Coldplay-Everday Life: Bir Albüme Sığan Bir Dünya Hikaye
‘’Nerede o eski Coldplay… Nerede o eski şarkıları…’’ 21.yüzyıl müzik muhabbetlerinin en klasik cümlelerinden biri olan ve benim de aralarında bulunduğum muhafazakar Coldplay sevdalıların X&Y albümünden bu yana yeni Coldplay şarkılarıyla yıldızının barışmaması artık normal bir durum haline gelmişti. Çoğu zaman nostaljik olmakla ve grubun yeni şarkılarını fazla küçümsemekle eleştirilsek de Coldplay’ın X&Y albümünden sonra tarz değiştirdiğini, çoğu zaman kaliteden ödün vererek daha çok YouTube izlenmesi almaya çabaladığını herhalde Chris Martin bile inkar edemez. 2005 sonrası Coldplay tabii ki de kaliteli parçalara da imza attı. Efsanevi Viva La Vida şarkısı veya 2014 Ghost Stories albümünde olduğu gibi Coldplay farkını ortaya koymuş diyebileceğimiz birkaç istisnai durum vardı.
2019 Kasım ayında yayınlanan Everday Life albümü çıkmadan önce bizleri Coldplay özüne dönüyor beklentisi içinde bırakmıştı. Albümü dinleyip şarkılar hakkında fikir sahibi olmadan önce bile Everday Life gündem olmayı başarmıştı. Grup üyeleri ilk olarak İklim Değişikliği kriziyle mücadele etmek için yeni albüm turnesi yapmayacaklarını açıkladılar. Biri albüm tanıtımı için yapılan Ürdün konseri olmak üzere Kasım 2019'da iki mini konser düzenlendiler ve o günden bu yana herhangi bir konsere katılmadılar. Tahmin edebileceğiniz üzere, Coldplay gibi milyonlarca dinleyicisi olan bir grubun bu kararı alması müzik dünyasında bir şok yaratmıştı. Zaten Mart 2020'den sonra bütün dünya istemeyerek de olsa Coldplay’ın açtığı yoldan ilerlemek zorunda kaldı.
Coldplay’in albümünü Ürdün’de tanıtma kararı alması herkesi şaşırtmıştı. ‘’Türkiye’ye gelmemek için Ürdün’e bile gittiler’’ yorumlarını bol bol yapmamıza sebep olan tanıtım konserleri YouTube üzerinden bir saatlik canlı yayınla iki parça halinde yayınlandı. Ürdün’de seçilen mekanın Pink Floyd’ın efsanevi Pompeii konserini andırdığını eminim hepiniz farketmişsinizdir. Fakat, bir soru vardı: Neden Ürdün? Bu sorunun cevabı ise albümdeki şarkılarda gizli…
Albümde ne yok ki? Arapça bir şarkı; Fransızca, İspanyolca ve Arapça şarkı sözleri; Suriye İç Savaşı, İslamofobi, ABD’de artan okul saldırıları, silah yasaları, siyahilerin yaşadıkları sorunlar, yabancı düşmanlığı; Ortadoğu ve Afrika’dan müzik ezgileri, Stromae, caz esintileri; baba-oğul ilişkisi, kilise ve İklim Değişikliği ilk aklıma gelen örnekler. Tabii ki de Coldplay özüne dönmüş dedirten birkaç klasik Coldplay parçası… Kısacası aradığınız her şeyi bulabileceğiniz dolu dolu bir albüm sizleri bekliyor.
Albümde Sunrise ve Sunset olarak iki farklı bölüm var. İlk bakışta anlayabileceğiniz üzere Peace and Love anlamına gelen Arapça bir şarkı var. Genel olarak dinlemesi zor bir albüm olduğunu söyliyebilirim. Fakat, Coldplay’ın bugüne kadar yaptığı en farklı, en devrimsel albümlerden birisi olan Everday Life’ın sizi hayal kırıklığına uğratmayacağına eminim.
- Orphans: Spotify’da şimdiden 100 milyonu geçerek albümdeki en çok dinlenen parça oldu. Melodi olarak The Rolling Stones’ın efsanevi Sympaty for the Devil şarkısına benzese de konu itibariyle Suriye İç Savaşı sebebiyle çiçeklerin büyüyebildiği günlerin özlemini çeken Suriyeli Rosaleem ve babasının hikayesi anlatarak Stones’ın çizgisinden uzaklaşıyor.
- Arabesque: Benim favori parçam ve Viva La Vida şarkısından bu yana grubun yaptığı en devrimsel şarkı hiç şüphesiz Arabesque. Caz esintilerinin ve Belçikalı Stromae’nin sizleri beklediği bu şarkı muhtemelen dinlediğiniz ve dinleyebileceğiniz en farklı Coldplay şarkılarından biri olacak. Şarkının merkezinde ise artan İslamofobi ve hepimizin kardeş olduğu gerçeği var.
