E Harfi Kullanmadan

Başlık sizi, yazıya tıklatıp satırlar arasında sözcük sözcük o harfi arayıp da bulamayacağınızın vaadini tanımıyor şu an’a kadar tarafımca kullanılmaması dahi bana, büyük bir iş başarmışlık hissini uyandırdı. Zira zatım içün buraya kadar kullanmama güçlüğünün yanında zorlama olmaması içün hususi olarak çabalamak. Bana, yazının sonuna kadar varamayacağım sinyalini çaktı bundan ötürü boşa kazma sallamayıp haddim olmayarak giriştiğim aksiyona şurada nokta koyup başlığın izahını, o harfi hunharca kullanarak tarafınıza sunmaya başlayayım.

Mansur Yüksel
Türkçe Yayın
6 min readJun 2, 2021

--

Sayıp gördüğüm kadarıyla tam tamına bu satırlar da dahil 99 sözcüğü hiç o harfi kullanmadan yazmışım ha 200–300 olur muydu niçün olmasındı fakat lakin adam kitap yazmış kitap! (:

E Harfi kullanarak

Bu yazıda size bahsedeceğim bir kitap ve bir yazar var. O kitap ve o yazarın söz sanatı konusunda çıtayı ne kadar yükselttiğini ben az önce deneyimleyip idrak ettim.

Georges Perec Fransız bir yazar. 1969 yılında yazdığı La disparition yani Kayboluş romanında çılgınca bir iş yapıyor. Bir yazarın çılgınlığı ne olabilir ki? Diye bir soru gelebilir aklınıza. Şöyle bir çılgınlık…

Kayboluş romanı iki yüz sayfadan fazla. Polisiye bir roman, bir adam kayboluyor ve roman boyunca insanlar onu arıyor. Buraya kadar bir çılgınlık yok evet. Çılgınlık şurada iki yüz sayfadan fazla olan bu romanda yazarımız bir kez bile E harfini kullanmamış.

Nasıl olur?

İşte bana da nasıl yaa? E harfini kullanmadan 200 sayfadan fazla bir kitap mı yazılır? Acaba ortaya nasıl bir şey çıktığını görme merakı kitabı elime aldırttı. Dedim herhalde zorlama cümleler, çok zorlama bir üslup bir tarz…
Belki romanın şöhreti E harfi kullanmamasından gelebilir. Ama tek özelliği bu değilmiş zira okurlar ve eleştirmenler.
Bu romanda yazar asla E harfini kullanmamıştır. Açıklaması gelene kadar e harfinin yokluğunu fark etmiyorlar. Demek ki ortada kaliteli bir şey var.

Yazar Neden E Harfini Kullanmamış?

Bu adamın derdi ne diye bir soru işareti sizinde zihninizde belirdiği gibi ben de aynı soruyu sordum.

Yazarımızın yetenekleri o kadar çok ki. “Çünkü e harfi kullanmadan roman yazabilirim” demiş olması bile kafi. Zira belli ki kelimelerle raks eden bir yazardan bahsediyoruz Le Point dergisi için bulmacalar hazırlayan, matematik, mantık ve satrancı edebiyat birleştirmiş biri var karşımızda.

Bu kitapta E harfi kullanılmamasının başka bir sebebi daha var.

O sebep de yazarımızın çocukluğunda saklı. 4 yaşında II. Dünya Savaşı sürmekte ve babasını savaşta kaybediyor. 6 yaşında annesi kayboluyor. Naziler annesini bir toplama kampına götürüyorlar ve orada ölüyor. Çünkü yazarımız bir Yahudi. Öksüz ve yetim bir çocuk olarak halasının yanında büyüyor. Hayatının tamamı Paris’te geçiyor.

İşte bu kitapta Kayboluş romanında. E harfini kullanmayarak, Fransızcadaki onlar zamirine bir gönderme yapıyor annesiz ve babasıyız büyüyüşüne bir gönderme bu. Onlar olmadan yaşamak çok zordu. Ve ben yaşadım. E harfi olmadan yazmak çok zordu ve ben yazdım.

