Cezalandırılmanın Yasına Dair

Emel Rüveyda Karagöz
Türkçe Yayın
Published in
2 min readMar 28, 2024

Son yazdığım yazıda kendi “ben” oluşumu reddettim, aynanın karşısında kendimle karşılaşmamın ardından duyduğum o pişmanlığı anlattım. Şimdiyse bu eylemimin arkasındaki sebebe, bilinçli ve farkındalıklı bir taraftan birlikte ulaşacağız.

Arkadaşlarına karşı hata yapmaktan korkan birini düşünün. “Korkmak” kelimesini özellikle seçtim. Hata yapmaktan çekinmek değil, korkmak.

Peki korkulan eylem aslında “hata yapmak” mı? Yoksa insanın bu hata sonucunda doğacağına inandığı sonuçlar mı? Eğer öyleyse bu sonuçlar neler?

Benden yana bir insana karşı hata yapmanın sonucu cezalandırılmak. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması. Duygusal mesafe. Samimiyetin ve içtenliğin yok olması. Hata yapan kişinin öneminin azalması. Değerinin düşmesi.

İşte bu yüzden arkadaşlarına karşı hata yapmaktan çekinen değil, korkan bir ben var ortada. Ve bir insan olarak, doğası gereği hatalar yapabilen bir ben. Bu hatalar sonucunda belki onu cezalandıran kimse olmasa bile, cezalandırıldığını hisseden bir ben. Duygusal olarak yalnız kalmayı hak ettiğini düşünen ama bir yandan da hazmedemeyen bir ben. Bırakılma hissiyle tetiklenen, öfkeyi andıran negatif duygularla, insanlara duygusal mesafe koymaya başlayan bir ben. Tepkisel yönüyle insanları itmek isteyen bir ben. Ardından yalnız kaldığını hissettiği için kırılan bir ben. Zamanla tüm bu duygulardan yorulan ve tüm hislerini gözardı etmeye başlayan bir ben. Yas’ı andıran bir biçimde, hâlâ sahip olduğu arkadaşlarının yasını tutan bir ben.

Bütün bunların sonucunda, kendisini kendi dahi göremeyen bir ben. Felsefik düşüncelerle kendi varlığını reddetmeye başlayan bir ben. Ve kendisini reddedişinin ardından hayatında hiçbir şey değişmeyecek kadar yok hisseden bir ben.

Sanki duyguların yok olduğu bir dünyada. Anlık sevinçlere ve samimiyetlere tepkisel. Gidecekler çünkü. Eğer gideceklerse, hiç gelmesinler çünkü. Madem yalnız yaşanıyor bu hayat, yalnız olunmayan anlar olmasın o zaman. Aradaki o büyük uçurum koymasın insana. Eksikliğini hissetmesin insanların varlığının. Hiç olmasınlar.

Neyse. Bu kadarını kavrayabildim şimdilik. Bu bilgilerle ne yapacağımı bilmiyorum. Pek hevesim yok bu ara. Belli bir süre daha hissizlikle yaşayacak gibi duruyorum.

Ve de eklemek istiyorum, söz meclisten dışarı. Şahsi algılamasın kimse. Bunu okuyan arkadaşlarım da benimle buradaki duygularım hakkında konuşmasınlar. Amaç gütmeyen bir yazı bu. Farkındalık dökümü sadece.

--

--

Emel Rüveyda Karagöz
Türkçe Yayın

Düşüncelerimin değişimine eşlik etmek için aşağıdan yukarıya doğru.. melodileriyle birlikte...