Değişim

Küçük düşüncelerin yaşam üzerinde büyük etkisi vardır.

Nejat Çankaya
Türkçe Yayın
3 min readDec 11, 2021

--

Photo by Chris Lawton on Unsplash

Evet. Belki de temiz havanın sağladığı o 5–6 saatlik dinç uykudan sonra, kamp yaptığımız yerdeki o gür ağaçların sesiyle uyanmadık. Belki de “Ah, şimdi orada olmak vardı!” diye iç geçiriyoruz. Orada olsaydık, belki aklımız daha farklı çalışacaktı, belki daha huzurlu olacaktık. Hep söylüyoruz ya; “Ah şuna bir ulaşsam her şey daha güzel olacak, şu olsa ne güzel olurdu.” Aslında güzel olan, ona ulaştıktan sonra içimizde oluşturduğumuz o his, o huzur veya mutluluk. Şimdi oturduğunuz, uzandığınız yerden veya bu yazıyı nerede okuyorsanız, o hayalinizin gerçekleştiğini düşünün. Çevrenize, dünyaya nasıl bakmaya başlardınız? Nasıl hissederdiniz? Peki ya hayallerinize, amaçlarınıza ulaşmayı beklemek yerine neden şimdi böyle hissetmiyoruz? İyi hissetmek için maddi veya manevi hayallere ulaşmayı beklemeyin. Çünkü gerçek ödül, bu hissin ta kendisi.

İnsan olarak, karşı koyamadığımız bir çok huyumuz ve davranışımız var. Bunlar genellikle doğal ve biz fark etmeden gerçekleşiyor. “Ulaşılamayanı, olmayanı aramak” da bunlardan bir tanesi. Evimizde, sıcak ve güvenli bir ortamdaysak, bir süre sonra canımız dışarıya çıkmayı, gezmeyi, keşfetmeyi ve etkileşimde bulunmayı ister. Çok dışarda olunca ise evimizde battaniyenin altında sıcak bir kahve eşliğinde en sevdiğimiz dizinin yokluğunu ararız. Yazın sıcak bir günde, bu yazının arkasında gördüğümüz fotoğrafa bakınca da bembeyaz karların üstünde oturup kahve içmenin şimdi ne keyifli olabileceğini düşünürüz. Hayat, bir insanın kendi ömrü ile geçirdiği vakitten ibaret. Ve hayat, bu zıtlıkların çekişmesiyle dolu. Bulunduğumuz durumdan bir süreliğine de olsa çok memnun ve mutlu olduktan sonra bile doğamız gereği farklıya yönelmeye başlıyoruz. Biz, insanlar, istesek de statik olamıyoruz. Biz daha çok, dinamik varlıklarız. Zaman zaman hareketi, bazen durgunluğu, bazen mutluluğu, bazen üzüntüyü, bazen de huzuru arıyoruz. Doğamız, zıtlıkların çekişmesinde denge aramaya çalışıyor. Bizim yapabileceğimiz en doğru şey ise, o zıtlıkları en güçlü şekilde yaşayıp deneyimlemek olabilir.

Güzel bir an günün kaçta kaçını oluşturur? Ya da, güzel bir anı veya bir ortamı oluşturmak kaç dakikamızı alır? Bazen hayatı akışına bırakıyoruz. Hayatı etkilemek yerine ondan etkilenmek için. Zaman zaman bunun farkına varamadığımız anlar oluyor. Bir bakmışız elimizde olmayan olaylar yüzünden üzülüyoruz, bazen de onlar yüzünden seviniyoruz. Hayatımız çevremizdeki olayların akışına göre şekillenmeye başlıyor. Bunun farkına erken varamazsak bizim için alarmlar çalıyor demektir. Çünkü uzun zamandır hayatımızı biz yönetmiyoruz demek oluyor bu durum. En son ne zaman arkadaşlarınız tarafından aranmak yerine aramayı tercih ettiniz? Sevgilinize en son ne zaman günün akışından sıyrılıp, gözlerinin içine bakıp, gerçekten hissederek “Seni seviyorum.” dediniz? Beklentiler, karşılık beklemeler, bizi pasif bir ruh haline sokar. Yaşamımızın ipleri kendi ellerimizde gevşemeye başlar. Vermek, almaktan daha değerlidir. İronik bir durum olsa da birilerine, bir şeye emek verdiğinizde, karşılığında daha çok şey alırsınız. Özetle, bir şeyi oldurmak istiyorsak, hayatımızın kontrolünü ele almak istiyorsak, adım atmaya, emek vermeye başlamamız gerekli. Yaşadığınız her gün, en azından gün içerisinde bir kere, “İşte bu güzel bir an.” diyebilmeliyiz, eğer diyemediysek, gün içerisindeki o güzel anı yaratmak bizim sorumluluğumuzda.

Keşfetmeye, zıtlıkların çekişmesinde denge bulmaya, gün içerisinde güzel anlar yaratmaya, almaktan çok vermeye ve kendi atmosferimizi oluşturmaya devam.

--

--

Nejat Çankaya
Türkçe Yayın

I am an architect whose special interests are Architectural Design, Psychology and Self Awareness. Mostly I am publishing architectural articles.