Eğitim’e Roman Üzerinden Bakış: Bir Bilim Adamının Romanı (Oğuz Atay)

enes deligoz
Türkçe Yayın
Published in
3 min readAug 5, 2023

--

Değerli Okuyucu,

Bu yazımda eğitim hakkında konuşmak bunu yaparken de bir roman üzerinden düşüncelerimi açıklamak ve yazıyı renklendirme gayreti içerisindeyim. Bu yazıda, romandaki Mustafa İnan’ın (1911–1967), bir zamanlar İTÜ Rektörü, kişiliğinden ve bakış açısından eğitime bir bakış atacağız.

Mustafa İnan Kimdir?

Mustafa İnan Adana’da doğmuş, dar gelirli bir aileden gelen, parlak beyinli, çalışkan bir insan. Hayatının büyük bir bölümü leyli meccani (parasız yatılı) olarak geçirmiş yani devlet eliyle yetiştirilmiş ve İTÜ’nün teknik mektepten üniversite seviyesine gelebilmesine önayak olmuş isimlerdendir. Kendisinin eğitim ve eğitimci üzerine görüşlerine yer verilen romanda Oğuz Atay’ın renkli Türkçesi ile Mustafa İnan’ın bakış açısına ve hayatına dair geniş kapsamlı yazılar bulunmaktadır.

Mustafa İnan ve Eğitim

Mustafa İnan daha gençlik yıllarından itibaren arkadaşları arasında “hoca” gibi lakaplar takılmış bir insan. Kendisi lise yıllarında birçok arkadaşına özel ders vermesi dahası bir sınıfa hitap ederek ders anlatabilmesi nedeniyle daha gençlik yıllarında yaşıtları arasında göze çarpan bir kişiliğe sahiptir. Birçok arkadaşı ona imrenmekte ve nasıl böyle bir zihne sahip olduğunu merak etmektedir. Kitapta bu kısım şöyle özetlenmektedir: Mustafa İnan yatılı kaldığı yurtta her sabah erkenden kalkar, tıraşını olur ve arkadaşlarından ödünç aldığı kitaplara bir göz gezdirip o günün konusuna önceden hazır gelirmiş. Bu da ona o gün işlenecek konu hakkında sağlam bir temel atabilmesine ve konuya dair birçok bilgiye herkesten önce edinebilmesinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Aynı zamanda, bunu bir disiplin ve rutin haline getirdiği için sıra arkadaşlarından farklı bir yerde bulunmasına neden olmuştur.

Teknik mektep ve daha sonraki ETH Zürich Üniversitesi’ndeki çalışmalarında bu disiplinli hayatını devam ettirmektedir. Kendisinin merak duygusu hayatı boyunca sürmekte ve hayatın birçok noktasında gerçekleşen olaylara pratik bir gözle bakabilmektedir. Örneğin, kendisi gençliğinde bir eczacıda çıraklık yapmış ve birçok ilaçla ilgili pratik bilgiye kavuşmuştur. Ölümüne yakın son zamanlarında, yattığı hastane de kendisine takılan serumun ne zaman biteceği gibi hesapları yapmaya dalmıştır. Bu da Mustafa İnan’ın sürekli düşünme halinde olduğunu, merak duygusunu kaybetmediğini göstermektedir.

Mustafa İnan daha sonraları İTÜ’nün kuruluşunda aktif bir rol almakta ve sistemi tasarlayan teknik mektebe bir üniversite silüeti kazandıran isimlerin başında gelmektedir. Kendisinin yöneticilik yılları ve aynı zamanda hocalık yılları ile ilgili kısımlarla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Mustafa İnan derse geç kalmaz ve zamanında gelirmiş. Hatta kendi döneminde akademisyenliğin çok fazla gelir getirmemesi onun ekonomik olarak zor zamanlar yaşamasına neden olmuş; ancak, derslerine geç kalmamaya ve öğrencilerine öğretme aşkından hiç ödün vermemiştir.

İTÜ’nün efsane hocası İnan, ders anlattığı zaman genel kitleyi derse kilitliyen ve deyim yerindeyse öğrencileri büyülen bir anlatıma sahiptir. Zor konuları basit bir dile indirgeyebilen bu sayede ağır ve teknik konuları öğrencisini sıkmadan ve konuya nefret ettirmeden öğretebilen kabiliyetiyle birçok öğrencisi tarafından sevilmekteydi. Mustafa İnan’ın bunu başarabilmesindeki en büyük sebebin kendisinin linguistik alanına özel bir ilgisi olduğu ve kelimelerin etimolojik dünyasında gezinmekten hoşlandığı kitaptan edindiğimiz bilgilerde görebiliyoruz.

Dile hakimiyetiyle derin ve zor bir müktesebatı öğrencisine rahat ve zorlanmadan hatta sevdirerek anlatma imkanına kavuşmaktaydı. Mustafa İnan aynı zamanda yöneticilik yapmasına rağmen bundan hiç zevk almamaktaydı çünkü kendisi öğrencilerine ders anlatmayı birçok siyasi mücadelenin ve kavganın içinde kalmaya yeğliyordu. Bu da İnan’ın içinde yanan öğretme aşkını ve mesleğine olan saygısını net bir şekilde göstermektedir.

Sonuç ve Benim Düşüncelerim

Mustafa İnan ömrünü öğretime ve öğrenmeye adamış entelektüel bir kişilikti. Döneminin ilerisinde bir eğitimci personasına sahip çok yönlü bir insandı. Eğitime dair görüşleri ve yöntemleri bugün hala çok nadir ve mesleğine aşık öğretmenlerimiz tarafından benimsenmekte ve kullanılmakta. Ancak, hâla daha Türkiye’deki eğitime bakış ve yöntemler İnan’ın mücadele ettiği zihniyeti ve yöntemin devam ettiğini göstermekte.

Mustafa İnan gibi ben de öğretim sürecinde konuların öğrenciler tarafından rahat anlaşılabilmesinin, konuya dair ilgilerinin ve merakının artırılmasının Türkiye’deki birçok öğrencinin eğitim hayatlarında olmazsa olmaz bir gereklilik olduğunu düşünüyorum. Kısaca, öğrencinin inkişâfı için öğretimin inkişâf etmesi, öğretimin inkişâfı için de sistemin bu düzen üzerine kurgulanması gerekmektedir.

Döndük dolaştık sistem sorununa geldik. Mustafa İnan gibilerin yetiştirilebilmesi ve onların yeni Mustafa İnanlar çıkarabilmesi için eğitimin merakı kamçılayan ve konuları gerçekten öğretmeye çalışan bir yapıya kavuşması şart.

Değerli okuyucu, kitabı okumanız Mustafa İnan’ı daha iyi ve kapsamlı tanımanızı ve eğitim üzerine düşüncelerinizde önemli bir etkiye sahip olacağını düşündüğüm için şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Aynı zamanda, Fizik öğrencileri için veya genel kitle için Mustafa İnan’ın renkli diliyle hazırlanan “Cisimlerin Mukavemeti” adlı ders notunu onu daha iyi tanımak için okuyabilirsiniz.

--

--