Dijital Medya Demokratizasyonu!

Yağız Bayrak
Türkçe Yayın
Published in
3 min readOct 1, 2021

Dijital medyanın iyi ve kötü yanları çokça tartışıldı. Hem toplumsal hem de psikolojik etkileri, hatta ve hatta dolaylı yoldan değişen güzellik algısı yüzünden fiziksel etkileri bile görülüyor. Birkaç gün önce Facebook, Instagram’ın gençler üzerinde olan psikolojik etkilerine dair bir araştırma yayınladı. Araştırmanın kendisi; sample size’ı ve bulguları sorunlu, ayrıca kendi içinde çelişen birçok yönü de mevcut. Peki, bu dijital platformların hiç mi iyi bir yanı yok? Gelin, sosyal medyanın demokrasiye nasıl bir katkısı olduğuna bakalım.

Çocukluğunda saç fırçasını alıp şarkı söyleyenler online mı?

Herkesin küçükken sevdiği ve yapmak istediği bazı şeyler vardı. Kimimiz şarkı söyledi, kimimiz arkeolog olmak istedi (bu ben), kimimiz aşçı olmak istedi. Şanslı olanlarımız bunları yapabildi, eğitim sistemine, aile baskısına veya hayat şartlarına göre şanssız olanlar ise istemeye istemeye başka meslekler edindi, başka eğitimler aldı.

Küçükken sevdiğimiz şeylerden hevesimizi almış olabiliriz. Belki de ilgi duyduğumuz şeyler ve yapmak istediklerimiz de değişti fakat her zaman içimizden gelen ‘o şeyi’ takip etmek istedik. O şey her neyse, onu en iyi seviyede yapmayı ve daha büyük kitlelerle paylaşma ihtiyacını da hissettik.

Örneğin, şarkı söylemeyi çok seviyorsunuz ve belki de gerçekten keşfedilmemiş bir yeteneksiniz. Eski günlerde ne yapmak gerekirdi keşfedilmek için? İMÇ’ye gitmek gerekirdi, tepelerden tanıdığınız olması gerekirdi, dergilerin yarışmalarına katılmak gerekirdi üstüne bir de gücü elinde tutan kişilerle bazı ‘özel’ anlar yaşamanız bile gerekebilirdi.

Peki bütün bunlar ne için? Daha büyük kitlelere ulaşma fırsatı elde edebilmek için.

Büyük kitlelere erişmek için kimsenin yatağına girmenize gerek kalmadı.

Sosyal medyanın en büyük artılarından biri belki de artık büyük kitlelere ulaşmak için yukarıda anlattığım garip şeyleri yaşamak zorunda olmamamız. Tabii ki, rekabetin de arttığı bir gerçek. Herkes, hızlıca ‘yırtmanın’ peşinde. Çok yetenekli bir komedyensiniz belki, artık arkadaşlarınızın arasında ‘Ya o çok komik bir insan vallahi’ seviyesinden ‘Ya geçen gün şu videoya denk geldim çok komik bir insan’ seviyesine yükselmenin önü açıldı. Yeteneğinizi veya içinizden gelen o ‘şeyi’ paylaşma imkanınız var. Herkes milyonlarca izlenip ünlü olmak zorunda değil fakat yeteneğinizi yakın çevrenizden başka insanların da önüne sermek, tutkularınızı takip etmek eski zamanlara göre çok daha mümkün. Önceki yazılarımda bahsettiğim tutku ekonomisi tam olarak bu şekilde işliyor.

Çok güzel seramik yapıyorsanız, shopify’dan dükkan açabilirsiniz. Her ay binlerce lira kira vermek zorunda değilsiniz, X dergisinin editörüyle en yakın arkadaş olmak zorunda hiç değilsiniz. Sesiniz güzelse, youtube’a bir video yükleyebilirsiniz hatta tunecore gibi servisler üzerinden kendi albümünüzü bile yayınlayabilirsiniz Spotify’a.

Günümüzde dijital dünyadan çıkıp kitlelere ulaşan birçok örnek mevcut fakat yine de görünen şeyin altında uzun süre gerektiren bir emek olduğunu unutmayalım. Zira kalıcı olanlar yine bu tutkularına emek verenler oluyor.

Demokratizasyon teriminin İngilizce karşılığı şu şekilde: the action of making something accessible to everyone. Yani, bir şeyin herkes tarafından ulaşılabilir olması. Kitleler, artık herkes tarafından ulaşılabilir durumda. Bu da dijital platformlar sayesinde oldu. Üstelik, bu platformlardan gelir elde etmenin de birçok modeli gelişti. ‘Sevdiğim işi yapıyorum ama sürünüyorum’ durumunda olmak zorunda da değilsiniz.

Neyi seviyorsanız onunla ilgili içerik üretin, kim bilir belki çok güzel şeyler olur!

Görüşmek üzere

--

--