Düşünüyorum O Halde Varım: Eleştirel Düşünebilme

Birsen Akyüz
Türkçe Yayın
Published in
4 min readFeb 11, 2024

Bilim kurgu yazarı Isaac Asimov 1948 yılında “Yeniden Süblimleştirilmiş Tiyotimolin’in Endokronik Özellikleri” başlıklı bilimsel makalede zaman yolculuğu yapabilen kimyasal bir bileşik olan tiyotimolin hakkında bir makale yayınlamıştı. Zaman yolculuğu yapabilen bir madde…

Tabii ki böyle bir madde yok. Ama söyleyenin güvenilirliği ne yazık ki bilime gölge düşürmüştü.

Yalan haberler, belirli olarak seçilen ve ilgimizi çekmeye çalışan konular, eşik bekçilerinin gündemi belirlemeye çalışmayı, manülpülasyon teknikleri, sosyal medya platformlarının yarattığı dezenformasyon, gerçeklik algısının bozulması, medya- ekonomi-politika…

İşte günümüzde de tam olarak sorun bu…

Gelin birlikte eleştirel düşünmenin önemine ve gerekliliğine göz atalım…

Konuyla ilgili YouTube videomu izleyebilirsiniz!

Bilim kurgu yazarı Isaac Asimov 1948 yılında “Yeniden Süblimleştirilmiş Tiyotimolin’in Endokronik Özellikleri” başlıklı bilimsel makalede zaman yolculuğu yapabilen kimyasal bir bileşik olan tiyotimolin hakkında bir makale yayınlamıştı. Zaman yolculuğu yapabilen bir madde maalesef ki günümüz dünyasında pek bildiğimiz bir şey değil. Aslında bu zaman yolculuğu yapabilen tiyotimolin maddesini tamamen hayal Asimov’un hayal ürünüydü ve uydurma makale yayınlandığında pek çok kişi bunun doğruluğuna inanmıştı.

Maalesef artık günümüzde sahte haberler/ya da gündem edilmeye kalkışılan konular Asimov’un hayal gücüyle ürettiği bu sahte makale kadar apaçık ortada değil. Yani günümüzde hiç olmadığımız kadar çok eleştirel düşünmeye ihtiyacımız var.

Kaynak: https://swarajyamag.com/books/human-cosmos-a-complementary-work-to-carl-sagans-cosmos

Yalan haberler, belirli olarak seçilen ve ilgimizi çekmeye çalışan konular, eşik bekçilerinin gündemi belirlemeye çalışmayı, manülpülasyon teknikleri, sosyal medya platformlarının yarattığı dezenformasyon, gerçeklik algısının bozulması, medya- ekonomi-politika… (burada hızlı hızlı anlatıcam ve durucam bana yavaş yavaş yaklaşıp ben durduğumda kamera durucak)

Bu karmaşık dünyada önce derin bir nefes alarak işe başlayalım. İçinde bulunduğumuz dünya düzeninde, sistemin ekonomiyle kendini devam ettirebilmesi belirli güç ilişkilerinin inşa edilmesine neden olmuş ve akabinde dikkatimizi çekerek para kazanan tüm kurum ve kuruluşlarca belirli bir şeye inandırılmak güç ilişkilerinin temel kaynağı haline gelmiş.

Peki Fransız yazar Jean Baudrillard’ın deyimiyle içinde yaşadığımız simülasyon ve simülakırlar dünyasında hakikatı nasıl anlayabileceğiz?

Aslına bakarsanız sadece bilimsel çalışmalarda ya da sadece bir konu üzerine düşünürken değil genel itibariyle günlük yaşantılarımızda da eleştirel düşünebilmeye ihtiyacımız var. Özellikle sosyal medyanın artık çoğumuzun vaktinin çoğunun vakit geçirdiği bir platform olarak etkisini artırması, bu platformlardan aldığımız bilgilerde de eleştirel düşünebilmeyi gerekli kılıyor ki sağlıklı bir şekilde düşünüp kararlarımızı akıllıca verebilelim.

Düşünme eylemi Aristoteles’in aktardığı gibi insan olmak anlamında insanı insan yapan en temel unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bu bakış açısıyla baktığımızda düşünmenin sadece niceliğini değil niteliğini de arttırmak en önemli çabalarımızdan biri olmalı, hele ki düşünemeyen bir insanlığa doğru gittiğimiz böylesi bir dünyada…

Bu konuyu araştırırken bir makalede düşünme üzerine düşünmekten bahsediliyordu. Aslında bahsettiğimiz düşüncenin niteliğini artırmanın ve manüpülasyona yönlendirmeye tedbirli olabilmenin yolu da düşünme üzerine düşünmekten yani bir üst düşünmeye atlayabilmekten geçiyor.

