Dilimi Kaybettim Hükümsüzdür

Zaliha turk
Türkçe Yayın
Published in
4 min readApr 10, 2023

Yabancı bir dil öğrenmek, yalnız dil öğrenmek değildir. İnsan, dille birlikte, başta kendisi olmak üzere, hemen hemen her şeyi yeniden yaşayıp öğrenmek zorundadır.

Yaşama Felsefesi, Nermi Uygur

Photo by DeepMind on Unsplash

Kendi iklimimizde profesor de, çok büyük bir siyasetçi veya hiçbir vasfı olmayan bir işçi de olsak yabancı topraklara adım attığımız anda, dünyaya yeni gelmişçesine bizi üryan hale getiren bir olguyla karşılaşıyoruz; dilsizlik. Kendi dünyamızda, zihnimizde hakim olduğumuz bilginin haddi, hududu ancak aktarabildiğimiz, açıklayabildiğimiz kadar var. Ve biz de o kadar varız. Koca benliğimiz ve geçmişimiz, datamızdaki mükemmel birikimimizle baş başa, sıfırlandığımız bir dünyada yapayalnızız. Bildiğimizi düşündüğümüz yabancı dilin geçersiz olduğu, muhataplarımızın kendi dilini bilmeyeni cahil olarak gördüğü bir toplumla beraberiz. Elimizdeki tüm motivasyonları yakan, tüm hevesimizi daha ilk adımda yıkan bir sistemle yüz yüze, öğrenmenin ilk basamağında çaresiz bir şekilde sükuta teslim olmuş haldeyiz.

Önümüzde heveslerimizi, isteklerimizi yakıp yıkmaya niyetli onlarca engel hazırlanmış beklerken, yine bir şekilde ayağa kalkıyor ve kendimizi, geldiğimiz yeri anlatmaya çabalıyoruz. Neticede benliğimizin bir yerlerinde kaybettiğimiz, ferini yitiren konuşma sevgimiz, iletişime olan inancımız, kendimize güvenimiz var. Her seferinde yalnız kaldığımızı düşünsek de, sistemin her tarafı dilini yitiren, yeni bir dil arayışı içerisinde yabancı topraklarda gezen hükümsüzlerle dolu. Adapte olmaya çalıştığımız organizma bizi her defasında kussa, üzerimize kapkara lekelerini çalsa da, vazgeçmenin eşiğinden birlikte dönelim, hükmünü yitiren vasıflarımız yerine hak ettikleri başka kıyafetler bulalım.

Photo by DeepMind on Unsplash

Yaşımızın kaç olduğundan bağımsız olarak gördüğümüz eğitim sisteminin katkısıyla hepimizde var olan dil öğrenimine karşı “korku” duygusu bizi içten içe kemirebiliyor. Ana dilimizde kendimizi ne kadar cesurca ifade etsek, özgüvenimizi ilmek ilmek dokusak da, yabancı dille olan tanışmamız veya toslamamızda tüm benliğimizi kaybediyor, veri tabanımızda var olan öz güvenin tüm kırıntılarını yitirebiliyoruz. Ülkemizde uluslararası firmaların çalışanı binlerce vatandaşımızda bile var olan bu eşik duygusu bizi sınırlandırıp, cesaretimizi kırabiliyor. Nereden geldiği belirsiz mükemmeliyetçi duygular biranda çevremizi sarıyor ve tüm iletişim kanallarımızı tıkıyor. İletişim bandımızda yaşadığımız bu daralma ile sadece yabancıya karşı değil arkasından ana dilimizle olan dostluğumuzu, konuşmaya karşı arzumuzu kaybetmeye başlıyoruz. Aslında farkında olmadan bilgiyle donandıkça susmayı tercih ediyor, suları cehaletin cesaretine teslim ediyoruz.

Dil, düşünmek demektir. Farklı bir dili öğrenmek, düşünceyi geliştirir.

İnsan Geleceğini Nasıl Kurar?, İlber Ortaylı

İngilizce, Rusça, Arapça, Almanca, Fransızca… hepsi kendi içerisinde gramatik ve tonsal farklılıklara sahip ayrı birer dünya. Dili öğrenmek sadece biçimlerden ibaret olmayan, beraberinde kültürü, toplumsal kimliği de kapsayan çapı öğrendikçe artan, arttıkça da yolları sarp kayalıklara dönen bir macera. Bu yolculukta öğrenmenin yanı sıra yanımızdan ayırmadığımız; istek, arzu, tutku, sabır ve sebat azığımız, suyumuz gibi olmalı.

