Koronaya Kafa Tutan iste

Gürcan Öztürk
Türkçe Yayın
Published in
8 min readMar 17, 2020

--

Dünyanın zor zamanlardan geçtiği şu günlerde coronavirüs yüzünden alınan olağanüstü tedbirler dolayısıyla hepimiz evde daha uzun zaman geçirmek zorunda kaldık. Kendimiz ve yakınlarımızın iyiliği için izole olduğumuz bu karmaşık günleri biraz daha çekilebilir kılmak adına Netflix, Amazon Prime Video ve Blu Tv üzerinden kolaylıkla ulaşabileceğiniz 20 adet favori içeriğimi derledim. Yazının sonuna ise sadece netflix’ten izleyebileceğiniz 20 adet film & dizi daha ekleyerek toplamda 40 adet öneride bulundum. Paylaştığım tüm başlıkların altında keyif alarak izlediğim bana bir şey kattıklarına inandığım yapımlar var. Umarım size de bu sıkıntılı günlerde biraz olsun dokunabilirler…

Trajikomik bir çift hikayesi olan bu film Richard ve Rachel isimli bir çiftin komik ve dokunaklı öyküsünü anlatıyor. Doğal yöntemlerden tüp bebeğe kadar türlü metoda başvuran ancak kısırlık sancıları bir türlü dinmeyen çiftin yardımına üvey yeğenleri Sadie’nin yetişmesiyle gelişen olaylar sımsıcak bir birbirine tutunma öyküsüne dönüşüyor.

Eğlenceli, bol mesajlı ve feminist bir dizi arayanlar 3 Altın Küreli bu muhteşem komediye dalış yapabilirler. 1950’li yılların New York’unda geçen dizide Miriam “Midge” Maisel’ın hikayesi ele alınıyor. Harika giden evliliğinden iki çocuk sahibi olan Midge, batı yakasında huzurlu bir yaşam sürerken aslında olağanüstü bir komedi yeteneği olduğunu keşfediyor ve hayatı beklenmedik bir şekilde değişiyor.

Başrolünde çağımızın en başarılı oyuncularından Benedict Cumberbatch’ın kusursuz bir performans sergilediği mini dizi Patrick Melrose, Edward St. Aubyn’ın aynı adlı roman serisinden uyarlama.

1960'lı yıllardan 2000'li yılların başına kadar geçen bir süreci takip eden yapımda zengin ama mutsuz Patrick Melrose’un zalim babası ve ihmalkar annesinin suistimallerinden kaynaklanan bağımlılıklarıyla mücadelesi ve kendi şeytanlarına açtığı savaşı izliyoruz. Beni derinden sarsan bu dizideki oyunculuğuyla Cumberbatch İngiltere’nin en prestijli ekran ödüllerinden sayılan BAFTA’larda En İyi Erkek Oyuncu heykelciğini kucakladı.

Yıldız oyuncu kadrosu ve şok edici senaryosuyla geçen yıl en sevdiğim filmlerden biri olmayı başaran Velvet Buzzsaw, ölü bir sanatçının tablolarının ele geçirilmesinin ardından yaşanan korkunç olayları konu ediyor.

2011 yapımı Olivier Nakache & Eric Toledano filmi Fransa yapımı ‘Intouchables’ ın Amerika uyarlaması olan bu yapımda kendisini sürekli yanlış iş görüşmelerinde bulan eski bir mahkum olan Dell’in sağlık problemleri nedeniyle yardımcıya ihtiyaç duyan Phillip’le kesişen yolları ve ardından aralarında gelişen sıradışı dostluk anlatılıyor.

8 dalda Emmy ve 2 dalda Altın Küre ödüllü bu kusursuz dizi benim kişisel favorilerimden Margaret Atwood’un “Damızlık Kızın Öyküsü” isimli romanından uyarlanan dizi Amerika Birleşik Devletleri’nin parçası olan Gilead distopyasındaki totaliter toplum hayatını konu alıyor. Çevresel felaketler ve düşen doğum oranları karşısında, kadınlara devlet mülkü gibi davranan bu tutucu bir rejim karşısında doğurgan kalan son kadınlardan Offred’in Komutanlar, onların acımasız eşleri, evcil Martha’lar ve hizmetçi arkadaşları arasında gidip gelen hayatı aktarılıyor. Tek amacı hayatta kalmak ve kendisinden alınan kızını bulabilmek olan Offred rolündeki göz kamaştıran performansıyla Elisabeth Moss dünya çapında bir fenomene dönüştü.