Gök bilimci ve astrobiyolog; Astrobiyolojinin öncülerinden olan Carl Sagan, safsatalardan kendimizi nasıl koruyabileceğimize dair adeta eleştirel düşünebilme adımlarını ortaya koymuş. Sagan’ın adımlarını asitleştirerek gündelik hayatlarımızda nasıl uygulayabileceğimizi tartışalım istiyorum.

İlk kural: Herkesçe doğrulanabilirlik. Carl Sagan bir gerçeğin tüm farklı düşüncelere sahip insanlarca doğrulanabilir olması gerektiğini söylüyor. Örneğin su 100 derecede kaynar ve bu gerçek dünyanın hangi yerinde olursanız olun, hangi dünya görüşüne sahip olursanız olun her yerde ve herkes için doğrudur.

İkinci kural: Yetkililere dayandırılan görüşler safsata olabilir, Yetkililer, politikacılar, otoriteler vs. geçmişten günümüze hatalar yaptılar ve bundan sonraki zaman diliminde de muhakkak ki hata yapmaya devam edecekler. Bu nedenle Carl Sagan bir bilginin yetkililere dayandırılmasının onun gerçek olduğunu kanıtlayamayacağını söylüyor. Türkiye’nin politik tarihini düşündüğümüzde yetkililerin kendileriyle çelişen açıklamalarına pek çok örnek bulabiliriz.

Üçüncü kural: Bilgiyi çürütmeye çalışmak. Size ulaşan bir bilginin gerçek olup olmadığını ölçebilmek için o bilgiyi birden fazla varsayımla sınamak, çürütmeye çalışmak gerekir. Bu bakış açısıyla baktığımızda kulağa sadece bilimsel çalışmalarda kullanabileceğiniz bir yöntem gibi geliyor fakat hiç de öyle değil. Örneğin günlük hayatınızda arkadaşınızın size başka bir arkadaşınızın ağzından duyduğunu iddia ettiği bir cümleyi düşünün. Hemen inanmak yerine bu bilgiyi çürütmeyi deneyebilirsiniz. Yani şu an arkadaşım yalan söylüyor olabilir mi? Ya da yanlış hatırlıyor olabilir mi?

Dördüncü kural: Kendinize bile inanmayın. Bir olaya çok objektif yaklaştığımızı düşünsek bile çoğu zaman duygularımızın, inançlarımızın, hayata bakış açımızın esiri olabiliyoruz ve konun en kritik noktası tüm bunların hiç de farkında olmuyoruz. Bu nedenle kendi kendimizi sorgulamak, bir fikre neden yakın olduğumuzu kendi içimizde objektif bir şekilde değerlendirmek eleştirel düşünebilmenin en kilit noktasıdır çünkü insan en kolay kendisini kandırır!

Ve beşinci kural: Tabii ki ölçümlemek. Bilgileri sürekli ölçemeye, nitelendirmeye, yapabiliyorsak verilerle sayılarla ifade etmeye çalışmak gerekiyor. Bilginin doğruluğunu ifade ederken muğlak ifadelerden mutlaka kaçınmalıyız.

Bonus: Doğruluğuna yüzde yüz emin olduğunuz bir şey bile olsa onu yanlışlama çabası içerisinde olmamız gerekiyor. Son dönemde okuduğum Çağrı Mert Bakırcı’nın Evrim kitabında da eleştirel düşüncenin temel çıkış noktasının bu yanlışlama yöntemi olması gerektiğinden bahsediyor. Bilimde aslında bu sınamadır, ki günlük hayatımızda karşılaştıklarımız bilgiler için de kullanabiliriz. Tüm testleri geçen bilgi eleştirel düşünme adımlarının hepsini geçmiş demektir ve tebrikler!

Düşünme bizi özgürleştirir. Bizi, bize dayatılan düşünme biçimlerinden uzaklaştırır. Daha adaletli, doğru akılcı, doğru doğru ve daha kendimiz olarak yaşayabilmemizi sağlar.

“Kesin bir şey var. Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek. Şüphe etmek düşünmektir.

Düşünmekte var olmaktır.

Öyleyse var olduğun şüphesizdir.

Düşünüyorum, o halde varım.

İlk bilgim bu sağlam bilgidir.

Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim.”

Decartes

--

--

Birsen Akyüz
Türkçe Yayın

Content Creator | YouTube (birsnakyuz) | LinkedIn (birsenakyuz) | Address: birsnakyuz@gmail.com | Instagram: birsenakyuzz