Doğu Ekspresine Alternatif Bir Rota: Güney Kurtalan Ekspresi

Songül Karadeniz
Türkçe Yayın
Published in
5 min readJan 19, 2023

Soğuk havaların kendini göstermesiyle birlikte akla gelen ilk seyahat planlarının içinde “bu sene kesin yapıyoruz” diyerekten doğu ekspresi mutlaka yer alır. Gördüğü ilginin de etkisiyle fahiş fiyatlarla sunulmaya başlayan turistik doğu ekspresi tur şirketlerinin de çıkar nesnesi haline geldi. Geçen sene doğu ekspresinde yer bulana kadar akla karayı seçmiş biri olarak bu sene rotayı güney ekspresine çevirdim. Aralık ayının 19’unda çıktığımız yolculuk için bilet bulmakta zorlanmadık. Geçen seneye göre tren biletlerinde fiyat artışı bir hayli yüksekti. Basın indirimi dahil olarak aldığımız örtülü kuşetli biletlerimiz gidiş dönüş 610 lirayı buldu. Yolculuk için Ankara Tren Garı’nda buluştuk. Tren rotası Ankara, Kırıkkale, Kayseri, Sivas, Malatya, Diyarbakır ve Kurtalan olarak ilerliyor. Saat 11:20’de hareket eden trenimizle birlikte yolculuğumuz başladı.

Usulca ilerleyen trenimizde gazeteci arkadaşlarla hem mesleki sohbetler edip hem de manzaranın tadını çıkardık. Güney ekspresi Sivas’a kadar doğu ekspresiyle aynı rotayı izliyor. Sonrasında yol güneye doğru akıyor. Bozkır manzarası eşliğinde kahverengi ve yeşile bürünmüş bir rota izledik. Doğu ekspresinde bembeyaz bir yolculuk yaptığım için bu rotaya karlı havada çıkmamak farklı bir manzara görmem açısından daha iyi oldu. 4 kişilik kompartımanda yolculuk yaparken az eşyanızın olması ve tanıdığınız 4 kişiyle birlikte yola çıkmanız daha konforlu bir yolculuk sağlıyor. Yemekli vagon pandemiden sonra bir süreliğine yemek vermiyordu fakat bu durum değişmiş. Artık eskisi gibi yemek bulunuyor fakat dışardan getirdiğiniz yemeğiniz ve içeceğinizle masalarda oturamıyorsunuz. İşletmeden yemek söyleyip kendi yemeklerinizle birlikte yemenize de müsaade etmiyorlar. Bu açıdan biraz can sıkıcı. Bunun dışında tuvaletlerde bazen su ve temizlik sıkıntısı oluyor. Sistemin biraz daha iyi hale getirilmesi gerekiyor çünkü sorun çalışanlarla ilgili değil işleyişin yeterince verimli olmaması. Doğu ekspresi kadar yoğun olmadığı için aslında görece daha iyi durumdaydı.

Rotamız Diyarbakır’a Kaydı

Trenimiz Malatya’yı geçtikten sonra Baskil istasyonunda durdu. Bir sonraki istasyonda devrilen yük vagonundan ötürü yolumuza gelen otobüslerle devam etmek zorunda kaldık. Ekip Siirt’e devam etmek istemeyince rotayı daha yakın bir durak olan Diyarbakır’a kırdık. Siirt, Diyarbakır ve Batman’a ayrılan otobüslerle yolumuza devam ettik. Güney ekspresinin son duraklarını deneyimlememiş olmak biraz buruk hissettirdi. Şehre vardığımızda en uygun konaklama seçeneği olarak Öğretmenevi’ni tercih ettik. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra bölgeyi keşfe çıktık. Surları, Dört Ayaklı Minareyi ve Surp Giragos Ermeni Kilisesini gezdik. Camileriyse dışarıdan inceledik. Badem ve hurmalı kahve içip akşam yemeğinde kebap yedik.