Dil dediğimiz organizma sadece kelimelerden ibaret olmayan, kelime bilgisininin gramerle kol kola girdiği, ardından eklerin karmaşık dünyasının gelip tüm kopukluğu kaynaştırdığı, soyut anlamlar ve metaforların kaotik yapıları aydınlatttığı bir sistem. Yani bir bütün, kafamızdaki parçaların ve kaybolan tüm hükümsüz anlamların ancak bu bütünlüğe erişmesiyle ulaşılan bir seviye. Ancak bu seviyeye ulaşıldığında, sistemin bir parçası haline geldiğimizde, biz de tat almaya, sabırdan ziyade arzuyla o dili konuşmaya başlıyoruz.

Photo by DeepMind on Unsplash

Bugünlerde kendimi Almancanın içerisinde kaybolmuş gibi hissediyorum. Bu labirentte ben gibi hisseden, dilini kaybetmeye başlayanlar için bu yazıyı yazmaya çalıştım. Eklerin birbirini kovaladığı, her birinin birbirinden farklı boyalarda olduğu, düşünme dünyamı yerle bir eden, kendi dilimde olan konuşma arzumu da tüketen bir virüse bulaşmışım gibi hissediyorum. Bulaştığım bu virüste tanıyı ve teşhisi koyan da yetişkin olarak kendimden başkası değil. Aynı zamanda öğrenme koçum, rehberim, disiplin organım, motivasyon kaynağım da olan yine kendim. Böylesine çeşitli dallara sahip olan biz yetişkinler için kopma noktasına gelen kollarımıza acil ulaşmalı, yeniden kaynaştırmanın bir yolunu bulmalıyız. Zira önümüzde ne elimizi tutan bir ebeveyn ne de her defasında yolumuzu çizen öğretmene sahibiz. Yaşımız çoktan almış başını gitmişken, kendimizi umutsuzluğun veya şanssızlığın bataklığına teslim etmeden mücadele etmek zorundayız. Yapamadığımız planları yeniden yazmalı, hedeflerimizi yeniden belirlemeliyiz. Sanki yirmiye yeni merdiven dayamışçasına hayata sarılmalı, sarıldığımız ihtiyarlık paltosundan sıyrılmalıyız. Ömür bitse de, saçlarımızda sayılı siyahlar kalsa da, yaşadıkça var olacak bir mücadelenin içerisinde bana düşen payı yaşadığımı anlamalıyım. Hepimizin verdiği farklı mücadelelerde herkesin savaşına saygı duyup kendi yolumu bulmaya çalışmalıyım. Çabam kaderimle olan yürüyüşümde her seferinde yeni bir yol açacak belki de, umudum karanlıkları aydınlatırken, ışığımı söndürenler de olacak. Ama her defasında sarılacak, bana yoldaş olacak, hikmeti bana aralayacaklar da olacak. Belki biranda belki de yolun sonunda…

Başta Nermi Uygur’un dediği gibi başta kendimiz olmak üzere, her şeyi yeniden öğrenmeye başladığımız bu yolculukta, belki de en büyük yüklerimiz bildiklerimiz, hükmünü yitiren vasıflarımız, geçmişimiz. Sıyrılamadığımız hatıralarımız…

Yeniden, yepyeni kıyafetlerle öğrenmeye başlayalım. Bildiğimiz ne varsa, bir de bu dilin girift yapısından bakalım. Yaşlarımızdan bağımsız yalnız olmadığımızı anlayalım.

Öğrendiğimiz yeni dilde yazılar yazıp, sohbetler edebileceğimiz, nice huzurlu, sağlıklı günlere…

Selametle…

--

--

Zaliha turk
Türkçe Yayın

Merhaba, ben Zeliha. Bazen hayattan, bazen ruhtan kimi zaman da zihinden taşanları damıttığım köşem burası. Eskinin öğretmeni yeniden öğrenci. Kitap sevdalısı