Ekonomi | Siyasi Bir Yazı Değildir

Salih Burak Kuş
Türkçe Yayın
Published in
4 min readNov 21, 2020

Her şeyden önce belirtmek istiyorum ki bu kesinlikle siyasi amaç ile yazılan bir yazı değildir. Bu, ekonomist olmayan, standart bir vatandaşın; ekonomist olmayan standart vatandaşların davranışlarına ve ekonomi hakkındaki yorumlarına yönelik yapılmış bir dizi gözlemin yazısıdır.

Şuan 2020 yılının Kasım ayındayız. E-Ticaretin artmasıyla beraber öncelikle teknolojik ürünlerde başlayan bir indirim furyası tüm dünyası kasıp kavuruyor. Şirketler yıl kapanmadan son bir hamle ile depolarını boşaltmak için indirim konusunda birbiriyle yarışıyor.

Kafanızı çevirdiğiniz her ekranda da bu yarışan şirketlerin reklamına rastlıyorsunuz. Ayrılan reklam bütçelerini bilmiyorum ama işe ne kadar uzak olursanız olun, bütçenin çok büyük olduğunu tahmin edebiliyorsunuz.

Onca reklamın ardından gün geliyor ve indirimin başlayacağı vakit internet sitesi ve uygulama hiç olmadığı kadar ağırlaşıyor. Aniden giren kullanıcı yoğunluğu sebebiyle bir süreliğine de olsa bant genişliği kalabalığı kaldıramıyor ve bu e-ticaret siteleri cevap veremiyor.

Sonra kafamı haber kanallarına çeviriyorum ve ekonominin ne kadar da kötü olduğunu duyuyorum. Sonra kendi kendime diyorum ki, neler oluyor?

İyi Kötü Ekonomi

İş hayatında geçirdiğim yıllar henüz çok olmasa da öğrendiğim net bir şey var:

Tek göstergeye bakarsanız hep kaybedersiniz.

Üretimde ve perakende sektöründe deneyimlerim var. Her iki sektörde de çeşitli göstergeler ile karşılaşıyorum. Başarılı olduğumuzu ölçebilmek için geliştirilen çeşitli formüller ile yaşıyoruz. Ancak şunu öğrendim ki, tek göstergeye bakıyorsanız kandırılmaya mahkumsunuz.

Çünkü bir göstergeyi yükseltmenin her zaman birden fazla yolu vardır. Fakat bu yollardan tamamı kuruma fayda sağlayacak şey olmak zorunda değildir. Yani ben verimliliğimi %90 üzeri gösterebilirim. Yalan da söylemem. Ancak tam manasıyla doğru da olmaz.

Photo by Jason Leung on Unsplash

Ekonomiye bizlerin bakışı da bence bu şekilde.

Dolar yükseldi; ekonomi kötü.
Dolar düştü; ekonomi iyi.

Bu kadar kolay olabilir mi? Yani uğuruna okullar açılan, peşinden profesörler yetiştirilen, sayfalarda kitaplar yazılan ekonomi bu kadar kolay ölçülebilir mi?

Amerika Ekonomisini Neye Göre Ölçüyor?

Bu düşünceye sahip halkımıza sormak istiyorum: Amerika kendi ekonomisini neye göre ölçüyor peki? Doların yükselmesi ve düşmesi onlar için neyi ifade edebilir ki?

Bence çok bir şey ifade etmiyordur. Sonuçta FED denilen kurum özel ihtiyaçlarına göre dolar piyasasına yön verebiliyor. Biraz teorilere inerseniz daha neler neler yapıyor ancak çok da anlamadığım için o tip teorilere girmeyeceğim.

O halde dolara bakmayı bıraktığımız noktada enflasyon gibi terimler devreye giriyor. Ancak o da tek başına bakıldığında yüzlerce şeyin ortalaması olduğundan gerçek durumu yansıtıyor olması tartışılır. Bu sebeple bakılması gereken şey kesinlikle sadece enflasyon da olamaz.

Neye Bakacak Bu Millet?

Ona bakma, buna bakma. Nasıl anlayacağım ben ekonomim güçlü mü, değil mi?

Bunlar internette hızlıca bulduğum veriler. Hatta bulduğum onlarcasından seçtiğim yedi tanesi.

Bu veriler ne diyor peki? İnanın bilmiyorum. Bir kısmına bakıp kendimizi şanslı hissediyorum. Diğer kısmına bakıp batıyoruz diyorum. İkisi de doğru, ikisi de yanlış.

O sebeple neye bakarsanız bakın, sadece görmek istediğiniz şeyi görürsünüz. O sebeple bir televizyon kanalına göre uçuyorken, diğer televizyon kanalına göre batıyoruz.

Acı Gerçekler

Ancak bir gerçek var ki e-ticaret sitelerine girişler aşırı yoğunluktan tıkanıyor, yeni çıkan telefon ve oyun konsolları ilk günlerden tükeniyor. Çöplüklerin çevresinde ekmekler ve diğer gıda malzemeleri dolaşıyor.

Photo by Markus Spiske on Unsplash

Normal kilolu insan oranı azalırken, obez ve obez öncesi artıyor. Ama yukarıda yazdıklarımızı unutmayalım, sadece bunlar bize ekonomi iyi ya da kötü diyemez.

Üreten mi, Tüketen mi?

Yazının başında dediğim gibi bu bir siyasi yazı değildir. Ben ekonomi uzmanı da değilim. Sade bir vatandaş olarak dinlemekten ziyade okumayı tercih ediyorum bu konuda. Okudukça da herkesin doğrunun bir kısmını gösterdiğini görüyorum.

Kendimce kontrol soruları üretmeye çalıştım. Bu sayede vatana, millete, ekonomiye katkı mı sağlıyorum, yoksa zarar mı veriyorum diye anlamaya çalışıyorum.

Mesela en temel soru tükettiğimden fazla üretiyor muyum, olmalı bence. Direk üretmeye gerek yok elbette. Üreten ve ihracat yapan bir şirkette görevlerini yerine getiren bir çalışan olmak da üretmektir.

Tükettiklerinizi mümkün mertebe azaltıp ithalatı azaltıcı yönde alışkanlıklar geliştiriyor musunuz? Şu an bu yazıyı okuduğunuz cihaz ithal mi? Peki o ithalatı karşılayacak miktarda ihracat yapılmasına katkı sağladınız mı?

Neyi ürettiğiniz, neyi hazır aldınız? Ürettiğiniz şeyi satmak istemeseniz müşteri başkasının kapısını çalabilir mi, yoksa size mahkum mu? Tükettiğiniz şeyi isteseniz başkasından alabilir ya da kendiniz üretebilir misiniz?

Bunları sorun kendinize. Ülkeye böyle bakın. Çünkü bir noktada satmak için almak zorundasınız. Önemli olan neyi satıyor, neyi alıyorsunuz?

Ekonomi bana göre başkalarının yıllar önce kurduğu bir oyun. Büyüyen ekonomi, daralan pazar lafları da başkalarının düzeni. Onların düzeninde en fazla onlar kadar büyüyebilirsiniz. Yapmanız gereken kendi düzeninizi kurmak. Tekil olmak. Vazgeçilmez olmak.

Peki siz bugün vazgeçilmez olmak için ne yaptınız?

--

--

Salih Burak Kuş
Türkçe Yayın

Endüstri Mühendisliği | Blog | Sistem Düşüncesi | Düşünce Harmanı