“Coğrafya Kaderdir.” | Düşünceler #1
İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir.” tezi hem iddialı hem de vurucu oluşuyla gördüğüm ilk ândan beri aklımdan çıkmadı. Özellikle ülkemizde istenmeyen olaylar yaşandıkça sık sık atıf yapılan bu deyişi çeşitli yönlerinden irdelemek istiyorum. Coğrafya gerçekten kader midir? Ya da en azından günümüzde de böyle midir? Eğer öyleyse coğrafyamızın sınırları nereye kadardır?
Tarihin hangi döneminde olduğundan bağımsız olarak insanlar bilgiyi genellikle yakın çevrelerinden edinirler. Özellikle kitle iletişim araçlarının çok da yaygın olmadığı dönemlerde ise insanlar dünyaya dair tüm bilgi birikimlerini içinde bulundukları küçük topluluklardan sağlıyorlardı. Rol-model kavramı genellikle ebeveynlerde, en fazla mensup oldukları küçük hacimli cemiyetin ileri geleni sayılabilecek kişilerde vücut buluyordu. Bu açıdan bakınca evet, bulunduğunuz coğrafya birçok açıdan kaderinizi belirler hâldeydi ancak günümüzün dünyasında bazı şeyler değişti. Bu durumda en büyük pay kuşkusuz genelde kitle iletişim araçlarının, özelde ise internetin, yaygınlaşmasına ait. İnsanlar, telgraf ve telefon sayesinde ilişkili oldukları ama kendilerinden uzakta olan kişilerle iletişime geçebilmeye; gazete ve televizyon ile de kendilerinden çok uzak mesafelerde olan biten, onları doğrudan etkilemeyen olaylar hakkında bilgi edinmeye başladı. Bu sayede dünyanın ne kadar büyük olduğunu idrâk eder hâle geldiler. Bu araçların da bekleme süresi, maliyet ve sansür gibi problemleri mevcuttu. İnternet ise diğerlerinden çok farklı bir dünyanın kapılarını açtı.
Onunla birlikte insanlar herhangi bir konuda, istemediği kadar bilgiye, çok düşük maliyetlerle erişme imkânına sahip oldu. Sizden on binlerce kilometre uzakta yaşayan, aranızda belki de internet erişimi dışında hiçbir ortak nokta bulunmayan, insanların yaşamlarını ve düşüncelerini öğrenebilmeye başladınız. Bu değişimin içine doğan milenyum kuşağı, ebeveynlerinin sahip olmadığı bu araçla birlikte onlardan çok daha farklı düşünceler edinme imkânı buldu. Gündelik hayatın akışında fiziki olarak bulunmak zorunda olduğumuz işyeri, okul vb. yerlerde bizleri istediğimiz âna ve mekâna götüren bu araç gittikçe popülerleşti. İnternet bize zihnimizi ışınlama imkânı sağladı.
Peki internet dört dörtlük bir dünya mı? Elbette hayır. Herkesin içerik üretme hakkına sahip olduğu bu ortamda bu sefer de dezenformasyon ve kaliteli içeriğe ulaşma sıkıntısı gibi sorunlar baş göstermeye başladı. Bilginin bu kadar erişilebilir olduğu günümüz dünyasında hangi bilginin doğru, nitelikli olduğunu ayırt etme yeteneği en değerli vasıflardan biri haline geldi. Bilgi okuryazarlığı başlığı altında toplanabilecek bu tür tartışmaları ilerleyen zamanlarda daha detaylı bir şekilde yazmak istiyorum.
Ben Erdem. 20 yaşındayım ve Türk-Alman Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünde lisans eğitimime devam ediyorum. Uzun zamandır heves ettiğim blog yazarlığına bu yazıyla birlikte adım atmış oldum. Olumlu-olumsuz her türlü geri bildirim benim için çok değerli.
İletişim:
Twitter: soyadimiyazamam