Coronavirüs vakasının patlak verdiği günlerden kısa bir süre sonra yayınlanan bu belgesel serisi ister istemez insanın aklına ‘’nasıl bir komplo teorisinin parçasıyız acaba?’’ sorusunu getiriyor. İnflüenzaya karşı verilen savaşın ön safhalarında yer alan isimlerin mücadelelerinin anlatıldığı yapımda kürsel salgınlar ve onları engellemeye çalışan insanları izlerken kafanızda pek çok şeyi sorguluyorsunuz.

Hayatımda izlediğim kesinlikle en iyi ilk üç diziden biri olan Altın Küre ve Emmy ödüllü bu muazzam aile dramasının ilk üç sezonunuz Amazon Prime üzerinden türkçe altyazılı olarak stream edebilirsiniz. Dördüncü sezonu şu günlerde tamamlanan dizi merkezine birbirleriyle bir şekilde bağlantılı olan ve hepsinin doğum günü aynı olan bir grup insanı yerleştiriyor. Zaman içinde ortaya çıkan bu bağlantılar öylesine temiz bir şekilde anlatılıyor ki yer yer kahkahalara boğuluyor yer yer salya sümük ağlıyor ama en nihayetinde kendinizi hep iyi hissediyorsunuz.

II. sezonuyla birlikte final yapan The Piere kocası Oscar’ın intiharıyla sarsılan mimar Alexandra’nın ölümün ardından kocasının Veronica isminde başka bir kadınla ilişkisi olduğunu, hatta çocuk yaptıklarını keşfetmesiyle hızlı bir şekilde başlıyor. Bunun üzerine sahte bir isimle Veronica’ya yaklaşıp arkadaş olarak kocasının ikili hayatının gizemini çözmeye karar veren Alexandra dizi boyunca tek bir soruya cevap ararıyor: O gece Oscar neden intihar etti? La Casa de Papel’in yaratıcısı olan Álex Pina’nın bayılarak izlediğim bu dizisinde yine La Casa de Papel’de Profesör rolüyle ikonikleşen Alvaro Morte başrolde oynuyor.

Genellikle heteroseksüel bireyleri; giyim, kişisel bakım, yeme içme, dekorasyon ve özgüven gibi konularda bilgilendirirken onlara bu yönde değişimler yaşatan beş kuir erkek ve konuklarının hikayelerini aktaran bu sevimli reality hoş zaman geçirirken bilinçlenmek isteyenler için birebir.

David Sheff ve Nic Sheff’in anılarından yazılan Beautiful Boy: A Father’s Journey Through His Son’s Addiction isimli kitaptan beyaz perdeye uyarlanan bu çarpıcı filmde parçalanmış bir ailenin çocuğu olan Nic ve onda meydana gelen yıkıcı değişimlerin nedenini anlamaya çalışan babası David’in yürek burkan hikayesi anlatılıyor. Call Me by Your Name’in genç yıldızı Timothée Chalamet Nic’i canlandırdığı filmde ona babası David rolünde Steve Carell eşlik ediyor.

Kızı Soo-ahn ile birlikte Seul’den Busan’a gitmek üzere bir hızlı trene binen Seok-woo’nun yolculuk esnasında hızla yayılan bir virüsün baş göstermesi ve virüse yakalanan herkesin kana susamış zombilere dönüşmesiyle içine düştüğü korkunç durumu tasvir eden Train to Busan eleştirmenlerden de büyük övgüler toplamış enfes bir ölüm kalım mücadelesi izlemek isteyenleri bekliyor.

Lise son sınıfta okuyan Uğur Böceği lakaplı Christine McPherson’un yaklaşan üniversite tercihlerinin yarattığı stresin yanısıra, ergenlik sorunları, sosyal hayatında yaşadığı zorluklar ve annesi ile arasındaki zıtlaşmaları konu edinen bu sımsıcak film tam 5 dalda Oscar adaylığı kazanırken başrolde ışıldayan yıldızı Saoirse Ronan’a En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Küre kazandırdı. Netflix’in lisanslı yayınlar kategorisinde sınırlı süreyle gösterimde olan filmi henüz görmediyseniz derhal kendinize bir iyilik yapıp izleyebilirsiniz.

