Covid Döneminde Sosyal İlişkilerimiz
Mart ayında evden çalışmaya geçiş için oldukça direnmiş ve geçince de rahat etmiştik hatta kendimizi tamamen evlere kapattığımız ilk günlerde iş anlamında konforlu bile hissetmiştik. Özellikle benim gibi ofiste çalışan kişiler için evde de gayet yürüyordu işler, hatta neden arada evden çalışmadık ki gibi sorular sormaya bile başlamıştık. Dışarda yapılan her seyi evden de yapabildiğimizi gösterdik bir müddet; zoom üzerinden yapılan yogalar ve plateslerle, youtube canlı dan izlediğimiz tiyatrolarla…
Üzerine yazın gelmesiyle birlikte tatil için gittiğimiz yerlerden de çalışabiliyorduk, izin alma ihtiyacı duymadan hem çalışıyor hem de tüm ihtiyaçlarımızı gideriyorduk. Ancak geride bıraktığımız 8 ayın sonunda tekrar başladığımız noktaya geri döndük, tekrar başrolünde kendimiz olduğumuz aynı filmi izlememiz istendi, lakin ilk tadı alamıyoruz. Evden çalışmanın ve evde yapılan her türlü aktivitenin güzelliklerini tükettik. İş iste yapılınca anlamlıymış, spor spor salonlarında ya da dışarda, film sinemada izlenince güzelmiş, tiyatro kalabalıklar içinde interaktif olarak o havayı soluyarak izleyince heyecan veriyormuş, bağırarak şarkı söylemek konserlerde tat veriyormuş. İnsan gerçekten sosyal bir varlık, ne kadar online olarak görüşmeler yapsak da yüz yüze olmanın dokunmanın verdiği sıcaklığın yerini hiçbir şekilde almıyor. Normalde akıla bile gelmeyen insanları düşünmeye başlıyor ve hatta bazen azıcık özlem bile duyabiliyoruz…
Evden çalışma ile ilgili yazdıklarımla biliyorum ki sürekli dışarı çıkmak zorunda kalan tedarik zinciri çalışanlarına ve işini kaybetmiş hizmet sektörü çalışanlarına haksızlık ediyorum, şımarıklık yapıyorum ancak içinde bulunduğumuz şu dönemde ne onlar ne de bizim için normal değil...
Maslow’un piramidinin en altında buluştuk hep birlikte, survivor’a devam…