Dijital Hizmet Vergisi’nde İlk Raunt Yakında

ABD, Dijital Hizmet Vergisi uygulayan ülkeler ile konsültasyon talep ediyor.

Reyhan Yılmaz Dogan
Türkçe Yayın
4 min readJun 5, 2020

--

Geçtiğimiz günlerde hem global hem de Türkiye vergi gündemini değiştiren bir haber ABD’den geldi. ABD Ticaret Temsilciliği Ofisi yaptığı açıklamasında, içinde Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeler için (Avusturya, Brezilya, Hindistan, İtalya, İspanya ve İngiltere gibi) bu ülkelerde yürürlüğe giren Dijital Hizmet Vergisi uygulamaları üzerinde inceleme/soruşturma başlattığını ve bu ülkelerin yetkili makamları ile konuyla ilgili konsültasyon talep edileceğini açıkladı.

Bu çıkışın nedeni, ABD’de yerleşik şirketleri doğrudan hedef aldığı ve bu şirketleri haksız vergileme yolu ile olumsuz etkilediği iddia edilen Dijital Hizmet Vergisi. Peki Dijital Hizmet Vergisi ne getiriyor ve paylaşılamayan nedir? Cevaplar, Türkiye uygulamasına ilişkin detaylara çok değinmeden genel bir çerçeve çizdiğim yazımda. Faydalı olması dileği ile.

Dijitalleşen Dünyanın Yeni Vergileme Mantığı

Son yıllarda dijitalleşme her alanda oldukça hızlı gelişti ve hayatlarımızın önemli bir parçası haline geldi. Herkes ve her şey gibi ticaret hayatı da bu dijitalleşmeden nasibini aldı ve dijital hizmet sağlayıcılar için hizmetin kapsamı, sunulduğu lokasyon, yararlanıldığı yer, hizmetin sunuluş şekli vb. tanımları artık daha farklı yapılıyor. Öte yandan, bence, vergi dünyası bu değişime aynı hızla cevap veremedi ve belki 40–50 yıl önceki vergileme mantığı ile hareket etmeye devam etti.

Geldiğimiz noktada, dijital ortamda sağlanan hizmetlerden elde edilen kazancın kaynağı olan ülkeler, bu kazanç ülkelerinde(n) elde edildiği için vergilendirme hakkını kullanmak istiyor.

Vergileme mantığında mukim ülke/kaynak ülke ayrımından bir adım öte bir tanımlamaya ihtiyaç duyulduğu, dijital ortamda sağlanan hizmetlerde hizmetin sunulduğu/yararlanıldığı kaynak ülkenin hizmet sağlayıcısının mukim (yerleşik) olduğu ülke gibi vergileme hakkı olduğu, ülkelerin ortak akıl ile uluslararası hatta uluslar ötesi adımlar ile yeni dünya düzenine uyum sağlanması gerektiği açık.

G20 ülkelerinin Finans/Maliye Bakanları 2012 yılında Meksika’nın Los Canos şehrinde bir araya geldiler ve OECD’nin bilgi değişimine ve agresif vergi planlamalarının önlenmesine ilişkin faaliyetlerini destekleme kararı aldılar. Bundan yaklaşık 1 sene sonra OECD, BEPS (Base Erosion and Profit Sharing) adını verdiği Eylem Planı raporunu yayımladı. Yayımlanan 15 adet Eylem Planı’ndan ilki “Dijitalleşmenin Getirdiği Vergisel Zorluklar” olarak Türkçe’ye çevrilebilir. Dijital faaliyetlerin vergilendirilmesine yönelik açıklanan BEPS eylem planı, ne yazık ki henüz ülkeler arasında bir uygulama birliği sağlayamadı. Belki böyle de bir boşluk nedeniyle, ülkeler kendi başının çaresine bakmak isteyerek dijital ortamda sunulan hizmetleri vergileme yoluna gittiler.

İtalya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler, iç mevzuatlarında Dijital Hizmet Vergisi uygulama adımları attı. Bu lige Türkiye de 7194 Sayılı Kanun ile dahil oldu ve diğer ülkelere kıyasla daha yüksek bir oranda (%7,5) Dijital Hizmet Vergisi uygulamasını iç mevzuatına getirdi ve Dijital Hizmet Vergisi Nisan, 2020 döneminde verilen ilk beyannameler ile mükellefleri tarafından ödenmeye başlandı. (Fransa’nın, ABD’den gördüğü ekonomik baskılar ve yaptırım sinyalleri sonrasında ilgili vergi uygulamasını askıya aldığı belirtiliyor.)