- Guns: Albümdeki en sert şarkı olan Guns ABD’de artan school shootings olayarı ve silah yasası olarak bilinen Second Amenmentı eleştirirken hiç lafını sakınmıyorlar. Poor is good for business, cut the forests, they’re so dumb/ Only save your look-alikes and fuck the other ones/ It’s the opinion of this board that we need more guns.
- Trouble In Town: Chris Martin’i küfür ederken duyabileceğiniz iki şarkıdan biri olan Trouble In Town’da ABD’de yaşayan siyahilerin yaşam standartlarının ne kadar zor olduğu anlatılıyor. And I get more police cümlesiyle de polislerin siyahilere karşı artan şiddetine artık sessiz kalınmaması gerektiğine vurgu yapılıyor. Kovid-19 salgını nedeniyle ABD’de ölenlerin büyük bir kısmının siyahi olması, Daron Acemoğlu ve James Robinson başta olmak üzere birçok entelektüelin de ABD hükümetlerini konunun ehemmiyeti üzerinden uyarması Chris Martin’e hak vermememizi zorlaştırıyor.
- Daddy& Church: Klasik Coldplay şarkıları olarak adlandırabileceğimiz, ne kadar mutlu bir anda olursak olalım hepimizi depresyona sokabilecek şarkılar listesine eklenen en yeni iki parça Daddy ve Church oldu. İsimlerinden de anlayabileceğiniz gibi baba-oğul ve birey- ibadethaneler ilişkileri ele alınıyor. Halen bu iki şarkının etkisi altında olduğumu da itiraf etmeliyim…
- Everday Life: Albüme adını veren, Chris Martin’i yeniden piyano başına oturtan Everday Life ise dinlemesi hoş şarkılardan bir diğeri olmayı başarmış gibi gözüküyor.
İki yıl önce bir diğer başarılı İngiliz müzik grubu Arctic Monkeys Tranquility Base Hotel& Casino albümünü çıkarmıştı. Her kaliteli eser gibi sağlam bir Twitter linci yedikten sonra aslında albümün ne kadar kaliteli olduğu ortaya çıkmıştı. Bir hikayenin( uzaya taşınma) etrafında kurulan bir albüm olmasının yanı sıra mevcut siyasi düzene sert eleştirilerin yapıldığını şarkı sözlerinden ve grup üyelerinin röportajlarından anlayabiliyorduk. Monkeys’in post-truth eleştirisi yaptığını gördükten sonra daha neler görebiliriz ki diye düşünmeden edememiştik. Son iki yıl bizlere yaşanacak daha çok şey olduğunu kötü bir şekilde gösterse de Coldplay’ın son albümü bu konudaki istisnai örneklerden biriydi. Grup sadece müzik tarzı olarak özüne dönmekle kalmamıış, tıpkı Monkeys gibi, hiç yapmadıkları bir şey olan siyasi mesajları albümün merkezine yerleştirmişlerdi. Arabesque parçasında ‘’ Music is the weapon, music is the weapon of the future’’ yazarak müziğin gücüne güvendiklerini gösterdiler. 20. yüzyılın başında insanlar müziği daha çok insana ve ülkeye ulaştırarak savaşların biteceğini, daha barışçıl bir dünyada yaşayacağımızı inanıyorlardı. Müziğin büyüsünü ve kitleleri hareketi geçirme gücünün ne kadar güçlü olduğunu hatırlarsak bu şekilde düşünen insanlara hak vermememiz elde değil. Fakat, müzik hiçbir zaman kitleleri eğlendirme amacı dışında kullanılmamıştı. Monkeys’ın, Coldplay’ın albümlerinin yanı sıra Kovid-19 salgını nedeniyle bütün ülkelerin uzun süre sonra ilk kez aynı sorunla uğraşıyor olması belki de gelecekte bazı değişimlerin yaşanabileceği konusunda bizleri ümitlendiriyor.
Coldplay bir İngiliz müzik grubu olduğu için Avrupa ve ABD’de gördükleri sorunlara karşı tepkilerini bu albümde ortaya koydular. Albümde Türkiye ile ilgili eleştiriler olmasa da bizim bir millet olarak kabul etmemiz gereken bazı gerçekler var. Her ne kadar biz kendi milletimizi çok sıcakkanlı, dostane insanlar olduğunu düşünsek de Hollandalı veya İngiliz turistlere bozuk bir İngilizce ile how are you demekle kendimiz gibi olmayanlara müthiş bir sevgi beslemiş olmuyoruz. Toplumun büyük bir kısmının Suriyelilere bakışını hepimiz biliyoruz. Diğer Arap devletleri ve bazı milletlere bakışın da ne kadar negatif olduğu ortada. Bizlerin bu albümde anlatılanları sadece Batı uygularlığının sorunları olarak görmeyip, aslında kendi milletimizin de birkaç azınlık grup ve millete karşı ne kadar yanlış bir bakış açısına sahip olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Dünya haritasında görülebilen her ülke gibi bizim de öz eleştiri yapmamızın zamanı geldi de geçiyor…