Düşüş Bekleyişi

Enes Sekizsu
Türkçe Yayın
Published in
6 min readOct 16, 2020
© Christopher Anderson/Magnum Photos (2001)
© Christopher Anderson/Magnum Photos (2001)

Denk gelemediği bir düşüşü bekliyordu. Her zamanki gününde, yine aynı yerde bekliyordu. Burası artık onun yeri olmuştu. Saat de olması gereken vakitlere gelmişti. Duvara sağlamca yaslandı ve beklemeye koyuldu. Bugün soluk kırmızı bir gömlek giymişti. Sondaki düğmesi kopuk, belki daha dikkat çeker. Ellerini ceplerine mi sokmalı, dışarıda mı tutmalı, bir türlü karar veremedi. İki türlüsü de ayrı bir olay. Düşüşü bekliyordu. İnsanlık uzaya çıkmış, şimdi orada ne ekip biçeceğini düşünmeye koyulmuştu bile. Dünya manzarasına karşı en güzel hangi şarap giderdi diye tartışmaların başlaması da yakındı muhtemelen fakat beklediği düşüş bir türlü gelmiyordu. Mühim bir konu, insanın ağzından çıkabilecek her kelime gibi. Duvar ısınmaya başlamıştı. Yine sıcak bir su borusuna denk gelme durumu. Bir beden bu denli ısıtamaz kendi başına taştan yapılmış olanı. Sakin adımlar ile yerini değiştirmeye koyuldu. İçinde bir burukluk vardı. “Bana mı denk geldi borunun böylesine sıcak olanı. Bu sıcaklığa dayanabiliyor olması bile şaşılacak şey.” Bir Almanlık kokusu aldı. Hemen öteye attı kendini. Hiç uğraşamazdı şimdi, gavur malının bileğinin bükülemez halleriyle. En iyisi oymuş, tamam, öyle diyorlar ise öyledir muhakkak. Kimin dediğinin, ne dediğinin sorgulamadan kabul edildiği bir ülke içinde, bu şehirde denizden ılık bir meltem esti. Ensesinden yavaş yavaş gömleğine sokuldu. Rahatlık hissi bu muydu? Düşüşü bekliyordu.

Dün gibi, bugün de aynı arayış içinde sokaklarını adımlıyordu ama yok, denk gelinmez bir illete düşmüştü. Onu bulacağına dair fikir zihninde dönüp duruyor fakat varlığına denk gelemiyordu. Yok saymamak gerek bir sanrı ihtimalini ama yok, yok diyordu hep kendi kendine. Hayal görüyor olamam. Sağlıklı bir beden içinde oldukça iyi para kazanıyorum. Yediğim içtiğim bellidir. Özellikle akşamları, içmeden duramam bir koca şişe kırmızı şarabı. Tabağa tek konulmuş sebzeleri ise hiç sevmem. A’sı b’si olmadan, teker teker bir köşeye atarım hepsini. Hele bir yolumuz hastane odalarına düşsün, o zaman düşünülecek iştir sebzelere mahkûm olmak. İnsanın sadık kalacağı bir düzeninin olması gereklidir. Başarı bununla gelir, bunun unutulmasıyla kaybolur gider. Şarabımı içer, bir ufak tütünümü yakarım. Bunu her zaman yaparım. Poker masasında isem, o zaman başka işte. Bir puro mutlaka yanımda olur. Sesini biraz daha yükseltti. Bulduğu yeni duvarın kenarındaki adam pek duyamıyor gibiydi sözlerini. Uğurlu puromu mutlaka alırım, diyorum bayım. Bunun içindir ki henüz zararla kalktığım bir masa olmamıştır. Düşüşü bekliyordu.

