Etçiller Dünyasında Bir Otçul Kedi

Sevde KAPU
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJul 27, 2024

İnançsızlık deneyimi olmayanlar, bilinçli inançlar uygulayamazlar. Karl Jaspers — Felsefi İnanç

hiç.

Küçük kedi her gün ot yemekten çok sıkılmıştı. Küçük kedi ve ailesi dışındaki tüm kediler leziz et yemekleri yiyor, beslenme için kendilerine sınır koymuyorlardı. Küçük kedi kendini bildi bileli otçul olmasına, bunu kanıksamasına karşın zihni sorular, sorunlar üretmeye devam ediyordu. Sanki zihninde küçük düşünce işçileri vardı ve durmadan çalışıyorlardı….

Yıllar geçti. Küçük kedi büyüdü. Kedi büyüdükçe düşleri, hayalleri ve soruları da büyüdü. Küçük kedinin soruları o kadar büyüdü ki sanki zihnini delip vücudundan dışarı çıkıp gökyüzüne kadar ulaşıyordu. Kediler ülkesinde tüm kediler etçil besleniyordu ve kedi artık otçul olmaktan çok yorulmuştu. Otçul olmak artık kendisine çok anlamsız geliyordu.

Kedi o gün yine otçul olmasından dolayı hüzün duyduğu ve kendisi gibi hissedemediği bir sabaha uyandı. Yataktan kalktı ve aynaya baktı. Aynaya baktı ama sanki aynada baktığı gözler kendisinin değildi. Aynaya uzun uzun baktı ve gördüğü koca bir boşluktan başka bir şey olmadı. Kendi bedeninde başka bir ruhun gözlerine bakıyordu sanki…

Kedi düşündü. Düşledi. Hayallere daldı. Hayallerinde herkes gibi, tüm kediler gibi etçildi. Kimse ona neden et yemediğini sormuyordu. O da kendisi bile anlam vermediği otçul beslenme düzenini kimseye anlatmak zorunda kalmıyordu.

Kedi düşündü. Sırf ailesinde öyle gördüğü için otçul olmayı kabullenemediğini fark etti. Otçul olmanın onun için hiçbir manası yoktu. Olmadığı biri gibi davranmanın ruhunda açtığı derin yarası sızladı. Derin sızı kediye harekete geçmesini söylüyordu sanki…

Her sabah sorularından önce uyanmak isteyen ama asla sorularından önce uyanamayan kendi ilk kez sorularından önce uyandı. Yıllardır her an kendisine eşlik eden soruları bu sabah ortalıkta yoktu. Kedi koştu aynaya baktı. Ve ilk kez kendisini, kendi gözlerini gördü aynada. Yabancı hissetmedi.

Kedi kendinden emin, hızlı adımlarla yıllardır önünden geçtiği ama girmeye cesaret edemediği kebapçıya gitti. Acaba dedi kebap yemekten rahatsızlık duyar mıyım? Çünkü hayatında hiç et yememişti. Ailesinden öğrendiği, doğduğundan beri ona ezberletilen kurallara göre ahlaklı bir kedinin et yememesi gerekirdi. Kedi ahlakı bir kenara koydu. Eti yedi. Ahlaksız hissetmedi. Hatta en ufak bir rahatsızlık bile duymadı. Çünkü kedi zihnen uzun zamandır kendisini buna hazırlamıştı.

Kedi bir anda hüzünlendi ve kendine kızdı. Yıllardır kendini bu hazdan mahrum bıraktığı için kendisine sitem etti. Sitem kısa sürede yerini rahatlamaya bıraktı. Kedi artık herkes gibiydi. Herkesleşiyordu. Kedi ilk kez kendisini kediler ülkesine ait hissetti. Oysa bugüne kadar ruhu ve bedeni nereye gitse kendini eğreti hissederdi kedi. Kedi herkes gibi olmanın, sıradanlığın konforlu kollarına bıraktı kendini.

Kedi artık dışlanmak, kendini farklı ve tuhaf hissetmek zorunda değildi. Kendisinin bile anlayamadığı otçul olma kararını başkalarına açıklamak zorunda değildi. Herkes gibi sosyalleşebilir, diğer kedilerle temas kurabilir. Ve hatta belki bir gün aşık olabilirdi. Aşk…

Aşk.

Kedi herkesleşti. Eti yedi. Kedi hayatın akışında herkesle birlikte sürüklenip gitti. Kedi keyifle ve soruları olmadan yaşadı. Yıllarca keyifle ve kendi inançlarına göre yaşadı…

Taa ki bir gün yolda yaralı bir fare görene kadar. Küçük, savunmasız, etine dolgun yaralı farecik yerde öylece yatıyordu. Kedi fareyle göz göze geldi. Gözlerinin en derine baktı… Kedi yardım etmek için patisini uzatana kadar başka bir kedi fareyi kaptığı gibi midesine indirdi. Ve oradan uzaklaştı.

Kedi yaralı farenin gözlerini unutamadı. Kedi düşündü. Düşündü… Özgür olmak neydi? Kendi hazlarının sınırı ne olmalıydı? Kedilerin fareleri yemeye hakkı var mıydı? Ölen fareye ne olmuştu?

Kedi kafasında dönüp duran onlarca soru ile birlikte uykuya daldı. Rüyasında otçul olduğu günleri gördü. Farelerin yemek değil dost olduğu zamanları anımsadı… Kedi uyandı. Et yemenin kendisine haz verdiğini ancak onun et yiyebilmesi için bir canlının hayatının son bulması gerektiğini düşündü. Üstelik bu canlı kedilerden daha küçük ve acizdi..

Kedi günlerce düşündü? Fareden güçlü olması haz almak için fareyi yemek hakkını ona verir miydi? Kişisel hazlar mı, doğaya ve canlılara karşı nezaketli olmak mı önemliydi? Kedi günlerce düşündü. Etçil tabiatını, ot yiyerek hayatına devam edebileceğini ve nice soruları…

Kedi hikâyesinin sonunda, hikâyesinin başında olduğu yere vardı. Ama bu kez kendi adımları ile yürümüştü. Kedi inançsızlığı deneyimledi ve kendi inançlarını inşa etti.

Benden bana seslenir.
  • Kedinin adı yok. Çünkü o sıradan bir kedi yalnızca.

Tüm adsız kedilere gelsin…

https://www.youtube.com/watch?v=CSsMfkIyH2s&t=1s

--

--