Özgür Cohen
2 min readJan 1, 2019

DEPRESİF DENEMELER

‘’Hiç mecalim yok anlatmaya’’ dedi ve rüzgara direnen dallara baktı. Kısım kısım ıslanmaya başlamıştı pencerenin camı. Kopup giden sararmış yapraklara ağıt yakıyordu sanki doğa ana.

‘’Bir tepeye sis inmişti…’’ Hayır, hayır!! orasının tepe olduğunu, inen şeyin sis olduğunu, hatta inmek tabiri bile artık gözünün gördüğünü, kalbinin hissettiğini ifade etmeye fersah fersah uzak kelimelerdi. ‘’Bir kasvet inmişti ovanın kamburuna’’ demeliydi.

Sanki güneş yakmak için, su yiyecek hava her şey seni kendine mecbur etmek için, hayvanlar aç sefil sokaklarda ölmek için vardı.

Hayattan, var olmaktan, yaşamaktan zerre tat almıyordu. Yaşamak acı veriyor, acı veren keyif alıyor bu kısır döngü acı çeken ölene kadar devam ediyordu sanki.

‘’Ne büyük çılgınlık! ne büyük çılgınlık!’’ dedi çocuklarına bakarak. ‘’Bunca olan biteni görürken hatta yaşarken bu çilehaneye yeni müritler kazandırmak…’’ Sonra yaradılış serüvenindeki basit rolü geldi gözünün önüne. Doğanın ciltlet dolusu ciddi kanunları arasinda basit bir maddenin benti olduğu fikri onu bütün bütün çileden çıkardı.

Hülyalara, güzel rüyalara yer veremiyorum geceleri.

Ruhumu acıtmasına izin veriyorum sinsi fikirlerin. Sükunetimin aklı selimimin ırzına geçilişini izliyorum mazoşistçe.

İyiyi arzulayamıyorum. Sıkıntılar ardı ardına yanan sigara misali uç uca eklenmeyi beklerken, ben memleketimin suyundan, çayından, aşından, toprağından, kadınından tat alamıyorum artık.

Hür kırıma uğruyor fikirler. Bir baloncunun elinde esir milyonlarca uçan balon.

Azad olmak için satılmak mı gerek?

Peki satılmak sızlayacak vicdanın ölene kadar kölesi olmak değil mi?

Korkmuş, sinmiş, vazgeçmiş, umudunu kaybetmiş milyonlarca körpe yığın, kahpe bulutların yalan yağmurlarından medet ummakta.

Bir çare olmalıydı. Böylesine basitçe teslim olmak için çok kısa değil mi hayat?