten sonra karşılaşacakları mükemmel bir yerin bulunduğu arzusuna sahip olsalar da bana kalırsa cennet farklı bir dünyada ya da ütopyada bir yer değil San Junipero bölümünün sonunda çalan şarkının adında olduğu gibi, “Cennet, dünyada bir yerdir”.
Kaynaklar ve İleri Okuma
Black Mirror: San Junipero. Directed by Owen Harris, Written by Charlie Brooker, House of Tomorrow, 2016. Netflix, https://www.netflix.com/title/70264888
Carlisle, Belinda. “Heaven Is a Place on Earth”. Heaven on Earth, Remastered & Expanded Special Edition, Demon Music Group Ltd., 2013, track 1. Spotify, spotify:track:4V9BTST4BSkvOL4xIQNHuS .
Dupré, Ben. Gerçekten Bilmeniz Gereken 50 Felsefe Fikri. İstanbul: Optimum Basım, Kasım 2018.