Hayatın zorlukları bitmiyor

1979 yılına kadar nöropsikoloji laboratuvarında, kütüphanecilik ve daktilo işi yaparak geçimini sağlıyor. Yani kitap yazarak kazandığı parayla geçimini sağlayamıyor ta ki, 1979 yılında Yaşam Kullanma Kılavuzu kitabını yazana kadar kitap hem ödül alıyor hem de güzel para kazandırıyor. Tam artık işi bırakabilir, sadece yazarak geçimimi sağlayabilirim derken, kanser teşhisi konuyor ve 1982 yılının 3 Martında ölüyor. Yirmiden fazla kitap yazmış ve her kitabında farklı bir üslup kullanmış hiçbir eseri birbirine benzemeyen, son derece enterasan bir adam.

İnsan keşke Fransızca bilseydik de o kitabı içinde hiç E harfi bulunmayan iki yüz küsur sayfalık kitabı bizde okuyabilseydik diyebilirsiniz. Ne yazık ki bende Fransızca bilmiyorum bilenler şanslı bu konuda…

Ama bilmeyenlerde üzülmesin onlara güzel bir haber var Kayboluş romanı Türkçe’ye çevrilmiş okuyabiliriz. Ki hemen akla iyi güzel de işin içine çeviri girdiği zaman orijinalliği kayboluyor genelde o tat bulunmuyor. Bir de üzerine hiç e harfi kullanılmamış bir kitaptan bahsediyoruz. Türkçeye çevirisinde o özellik de kaybolmuştur.

Türkçe Hali

Diye düşünürken…Kitabın çevirmeni Cemal Yardımcı yazarın çılgınlığına uyuyor ve aynı çılgınlığı devam ettiriyor. Türkçe’ye çevresinde hiç E harfi kullanmıyor. Yani Türkçede, sen demeden ben demeden sevmek, ölmek, mesela ve şey demeden nasıl yapılabilir ki insan hayrete düşüyor. Ortaya zorlama tatsız tuzsuz bir şey çıkmış olabilir mi? Sorusunun cevabını bulmak için okuyorum kitabı!

Gerçekten de o metin beni şaşırtmaya ve yormaya yetti(bence yorumumu sona bırakayım) ve kitabın içinden bir kısmı şuraya bırakayım.

Hayal gücü artık zincirini koparmıştı. Dalgın dalgın halısına bakıyor, gözünü alamıyordu. Baktıkça dokuz, on, yirmi, otuz farklı biçim, göz alıcı ama ağırlığı olmayan taslaklar, tutarsız göz aldanmaları, karanlık bin bir figür ortaya çıkıyordu; bunları kafasında yan yana koymaya, sıralamaya çalışıyor; aralarından sıyrılıp çıkarak bütün kuşkuları ortadan kaldıracak, anlamı apaçık bir sinyal yakalamaya çalışıyordu. Oysa aykırı kıvrımların arasında bütün gördüğü bir sürü kusurlu taslaktı. Bunların tümü ana hatlarını kafasında oluşturmaya çalıştığı bir ilk taslağın kuruluşuna katkıda bulunuyor, ancak dilinin ucundaki bu taslağı bir türlü açığa çıkaramıyordu.

Burada da 85 kelime var ve ne kadarda e olmadığı ilk bakışta anlaşılmayacak kadar doğal duruyor.

Hiç e harfi kullanmadan iki yüz küsur sayfadan fazla bir kitabı Türkçe’ye çevirmek gerçekten çok zor ki kitap 322 sayfa. Orijinal Fransızcasını yazmak da kim bilir ne kadar zor. Hatta isterseniz bunu test edelim yazının altına yazacağınız yorumlarda E harfini kullanmadan ne kadar uzun ve mantıklı cümleler kurabileceğinizi bir görün. Bakalım ne kadar kolaymış. Ya da ne kadar zormuş.