Ne iş mi yapıyorum, hah, pek güzel işler tutturdum hayatım boyunca. Hep kazancı yüksek eylemlerde bulunmuşumdur. Bir tehlikeyi çok önceden sezme yetisine de sahibim üstelik. Bunun da büyük katkılarını gördüğümü itiraf etmeliyim. Gerçekten de işlerinin ters gittiğini bu zamana kadar gören olmamıştı. Ne yapar eder, kendisini mutlaka işin karanlık taraflarından ayrı tutardı. Hayır bayım, buna haksız kazanç demek, asıl bunu söylemek büyük bir haksızlık olur. Biraz daha yaklaşır mısınız? Sesinizi tam duyamıyorum. Bulduğu yeni duvarını sevmişti. İçinden bir his, aradığı vakitlerin yaklaştığını hatta tam bugün belki birkaç saat sonra olacağını söylüyordu. Düşüşü bekliyordu. Bayım bu duruma haksız kazanç demek için onlarca şartın bir araya gelmesi gerekir ve bu onlarca şartın bir tanesi bile olmuş değildir. Bu olsa olsa, büyük bir insan topluluğunun vazgeçtiği, gözden çıkarıp peşine düşmediği bir miktar paranın belli başlı yerlerde toplanmasıdır. Bir suç unsurunu bünyesinde barındırmaktan uzakta bir yapıdır. Telaşa gerek yok. Kafasını biraz çevirince, yaslandığı duvarın bir kafeye ait olduğunu anladı. Kapısına doğru yöneldi ve içeriden burnuna çalınan kahve kokularına kendini bıraktı. Gelin bayım, size bir kahve ikram edeyim. Zamanım tabi ki var. Düşüşü bekliyordu.

Ben sert bir kahve içeceğim sanırım. Hayır, ağır gelmeyecektir. Cebinden saatini çıkarıp zamanı kontrol etti. Kol saati olsa bile mutlaka cebinde taşırdı onu. Çocukluğunda izlediği bir kovboy filminde böyle bir adam görmüştü. Usulca bara giriyor ve cebinden saatini çıkarıyordu. O zamandan beri bu sahnenin gölgesi altında saatine bakıyordu. Filmdeki adam kasabanın şerifi miydi yoksa haydut muydu, hatırlamıyor. Bunun bir önemi de yok. Bayım, biraz fazla şeker atmadınız mı kahvenize? Ben kullanmıyorum uzun yıllardır. Hayır, sağlıktan öte içtiğim şeylerde zaten kendiliğinden şeker oluyor ya da şeker atılmayacak türden şeyler içiyor oluyorum. Viski bardağına da şeker atacak halim yok ya, durum böyle olunca elim artık şekere uzanmıyor. Üstelik kahvenin de böyle sert olanını severim. Sizin için yapabileceğim bir şey var mı? Denk geldiğimizden beri biraz telaşlı gördüm sizi. Anlatabilirsiniz, iyi bir dinleyici olmanın ötesinde iyi bir de danışmanımdır. Akıl verir ve para alırım. Bana akıl lazım olduğunda ise kazandığım parayı başka danışmanlara yedirmek yerine kendime harcarım. Akıllanmak için onlarca yol vardır fakat insanlar bunları pek bilmez. Ben de tabi ki bunları onlara anlatmam. Bu denli bol akan bir nehrin önüne neden set çekmek isteyeyim ki, bol kazançlı bir iştir bu. Kahvesinden bir yudum aldı. Uzun zamandır böyle güzel bir tadı olan kahve içmemişti. Biraz daha keyiflendi. Bugünün farklı olacağından artık neredeyse emindi. İçinden gelen, kaynağı belirsiz bir his olmanın ötesindeydi. Bariz kanıtları ile önünde duruyordu bu durum. Bayım, ben danışmana ihtiyaç duyduğumda kadınların kollarına atarım kendimi. Yalnız sizin için değil, tüm insanlık için önereceğim bir şeydir bu fakat siz yine de öyle ortalık yerlerde rahatça bu konuları açmayın. İnsanlar her duyduğu şeyi doğru anlayamayabilir. Fahişe yahut sevgiliniz, bir başka ihtimal ise eşiniz, fark yaratmayacaktır bayım. İstediğiniz yere gidebilirsiniz. Bu karar tamamen size kalmıştır. Ben yalnızca kadınların yaratacağı etkiden bahsediyorum. Umarım beni doğru anlıyorsunuzdur. Daha sonrasında ise danışman kapılarına gidip de paranızı kaptırmaya hiç gerek yok. Ben mi? Ah, hayır bana gelen insanlar için bunu söyleyemeyiz. Ben onlara çok daha farklı seçenekler sunuyorum. Bu yüzdendir ki her müşterim ile uzun yıllar süren dostluklarım olmuştur. Bir insanın karanlık sırlarını biliyor olmak bayım, yeryüzünün pek kuvvetli silahlarından bir tanesi olarak sayılmalıdır. Ben bunun farkına gençliğimin daha ilk yıllarında vardım ve görüyorsunuz ki o zamandan beri bana birçok fayda sağlamış durumda. Sistematik bir büyümenin ortasında bulmuştu kendisi. İş hayatının başında tanıştığı insanlar birçok dönüm noktasında kendisine yardımcı olmuştu. Onun şimdiki gücünü kazanmasına katkılarını sunmuşlardı. Saklanması gereken bir bilgi her zaman bir başkasını doğururdu. Kahvesini bitirmesine az kalmıştı. Düşüşü bekliyordu.

