Elon Musk’ın Çipleri Bizi Kontrol Edecek (Mi Acaba?)
Geçtiğimiz haftalarda adını son yıllarda sıklıkla duyuran, SpaceX ve Tesla CEO’su Elon Musk, çılgın projelerinden birini daha açıkladı.
Fakat bu yeni projesi ne bir gezegende koloni kurmakla, ne de yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalıydı.
Kendisi için yeni bir alan olan biyoteknoloji dalında, insanlık için şu yıla kadar sadece uzak bir hayal olan çılgınca bir fikirdi: İnsan beynine çip yerleştirmek.
Musk’ın açıklamalarına göre insanlar bu çip sayesinde konuşmadan anlaşabilecek, telefon gibi elektronik aletleri dokunmadan kontrol edebilecek, uzuvlarını kullanmadan araba sürebilecek, iletişimlerinde dilden kaynaklı sorunlar artık olmayacak, yani gündelik hayatta yaptığımız pek çok işi artık efor sarf etmeden yapabileceğiz.
Küçüklüğümden beri nöroloji uzmanlarının ara sıra bu konuyu tartıştıklarını, fikirler ve teoriler ürettiklerini hatırlarım. Birçokları gibi bu fikir, benim için de sadece hayallerde gerçekleşecek bir projeydi. Fakat artık herkes için gerçek olmaya çok yakın.
Ancak sosyal medyada okuduğum kadarıyla insanlar bu projenin 1984 ve Cesur Yeni Dünya gibi kitaplarda var olan, bireyi tamamen baskı ve gözetim altında tutan, özgür iradeyi ve fikirleri yok sayan otokratik bir rejimin başlangıcı olarak görüyorlar.
Bu yorumları okuduktan sonra konu üzerinde düşündüm ve şu sonuca vardım;
Öncelikle insanların endişesi gayet makul. Sonuç olarak kontrol merkezinin içine yerleştirilecek olan bu çipin neler yapabildiğini veya yapabileceğini tam olarak kestirmek zor. Ve insanlar olarak bilmediğimiz, tanımadığımız her şeye olduğu gibi bu çılgınca fikre de mümkün olduğunca temkinli yaklaşıyoruz.
Ancak şunu da belirtmem gerekir ki, eğer bir grup insan, insanları kontrol etmek istiyorsa bunun için çip takmalarına ya da insan vücuduna yabancı bir cisim yerleştirmelerine gerek yok.
Çünkü hali hazırda insanları kontrol etmek isteyecek olanların, bunu yapmak için ellerinde bir teknoloji var: Medya Platformları.
Artık neredeyse her insanın elinde internete bağlı bir telefon yahut evinde açık bir televizyon var. Bu organları kullanarak pek tabii insanları diledikleri şekilde yönlendirebilecek güce sahipler.
Hatırlarsanız geçen sene Facebook kurucusu Mark Zuckerberg ABD seçimlerinin sonucuna etki ettiği ve kullanıcıların kişisel verilerini sattığı iddiası sebebiyle senatoda ifade vermişti.
Yine Google’ın karşınıza çıkan reklamları, arama sonuçlarınızı ve kullandığınız kelimeleri ayırt ederek seçtiğini fark etmişsinizdir.
Ya da haber ajanslarının her yıl çarpıttığı yüz binlerce haber yüzünden milyonlarca insanın gerçek bilgiden mahrum kaldığını biliriz.
Mesela 6–7 Eylül olayları bu duruma bir örnektir. Binlerce insan “Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’teki evi Rumlar tarafından yakıldı.” söylentisine inanıp, İstanbul’da bulunan Rum ve Ermeni yerleşkelerini, dükkanlarını yağmalamış, ateşe vermiş ve ülkeden ayrılmalarına sebep olmuştu.
Barack Obama’nın başkanlığı döneminde hackerlar popüler bir haber sitesinin ağına sızmış ve Obama’nın suikast sonucu öldürüldüğünü yazmışlardı. Bu haber domino taşı gibi pek çok haber ajansında son dakika olarak geçmiş daha sonra haberin yalan olduğu anlaşılmıştı. Fakat yine de ABD borsaları düşüşten kaçamamıştı.
Daha yazılabilecek sayısız örnek var. Ancak her birinin ortak noktası, insanları istedikleri şekilde düşündürebilme veya harekete geçirebilme imkânlarıdır.
Sonuçlamak gerekirse, insanları kontrol etmek isteyenlerin ellerinde zaten bu güç var. Nitekim zaman zaman bu gücü kullanmaktan da çekinmiyolar. Yani aslında kitaplarda var olan otoriter rejimin pençesine her an düşebiliriz. Bunun için beynimize çip takılmasına ya da başka uğraşlara gerek yok.
Yine de var olan ruhumuzu, benliğimize henüz katılmış olan yeni ruhumuz “internet” ile birleştirmenin nasıl bir sonucu olacak, hep birlikte her değişimde olduğu gibi yaşayıp göreceğiz.
Beğendiyseniz alkış atmayı, eklemek veya belirtmek istedikleriniz varsa yorum yapmayı unutmayınız. Yeni yazılarımdan anında haberdar olmak için takip etmeyi de düşünebilirsiniz.
Teşekkürler.