Peki ben bu yazıyı niçün yazdım. Sadece edebiyat olsun, bir kitaptan bahsedelim diye mi? Öyle olsaydı benim kitap hakkındaki düşüncelerim şöyle mi olurdu?

Aslında bahsetmesem daha mı iyi olur bilemedim ama kitaba benim notum 2 ve kitabın içindeki kayıptan daha büyük bir kayıp yaşadım zira kitabı okumak için harcadığım vakit asla geri gelmeyecek.

Bir de bu gördüğünüz roman var İngilizce’deki en yaygın harf olan E Harfini bu yazar da kullanmamış. Bunlara lipogram yani belirli harflerden kasıtlı olarak kaçınarak yazma sanatı deniliyor. Evet sevgili okur daha azla uzatmayacağım.(Cemal Yardımcı yani kitabın çevirmeni de aynı bu şekilde kitapta bir kaç kere araya giriyor ama çok latif)

Bunların yerine

Malumunuz Leb değmez diye bir söz sanatı var. Halk ozanları atışma yaparken dudak ünsüzlerini kullanmazlar ve ortaya en az bu kadar zorluk derecesi olan ama söyleyişi de bir o kadar güzelleşmiş şiirler çıkarmış, bence onlara okumaya daha şayanlar!..

Çekil izzetle, uzlet kûşesinde
Aziz ol, derd-i şöhretden cüdâ ol”
Ahmed Remzi Akyürek

Kitaptan Bana Kalanlar

Bir yandan da yazarın hikayesi kitabın hikayesi çevirmenin gayreti bize bir şeyler hatırlatmalı. Bazen hayatınızda bazı şeyler eksik olabilir. Belki o kadar eksiktir ki eksikliğinin farkında bile değilizdir. Yokluk, yoksulluk, yalnızlık yaşayabiliriz. Ve bizim ilerlememizi zorlaştırabilir. Büyük zorlukla karşılaşmış olabiliriz. Gördüğünüz işte yazarda ne zorluklar yaşamış. Ama tabii geçmişte daha nice zorluk yaşayanların yanında bu yazarın yaşadıkları ummanda katre bile olamaz.

Evet belki kaybettiklerimiz olabilir ve daha bulamadıklarımız olabilir elimizde olmayanlar veya elimizde olupta kıymetini bilemediklerimiz olabilir. Senin bulduğun doğru yolu bir başkası bulamamıştır belki. Hem, Bu yolu bulamayanlardan çok kaybedenlere üzülünür.

Kaybolmayalım

Uzağına düştüklerimiz. Önümüze çıkan bir engeli aşılamayacak ve bizi durduracak vazgeçirecek bir tepe olarak değilde biraz daha yükseğe çıkmak ve daha uzağı görebilmek için bir basamak olarak kullanabilir miyiz? Gayret edildiği zaman, azmedildiği zaman himmet/yardım gelir. Zihinlerdeki bazı bariyerleri bir kenara koyup maddi ve manevi tedbirlere sıkıcı tutunulursa geyret edilirse gelir. ‘Burada bu kadar olur’ demeyip ‘burada ne kadar olur’ diye düşünmek lazım! Bir engel değil de bir anahtar olabilir mi? Yeni bir şeyin tamir fikrin kapısını açabilir minin şuurunda olmamız lazım…

O harfi ‘E’yi kaybetmememiz lazım ama o ‘E’ler eğlencenin, ecnebinin, eşyanın, eşkiyanın, egonun… ‘E’si değil. Edebin, Eğitimin, Efendimizin(s.a.v.), Emanetin, Evladın… ‘E’ si işte bu ‘E’ler olmazsa ‘Ex’ oluruz!.

Teşrifiniz içün teşekkürler!
Her daim, okurken günün yaşadığınız stres, yorgunluk ve halsizliklerin yerini huzur, keyif ve ferahlıkla dolduran sayfalarınız olsun!

Şimdiye değin yazdığım sayfalar:

--

--

Mansur Yüksel
Türkçe Yayın

“-Herkes okusun diye mi yazıyorsun? -Hayır, kimse okuyamadım demesin diye yazıyorum.”