Dostuma İthafen…

Zeynep Bozkurt
Türkçe Yayın
Published in
3 min readMar 11, 2019

01.10.2017 saat gece iki buçuk suları… İçim dolup taşmış yine. Yerimde duramıyorum. İçimde bir yazma aşkı, tutkusu… Başucumda artık yazmalıyım diye aldığım bir defter. Yatağın içinde saatlerce dönüp durdum. Korkuyordum hatta titriyordum. Yazdıklarımı biri okur korkusunu geçtim, içimde dolup taşanları anlatmaktan korktum. Bir yabancıya hemen derdini anlatamazsın yaa hani, kaskatı kesilirsin ilk konuşmada, öyle olacağımı düşündüm. Sonra derin bir nefes çektim ciğerlerime, ve aldım defteri elime…

Ve aynen şu cümleciklerle yazmaya başlıyorum. “Yaz diyor içimden bir ses, bazen beni yataktan kaldırıp, önüne gelen kağıda yaz diyor. Nefesim tutuluyor, elim kilitleniyor sanki, yazamıyorum. Kağıda kaleme yabancı kesiliyorum, elim varmıyor yazmaya. Şimdi bile eski cesaretimi bulamıyorum kendimde sanki kağıdım, kalemim ve ben yalnız değiliz satırlarımda, hep birileri elimin üzerinde gözetliyor gibi. Bugün bunu kırma vakti diyorum kendime, eser yazmıyorum ben, sesimin çıkaramadığı kelimeleri kalemimle çıkarmak istiyorum. Belki acemice ama benim kalemim, benim kağıdım, benim sesim. ”

İşte tam olarak bu parağrafla yazmaya başlıyorum. Seni, dostuma içimi döktüğüm ilk satırlarıma misafir ettim. Ben böyle başladım yazmaya… Korku içinde, nefesi kesilecek kadar heyecanlı, cesaretsiz. O gece yazarken ağladığımı dahi hatırlıyorum. Yazdıktan sonra içimin nasıl hafiflediğini anlatamam dahi. Yıllardır beklediğim dost gibiydi. Sessiz sessiz dinledi beni. Sonra elim hep bir kağıt kalem aradı. İstesekte kopamadık biz. Ne zaman yazmayım desem, kendimi yine bir kağıt parçasının başında buldum. O gece yazmaya başladığım defterim benim hep en yakın arkadaşım, dostum oldu. Beni bu yazılara getiren onun sayfaları. Ben ona koştum ve o da beni kabul etti.

Şimdi bu yazıyla bambaşka bir platform da yazmaya başlıyorum. Defterime yazdıklarımı kimsenin okumuyacağını düşünerek yazardım. Bu yüzden seni, sadece bir kısmına misafir edebildim. Onunda bana anlattıkları var çünkü, dostlar birbirlerinin sırlarını sonsuza kadar saklar öyle değil mi? Sen de benim bundan sonraki yolculuğumun dostusun. Beraber derttaş olabileceğimiz, ve birilerinin yüreğine dokunan sayfalar dolusu yazılarımız olsun.

Artık daha güçlü yazıyorum daha da güçlü yazacağım, günler gelicek. Kalemim daha sert, düşüncelerim direk kağıdım da. Çok yol katetmiş olmalıyım. İlk gün ki korkup köşe buçak kaçan Zeynep yok, cesur ve yazmayı çok seven Zeynep var.

Yazmaya değer veren biri olarak da herkesin düşüncelerinin çok değerli olduğunu düşünüyorum. “Düşüncelerimiz bizim yaşanmışlığımızdır.”Düşüncelerinizi, söylemekten korkmayın. Çünkü içinizde kalınca hiçbir yere sığamıyorsunuz. O düşünceler nasıl çıkmak istiyorsa dışarı, bırakın öyle çıksın. Kimimiz bir notanın ezgisinde, kimimiz bir resmin fırçasında, kimimiz ise bir kağıdın başında. Yüreğinizin ne zaman dolup taştığını düşünürseniz, bir yerlerde bulursunuz kendinizi. Ait olduğunuz bir yer muhakkak ki vardır. Önemli olan onu bulmak. Bulmanın en önemli adımıda kendini tanımak… Terzi kendi söküğünü dikemez deme. “Kaç kumaş parçasını eskitebileceğimiz gün kaldı ki hayatımızda.”Bilmiyoruz… İşte bilmediğimiz ve asla öğrenemeyeceğimiz tek bilgi. “Yarın ne zaman biter bilemeyiz, geçmişe asla dönemeyiz, ama bugünü hep yaşıyoruz.” Bugünü doya doya yaşa. Hergün bugününü verene şükret. Tertemiz başlayan hergün bizim günümüz.

Hayat bizden farklı olmayı bekliyor. Evren dahi hergün bambaşka. Güneş hergün farklı doğuyor, ay hergün farklı batıyor. Bir yaprak ağaçtan düşüyor, bir çiçek toprağın altından ihtişamla çıkıyor. Birileri ölüyor, birileri doğuyor. Dün gitmiş olanlar, bugün bambaşka birilerine teslim ediyor bu hayatı. Önemli olan gitmek değil bence, nasıl gitmek, başkalarına ne teslim edip gitmek. Bu bir hayvana verdiğiniz şevkat olabilir, bir çiçeğe su vermek olabilir, bir resim çizmek olabilir veya da bir gitarın tellerinden geçerken elleriniz, bıraktığınız notalarınız olabilir, doyasıya kitap okuduğunuz bir köşe olabilir. Nerede mutluysanız yarına onu bırakın. Ben sayfalarca yazı bırakmak istiyorum. Burada, bu köşemde mutluyum ben.

Mutlu insanlar ve hayallerine gerçekten inanan insanlar birşeyler başarabilir. Sonunu hayal edin olur veya olmaz ama sizi sanki olucakmış gibi hergün mutlu eden emeğinizdir. Emeksiz yemek olmaz demiş atalarımız. Elbet bir gün mükafatını alacağız.

Bende bugün ilk yazımla mutluluğumu bir parçasını sizlerle paylaştım. Bu sefer korku değil, mutluluk var yüreğimde. İlk yazımıda beni buralara getiren defterime dostuma, ithafen başlayarak yazmak istedim. Ona minnettarım. Eminim şuan oda çok mutludur…

Mutlu olduğunuz yer ait olduğunuz yerdir. Kendinizi tanıyın. Yarını bekleyerek değil geçmişi dökerek değil, bugünü yaşayarak…

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--