Dijital Hizmet Vergisinin Kapsamı

Türkiye uygulamasında, aşağıdaki hizmetlerden elde edilen hasılat dijital hizmetler vergisine tabi:

a) Dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleri (reklam kontrol ve performans ölçüm hizmetleri, kullanıcılarla ilgili veri iletimi ve yönetimi gibi hizmetler ile reklamın sunulmasına ilişkin teknik hizmetler dâhil

b) Sesli, görsel veya dijital herhangi bir içeriğin (bilgisayar programları, uygulamalar, müzik, video, oyunlar, oyun içi uygulamalar ve benzerleri dâhil) dijital ortamda satışı ile bu içeriklerin dijital ortamda dinlenmesine, izlenmesine, oynanmasına veya elektronik cihazlara kaydedilmesine veya bu cihazlarda kullanılmasına yönelik dijital ortamda sunulan hizmetler

c) Kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebilecekleri dijital ortamların sağlanması ve işletilmesi hizmetleri (kullanıcılar arasında bir mal veya hizmetin satılmasına veya satılmasının kolaylaştırılmasına yönelik sunulan hizmetler dâhil)

Bu hizmetleri sunanların, Türkiye’de elde ettiği hasılat 20 milyon TL veya dünya genelinde elde ettiği hasılat tutarı 750 milyon EUR veya muadili yabancı para karşılığı TL’den az ise Türkiye’de dijital hizmet vergisinden muaf tutuluyor.

Dananın kuyruğu da burada kopuyor: bu nitelikteki hizmetlerden elde ettiği global hasılatı 750 mil EUR üzerinde olan şirketler kimler olabilir? Facebook, Google, Amazon, vb. dünya devleri. ABD’nin tepkisi de burada başlıyor, ülkelerin bu vergileme yolu ile ülkesinde yerleşik şirketlere yapılan bir ayrımcılık olduğunu ve haksız vergi uygulamasına neden olup olmadığını görmek istiyor.

Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları

Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları nereye gitti, dijital hizmet vergisini kapsamıyor mu derseniz, Türkiye’nin Dijital Hizmet Vergisini dolaylı vergi olarak yorumladığı ve anlaşmalar kapsamına almadığı yönünde görüşler mevcut.

Ağırlıklı olarak mukim ülke/kaynak ülke mantığına oturtulmuş bir vergilendirme sistematiğinde, sınırlar ötesi faaliyet gösteren şirketlerin sığındığı çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları bu vergilemede bir liman olamıyor.

Peki şimdi ne olacak?

Dijital hizmet vergisinin Türkiye uygulamasında diğer ülke örnekleri ile kıyaslandığında bazı eksi ve eksiklikler olduğu değerlendirilebilir. Örneğin, vergi oranının diğer ülkelere kıyasla daha yüksek oluşu, hasılat üzerinden alınması, hizmetin başka bir ülkede de dijital hizmet vergisine tabi olması durumu için bir istisna ya da mahsup düzenlemesi olmaması, vb.

Öyle ya da böyle, Türkiye için uygulama başladı, kapsama giren mükellefler (Türkiye’de iş yeri olup olmamasından bağımsız şekilde) belirtilen hizmetlerden elde ettikleri hasılat üzerinden %7,5 oranında Dijital Hizmet Vergisini beyan ederek ödemekle yükümlü.

Öte yandan, ABD’nin konuya yaklaşımı Fransa örneğinde görüldüğü üzere, kendi ülke şirketlerini ekonomik açıdan korumak üzerine kurulu. Benzer yaptırımların ithalat vergileri ya da diğer önlemler aracılığıyla Türkiye’ye uygulanmasının ise ülkemiz ekonomik ve ticari hayatına etkileri şüphesiz olumsuz olacaktır.

Özetle

Dijital hizmetlerin nasıl vergileneceğinden bana ne demek ne yazık ki pek mümkün değil. Maliyetleri artan dijital hizmet sağlayıcıları bir noktada bu maliyetleri tüketicilere yansıtmak zorunda kalacaktır.

ABD’nin bahsi geçen incelemesi kapsamında, Türk yetkili makamları ile yapacağı görüşmeler, fikir alış verişleri nasıl gelişir ve sonuçlanır bilmek zor. Türkiye bir adım geri atarak oran indirimi getirir mi? Mükellefler lehine olabilecek bazı düzenlenmeler kapsama alınır mı? Bilemiyoruz; ancak, ABD’nin Türkiye’ye uygulayacağı olası yaptırımların ülkemiz üzerinde yaratabileceği ekonomik sonuçları öngörmek çok zor değil.

Bakalım Dijital Hizmet Vergisinde ilk raunt Türkiye açısından nasıl sonuçlanacak?

--

--

Reyhan Yılmaz Dogan
Türkçe Yayın

Tax Senior Manager, Deloitte Turkey | SMMM, KGK, ACCA | METU Alumni | Advisor, Reader, Writer | Mom