Düşünmeye Zaman Ayırmak

Engincan Veske
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJul 1, 2023
“Think before you speak. Read before you think”

Hayatımız günlük koşuşturmalar ile geçiyor. Her gün bir telaş ve acele içinde işlerimizi yerine getiriyor ve hayatımızı bu şekilde idame ediyoruz.

Özellikle yazılım alanında çalışanlar olarak bizler, her gün yeni makaleler okuyor, belki yeni araç, dil ve teknolojileri deneyimliyor ve durmadan bir tüketim ve çalışma içinde ilerliyoruz.

Günün sonunda bu bizi rahatlamayı ve boş durmayı suç sayan, boşa vakit geçirmemek adına sürekli bilgi bombardımanında içerik tüketen kişiler haline getiriyor.

Bu yüzden günün sonunda kendimizi geliştirdiğimizi hissetmek veya kısa süreli tatmin hissetmek dışında hiçbir şey elde etmiyoruz.

Durmadan çalışarak, boşa zaman geçirmeyerek (!), yeni şeyler görerek gelişiyoruz veya daha doğrusu geliştiğimizi sanıyoruz ama aslında yerimizde saydığımızın veya çok ufak ilerleyişler kat ettiğimizin farkında bile değiliz.

Durup kendi çalışma biçimimizi ve kendimizi incelediğimizde, aynı konuya üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra tekrardan bakma zorunluluğu hisseden, ilgili konuyu tam olarak yorumlayamamış olduğumuzu görüyoruz.

Bunun altında yatan en temel sebep ilgili konuyu içselleştirememek (pratikte uygulayamamak) ve belki de o ilgili konu hakkında yeterince düşünmemekten kaynaklanıyor.

Günlük hayatta hep bir bilgi bombardımanı içinde olduğumuzdan ve öğrenmemiz gereken konular her gün yeni konular ile genişlediğinden, bizim için önemli olan ilgili bilgiyi olabildiğince hızlı bir şekilde tüketmek ve diğer bilgilere hızlıca erişmek oluyor.

Bu sebeple de gün sonunda okuduğumuz kitaplardan/makalelerden bilgi edinmekten çok, kaç kitap/makale okuduğumuza odaklanarak kendimizi kandırıyoruz.

Şöyle bir söz vardır: “çok okumak iyi değildir çünkü insan düşünmeye az zaman ayırır” bu sözün doğruluğu şuan ki durumumuzla ne kadar da örtüşüyor değil mi?

Düşünmek öncelikle bir bilgiyi yorumlamaktır. Bilginin değişik unsurlarına ayrıştırılması, bunlar arasında neden-sonuç ilişkisinin kurulması ve ardından bir sonuca ulaşılmasıdır.

Bilgi değerlendirilemediğinde insanın kafası kolayca bilgi çöplüğüne dönebilir ve çok bilgili görülebilir. Ama bu bilginin ham bilgi olduğundan ve bilginin iç bağlantılarının zayıf olduğundan haberimiz bile olmayabilir. Bu durumda “düşünme”, bilinenin tekrarlanmasından ileriye geçmez.

Bu sebeple, her kitap/makale okuduğumuzda veya diğer mecralardan bir bilgi edindiğimizde, bir soluklanıp üzerine düşünmemiz ve elde ettiğimiz bilgiyi yorumlamamız/işlememiz gerekiyor.

Düşünme sürecini bilgi edinme sürecimiz ile birleştirmemiz ve bir nefes almamız gerekiyor.

Düşünmek zor bir eylem ve kaçınmamızın en temel sebebi bu belki de. Bir makaleyi okumak ve bir diğerine geçmek, üzerinde durup neden-sonuç ilişkileri içinde onu yorumlamaktan ve günlük iş ve davranışlarımıza bunu entegre etmekten çok daha kolay çünkü.

Bu noktada Henry Ford’un bir sözünü paylaşmak istiyorum:

“Thinking is the hardest work there is, which is probably why so few engage it.” — “Düşünmek yapılan en zor iştir, bu sebeple çok azımız bunu gerçekleştirir.”

Gerçekten de düşününce bu söze katılmamak içten bile değil.

Bu makaleyi yazmamın en temel nedeni, hem bu günlük bilgi bombardımanı konusuna dikkat çekmek hemde bir çoğumuzun bu bilgi çokluğu altında ezilerek, düşünmeye vakit ayıramadığını vurgulamak.

Bu sebeple de bilgi edinme sürecinden sonra, durmalı, soluklanmalı ve bilgiyi harmanlamamızın gerekliğini göz önüne alarak ilgili konu hakkında bir düşünme faaliyeti geliştirmeliyiz.

Çok bilgi edinmeye çalışmaktan ziyade sağlam bilgi edinmeyi amaç edinmeliyiz. Bu şekilde ilerlediğimizde zaten bilgi seviyemizin ve ilgili bilgiyi içselleştirmemizin de arttığını gözlemlemiş olacağız.

Okuduğunuz için teşekkürler, bir sonraki yazı da görüşmek üzere…

--

--