Depresyonla Başa Çıkabilmek

Cem Sultan N.
Türkçe Yayın
Published in
4 min readDec 23, 2022
Photo by Ed Vázquez on Unsplash

Depresyon, yoğun bir kayıp hissinin sonucudur. Bu kayıp hissi, bir zamanlar sahip olduğumuz bir şey için olabilir veya tahayyüllerimizi süsleyen bir şey için olabilir.

Depresyonda olduğumuzda, kendimizi mutsuz hissettirmek için hayal gücümüzü kullanırız. Bir zamanlar ne olduğunu hatırlıyoruz (muhtemelen gerçeğin yanıltısı) ve ne olabileceğini (muhtemel felaket senaryosu halinde) düşlüyoruz, gerçekliğe yansıtıyoruz ve bu bizi korkunç hissettiriyor. Hayatın adaletsiz olduğunu, hatta anlamsız olduğunu hissettiriyor.

Bunun yerine anı yaşayacak olsaydık, işlerin hayal ettiğimiz kadar kötü olmadığını fark ederdik.

Photo by Ali Yasar isgoren on Unsplash

Şimdilerde İzmir’deyim. Depresyon artık çok uzakta sayılır. İzleri kalmış olsa dahi. Hayallerim elimden alındı. İşim insanllığın açgözlülüğüne kurban gitti. Ve o ölüm tehditleri. Doğruyu haykır diye bağıranlar, doğru olanı yapanlara neden haykırır. Hala soruyorum. İnsan olmak eski romanlarda kaldı sanki.

Farklı bir şehir, kültür ve anlayış… Yeni sayfalar açmak lazım. Anın tadını çıkarabileceğimiz sayfalar. Bugünlerde belki pek sevdiğim bir işte çalışmıyorum. Kabul pek çoğumuz sevdiğimiz şeyleri yapabilmek için sevmediğimiz işlerde çalışıyoruz.

Söylesenize insanın fedakarlık içgüdüsü, sevgi, bağlılık ve yaşam arzusu gibi argümanlar olmasaydı; İntihar sizce de mantıklı olmaz mıydı?

Photo by lucas Favre on Unsplash

Hayattan kopmuş bir varlıktan evrildim sayılır. Uyumak, uyanmak, işe gitmek; yağmur, kar, fırtına fark etmeksizin. Ne için peki, nefes alan bir organizmayı biraz daha işlevsel bir makine parçası haline getirmek için.

Şimdilerde çok sevdiğim bir arkadaşımın yanındayım. Kimi zaman bir andan daha kısa kimi zaman ise saatlerce oturur, yürür hatta kahkahalar atıyoruz. Yanında boş boş otursam dahi biraz olsun huzur. Bak ne hatırladım. Güneşli, açık bir hava. Dalgalar çarpar da çarpar kayalara, açıkta kalan ayaklarımıza sıçrar bir kaç damla. Bir bank, boş bir sahil. Martı çığırtıları… O sıcacık anı ne kadar özlemişim. Yaşamayı, hissetmeyi… insanın kalbine zuhur eden o huzuru.

Photo by Blaz Photo on Unsplash

Ah ki şimdilerdeyim artık. Kitap okumayı ne de çok özlemişim. Eskilerden bir film izlemeyi. Kitaplığım doldu taştı. Şu zamlarda olmasa odayı doldurasım var da. O da olur elbet. Bir film izleyip iş arkadaşlarımla konuşabilmek. Sokakta geçen bir adamla öylesine selam verip muhabbet etmek. Yeri gelince öylesine tek başına kahve içmek. Kendime ait bir kahve köşem var biliyor musun? Malabar, Kenya, African Blue ya da tarçın aromalı birazda topraksı hoş kokular dolar evim.

Photo by Deborah Diem on Unsplash

Evim demişken artık kendime ait bir oda diyebileceğim bir aşiyanım var. O dolap doludur elbiselerimle. Kitaplığım, çalışma masam, yatağım, tencerem, bıçağım…

Photo by Alvaro Reyes on Unsplash

Hayalim belki hala uzak, öyle pek göremeyeceğim bir mesafede değil tabii. Mülakatları bekliyorum. Ha bir de sosyoloji okuyorum. Öyle işte. Canım sıkıldı. Bir üniversite daha okumaktan zarar gelmez. İçimde o meraklı tatmin olsun da ben uykumdan feragat ederim.

Her şey mükemmel gitmiyor tabii. Öyle bir hayat mümkün değil. Çıkışlar olduğu gibi inişler de oluyor. Belki iş yerimden kaynaklanan bir huzursuzluk, bazı fazla gelen faturalar ya da arzu edipte alamadığım o güzel nesneler. Olsun elimin altında defineler var.

Ha bir de antidepresanı geride bıraktım. O nasıl bir dünya öyle. Bir adım daha atsam kırmızı reçete diyorlardı. Biraz dengesiz leyla oldum tabii. Ha deyince antidepresan bitmiyormuş. O sıralar aşık oldum tabii. O biraz toparladı derken pek de iyi gitmedi. Aşkta bitti.

Yaşıyorum, lakin nefes alıyorum demiyorum artık. Yürüyorum, konuşuyorum, kahve içiyor, kitap okuyor, film izliyor, sokak fotoğrafları çekiyorum. Yeni tarifler deniyor, yeni insanlar ile tanışmaktan çekinmiyorum. Resim çizmeye de başladım. O eski kapıları çiziyorum. Eski bina duvarları. İlginç mimarileri çiziktirmeye eyliyorum. Pek güzel değil lakin benim için yeterli.

Marcus Aurelius’tan bir şeyler kalmış zihnimin köşelerinde. Düşünüyorum da yaşamın kendisini kutsal yapan şeyler elimizden kayıp gidiyor. Hayatta kontrol edemediğimiz şeyleri dert etmekle bir yere varılmıyor. Aksine ömür gidiyor. Aslolan benim güzel bakmam, güzel görmem ile mümkün. Kişi ancak kendi iradesi ile özgür olur.

Düşüncelere parmaklıklar, çelik zincirler ve yasaklar işlemez. Yıllar önce gittiğim bir kafe dükkanındaki kanvas aklıma geldi. Tahribata uğramış bir duvarım ta ortasında bir tablo. Maviliklerdeki bir bulutun üstünde büyükçe bir yazı.

Photo by Art Lasovsky on Unsplash

Burada hayal kurmak serbest, hayallerde yaşanmadığı müddetçe. Hakikattir aslolan.

--

--