Edebi Gazeteciliğe Yakın Mercek: Öncü Yapıtlar

Songül Karadeniz
Türkçe Yayın
Published in
2 min readJun 20, 2022

Gündemin akışında hızlanan gazetecilik pratikleri içinde okuyucu haberin duygusal gerçekliğinden uzaklaştırılır. Okur için üçüncü sayfa haberleri nesnel bir gerçeklikten ibaret kalır. Kimin öldürüldüğü, nasıl bir yaşamı olduğu, katilin psikolojik geçmişi ya da olayın mağdurlarının ne hissettiği o kısacık haber metni içinde hissedilmez. Haberciliği mekanik bir iş olmaktan uzaklaştıran Edebi Gazetecilik tartışmalı bir kavram olsa da benzersiz yapıtlar ortaya çıkardığı da bir gerçek. Yazının devamında Edebi Gazetecilik türünde yazılmış öncü haber roman örneklerine göz atacağız.

Photo by Peter Herrmann on Unsplash

Truman Capote — Soğukkanlılıkla

Edebi Gazetecilik dendiğinde ilk akla gelen örneklerden biri olan “Soğukkanlılıkla” adlı eserde küçük bir bölgede öldürülen bir ailenin cinayeti konu alınır. Okuduğu bir üçüncü sayfa haberinin peşine düşen Truman Capote yıllar süren bir çalışma sonucunda bu alanda bir başyapıt ortaya koymuştur. Kimseye bir zararı olmayan bu çekirdek ailenin nasıl olup da böylesi trajik bir sonla karşılaştığının kesin bir cevabı olmasa da bazı rastlantıların zincirleme şekilde gerçekleşerek toplu bir cinayete yol açması okunmaya değer. Böylesi bir cinayeti uzun bir araştırmanın sonucu olan bir romandan okumak olayın trajik ve aynı ölçüde gerçekçi yanını daha net algılamamızı sağlıyor.

George Orwell — Paris ve Londra’da Beş Parasız

Varoşlardaki yaşamı ve berduş olmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimlemeden bilemez insan. İşte bu noktada tek bir kişinin öğrenme ve paylaşma arzusu bizde bir takım fikirler yaratır. Gazetecilik araştırmacı ruhtan bağımsız şekilde yapılamaz. George Orwell da bu ruhla kendini bambaşka bir dünyanın kollarına bırakır. Açlığı ve sefaleti dibine kadar yaşayıp gözlemlerini nesnel gerçeklikten kopmadan betimler. Sonucunda ortaya bir başyapıt çıkar.

Jack London — Uçurum İnsanları

Jack London ‘Uçurum İnsanları’ kitabını yazmak için bir süre Britanya İmparatorluğu’nun başkenti olan Londra’nın doğu yakasında yoksulluk içinde yaşamıştır. Bu süreçte yoksul gettolarda öğrendiği argo tabirleri de eserinde kullanmıştır. Giyim kuşamın insanların tutumu üzerindeki ikircikli yanını gözler önüne sermiştir. London, böylesi ihtişamlı döneminde Büyük Britanya’nın yoksul semtlerinde hayatın hiç de gösterişli olmadığını toplumun yüzüne sertçe vuruyor.

Gazeteciliğin edebiyatla harmanlandığı bu yapıtlarda cinayetin, yoksulluğun ve açlığın trajikliğini gerçekçi tasvirlerle iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

--

--

Songül Karadeniz
Türkçe Yayın

Hiçliğin hakim olduğu bu evrende varoluşumu yazarak anlamlandırmaya çalışıyorum.