Hep ölü insanları izlemekteyiz bayım. Şu köşe başını dönüp de sokağa kendisini bırakan insan sürüleri için yaşadıkları söylemek büyük hata olurdu. Yaşamayı bilmeyenler olduğu gibi yaşamasına izin verilmeyenlerde var aralarında. Elden ne gelir ki, çok öncesinden kurulmuş bir düzenin parçası olarak doğuyoruz zaten. Bunun için yaptığım işin kötü tarafları üzerine herhangi bir pişmanlık duymuyorum. Bir tercih olarak da görmüyorum. Bunu yapmaktan başka seçeneğim yok, yani yerimde olacak başka bir insan da asla pişmanlık hissetmeyecekti. Güzel olanla odaklanmak gerekiyor sanırım bayım, geride kalan enkaza bakmak bir fayda sağlamıyor. Demek vedalaşma vakti geldi. Peki, size iyi günler diliyorum.

Sokağa çıkınca ceket cebinden sigarasını çıkarıp çakmağı için tekrar ceplerini yokladı. Bulamadı. Düşürdüğü düşündü. Gerisin geriye gidip geçtiği yolları aramak için vakti vardı fakat düşüşü bekliyordu. Kaçırmak istemezdi bunu. Yoldan geçen bir kadına sordu. Kadın önce sert bir bakış attıktan sonra çantasında çakmağını arayamaya koyuldu. Bir müddet aradıktan sonra, “Yok almamışım yanıma.” dedi. Kısa kesilmiş saçlarını iki yandan düzelterek adama tekrar baktı. Biraz telaşlı bir hale büründü elleri. Kısa kesilmiş saçlarını tekrar ve tekrar düzetti, tekrar ve tekrar çantasında bir şeyler aradı. Adam bir yandan çevresine bakıyor bir yandan ise kadının yüzünü inceliyordu. Sigara yahut bir düşüşü beklemek bir an için aklından silindi. Kadının dudaklarından yeni bir, yok bulamadım kelimelerinin çıkmasına izin vermeden hemen kendisi lafa girmek istedi. Kadının telaşı artmıştı. Bir an için bunu iyiye yormak istedi. Düşüşü görmeyi erteleyebilirdi. Düzenini bozabilirdi. Kirli, sahte düzeni içinde bir düşüş gününü es geçebilirdi.

Bir an için büyük bir sessizlik oldu. Tüm şehir sustu, sakin bir esinti tekrar esmeye başladı. Bir küçük karanlık çöktü. Işıklar geri geldiğinde kendisini yerde buldu. Bir duvara yaslanmış ve kalabalık tepesinde toplanmıştı. Henüz ses yoktu. Büyük bir sessizlik içinde etrafına bakındı. Yavaş yavaş acı hissetmeye başladı. Karnında bir büyük yanma ve ıslaklık hissiyle gözlerine korku geldi. Gözlerini aşağıya çevirmedi. Kırmızı rengi o kadar da sevmezdi, keskin ve koyu bir kırmızı. Ölümü bekliyordu.

--

--

Enes Sekizsu
Türkçe Yayın

En sevdiğimdir güvenmek maviye. Sonrasında, bir maviyi suya katmak. Öyküler.