Yine hayatımda izlediğim en iyi dizilerden birini paylaşmak isterim. Altın Küre ve Emmy ödüllü 9 sezonluk komedi efsanesi The Office’i sıkıldıkça açar biribirinden disfonksiyonel karakterlerine defalarca kez hayran olmaya devam ederim. Tam da bugümlerde ihtiyaç duyacağınız serotonini vücudunuza ayarsızca enjekte edecek bu dizide, Amerika’da bir kağıt şirketi olan Dunder Mifflin’in Scranton şubesindeki bir ofiste gerçekleşen olaylar olabilecek en kaliteli mizahla aktarılıyor. Yarı belgesel türünün leziz örneklerinden olan yapımın tüm sezonlarını Amazon Prime Video üzerinden türkçe altyazılı olarak sorunsuzca stream edebilirsiniz.

Başrollerinde Idris Elba ve Ruth Wilson’ın tehlikeli bir şekilde dans ettiği bu enfes İngiliz polisiyesi Alba’ya En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Küre kazandırdı. Başarılı bir dedektif olan John Luther’ın düştüğü bir hata sonucu 7 ay uzaklaştırıldığı mesleğine geri döndüğünde hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulmamasıyla ateş alan dizi Luther’ın döner dönmez karşısına çıkan Alice Morgan vakasıyla bizi onun insan ve dedektif yönü arasında sallandıran bir boyuta taşınıyor. Her sezon farklı bir davayı inceleyen dizi Luther & Morgan ilişkisinin gerilimiyle sizi oturduğunuz yere çivileyecek.

El sanatlarına, atlara ve doğaüstü suç dizilerine meraklı sade ve sıradan bir yaşamı olan Sarah’nın gördüğü tuhaf rüyalardan dolayı gittikçe gerçekliğini yitiren algısı üzerine kurulan bu deneysel film Alison Brie’nin tekinsiz performansıyla taçlanıyor. Farklı ve ilginç bir şeyler izlemek isteyenler için.

Geçtiğimiz yılın en başarılı animasyonlarından Undone, neredeyse ölümüne neden olabilecek bir trafik kazasının arından zamanla farklı birbağlantısının olduğunu fark eden bir kadının hikayesini konu ediyor. Yeteneğini babasının ölümündeki gizemi ortaya çıkarmak için kullanmaya karar vermesiyle ise işler hiç beklemediği şekilde değişiyor. Son yılların yükselen yıldızlarından Rosa Salazar’ın başrolünde olduğu dizi ikinci sezonuyla bu yıl içerisinde geri dönecek.

10 bölümlük bu enfes yerli komedide Bartu Küçükçağlayan’ın hayatından otobiyografik kesitler izliyoruz. Bir zamanlar reytingi bol dizilerde ve art-house sinema filmlerinde boy gösteren Bartu’nun, bu düzenden sıkılıp ana akım işlerde yer almadan para kazanmayı kafasına koymasıyla başlayan hikaye müthiş bir kendini keşif sürecine evrilip birbirinden absürt ama bir o kadar da mantıklı anla tadını damaklarda bırakıp noktalanıyor. Blu Tv’nin ikinci sezonu için net bir şey söylemediği dizi dilerim bir sürpriz yapıp yeni bölümleriyle bizi kucaklar.

Bunalımda olan bir adamın keşfettiği ilginç bir tedavi yönteminin ardından kendisinin daha iyi versiyonuyla giriştiği mücadeleyi anlatan Living with Yourself geçen yıl netflix’te izlediğim en iyi içeriklerden biriydi. İlerleyen süreçte eşi, kariyeri ve en nihayetinde tüm hayatı için savaşmak zorunda kalan bu adam Paul Rudd’un minimal performansı eşliğinde hala aklımın bir köşesinde konuşmaya devam ediyor.

İki Altın Küreli hicivsel komedi Transparent’ı önermek isterim son olarak. Uzun zamandır izlediğim en kaliteli mesele anlatıcısı olan bu sevimli komedi Los Angeles’te yaşayan bir ailenin etrafında şekilleniyor. Yıllardır kendisini erkek bedeninde sıkışmış hisseden emekli siyaset bilimleri profesörü Maura “Morton” Pfefferman’ın nihayet üç çocuğuna da durumu açıklamaya karar vermesiyle başlayan dizi yer yer geçmişe dönüşlerle trans birey olma meselesine son derece naif bir yaklaşım sergiliyor.

--

--