Süryani Şarabı ve Mardin Kebabı

Diyarbakır’dan sonra günübirlik olarak Mardin’i gezmeye gittik. Öğretmenevi’nden otogara iki dolmuş ile gidiliyor. Fakat bizim gibi otogara giden bir abiyle beklerken bizim beklediğimizi gören bir kişi hepimizi belli bir noktaya kadar götürdü. Ardından biraz yürüyüp tek dolmuşla otogara vardık. Şehirlerarası dolmuşla Mardin’e doğru yola çıktık. Sabah sisten önümüzü göremezken Mardin’e yaklaştıkça havanın güllük güneşlik olmaya başladığına tanık olduk. Hava Diyarbakır’a göre en az 5 derece daha sıcaktı. Mardin’e vardıktan sonra şehir içi dolmuşla Eski Mardin dedikleri bölgeye doğru yolumuza devam ettik. Mimari birden yöresel Mardin evlerine döndü. Şehrin yeni ve eski bölgesi birbirinden çok farklıydı. Yeni binaların olduğu tarafta inşaatlar artmış ve yeni evler inşa edilmeye devam ediyordu. Mardin kalesinin çevresinde dolaşıp Zinciriye Medresesi’ni ziyaret ettik. Muazzam bir mimari barındıran medresenin manzarası da büyüleyiciydi. Giriş için 5 lira verdik. Sonrasında tüccarların dükkanlarını gezdik. Sırasıyla şarapçı, sabuncu ve şahmeran ustasını ziyaret ettik. Mardin kebabı ve Süryani şarabını beğendim fakat mırra ve meyan şerbetinin bana hiç mi hiç hitap etmediğini deneyip anladım. Lezzetine bayıldığım için Süryani Şarabı ve hibiskus likörü aldım. Günü Sabancı Müzesini gezip bir de üstüne kaçak çay içerek noktaladık.

Perre Antik Kenti ve Adıyaman Müzesi

İki güzel şehri gezdikten sonra rotayı Adıyaman’a çevirdik. Diyarbakır’dan Siverek, oradan Kahta ve son olarak Adıyaman yaparak üç dolmuş aktarmasıyla 3 saatte şehir değiştirdik. Eşyalarımızı bırakıp ilk iş çiğ köfte yemeye gittik. Mustafa’nın lezzetini övdüğü Kenan Usta’ya gidip fetih isimli zeytinyağlı lavaşa sarılı çiğ köfte dürüm yedik. Sade çiğ köftesi de var, aynı zamanda çeşitli şekillerde de sunumu yapılıyor. Karnımızı doyurduktan sonra Ulu Cami ve Kab Cami’yi gezdik. Ertesi gün gezimize Hacı Efendi Türbesi ile başladık. Adıyaman türbeleri ve din turizmiyle de meşhur bir şehir. Sonrasında 22 binden fazla eserin sergilendiği Adıyaman Müzesi’ni ziyaret ettik. 1982 yılından itibaren hizmet veren müzede arkeolojik, etnografik ve sikke olmak üzere üç koleksiyon bulunuyor. Müzenin ardından Perre Antik Kenti’ni gezdik. Farklı tiplerde çok sayıda mezarlığın bulunduğu antik kentte yaygın olarak kayaya oyulmuş oda mezarlar ve dik kayalık kenarlara yapılan kaya nişleri tipinde mezarlar bulunuyor.

Kayısı Diyarı Malatya

Son durağımız ve dönüş yapacağımız yer Malatya oldu. Bu şehre gelmişken gözümün aradığı ilk şey kayısıydı. Tabi kayısı bekliyordum ama şehrin ortasında devasa ve çirkin bir kayısı heykeli de beklemiyordum. Bozulan göz zevkimin ardından lezzetli bir şeyler yeme arayışıyla şehri dolaştık ama yöresel veya kayısıdan yapılma lezzetlere ulaşamadık. Sayılı yerde kayısıdan yapılma yemek varmış onu da kısıtlı vakitten dolayı yiyemedik. İnternette önerilen kayısı tatlısına hiçbir mekanda rastlamadık. Meğer sadece evlerde yapılıyormuş bu tatlı. Buruk bir hisle sadece gün kurusu ve kayısı çekirdeğinden yapılma çikolata aldım. Şehrin birkaç yerini gezdikten sonra tren garına geçtik. Sabah 9:30’da Kurtalan’dan kalkan trene akşam 20:28’de Malatya’dan bindik. Bu yolculuk da böylece bitmiş oldu. Dönüş yolunu da yarım bir güney ekspresiyle bitirmiş olmanın ufak bir keyifsizliği olsa da genel anlamda bu gezi “Hayat sen planlar yaparken başına gelendir” mottosuyla sona erdi. Yoldayken yapılan planların bozulmasına ve yeniden plan yapmak zorunda kalmaya hazırlıklı olmak lazım. Her zaman, her şey istediğimiz gibi gitmez fakat yol da tıpkı hayatın kendisi gibi değişime uyum sağlama becerisiyle güzelleşir. Eğer doğu ekspresi yaptıysanız ve alternatif bir rota arayışındaysanız mutlaka güney ekspresi ile benzeri olmayan bu yolculuğa çıkın derim.

--

--

Songül Karadeniz
Türkçe Yayın

Hiçliğin hakim olduğu bu evrende varoluşumu yazarak anlamlandırmaya çalışıyorum.