Ben ve Kendim
Türkçe Yayın
Published in
4 min readMay 29, 2017

--

Evrenin Sırrını Anlayabilecek Kadar Zeki miyiz?

İlk filozoflardan bu yana üzerine düşünüle gelen “Evrenin sırrı nedir?”, “Hakikat nedir ve nasıl ulaşabiliriz?” gibi sorular, en azından insanların karnını doyurabilenlerince hala sorulmakta. Bunların, tıpkı bunlarla paket halinde gelen “Dünyaya geliş amacımız ne” sorusu gibi, cevaplamaktan ziyade sorması haz veren sorular olduğu söylenir.

Esasında bu her haz için geçerli. Yani nesneye duyulan arzu, o hazzın tamamen tatmin olmaması ile devam eder. Nesnenin elde edilip hazzın tam anlamıyla karşılanması, arzunun bitmesine yol açar. Fakat konumuz bu değil.

İnsanın evrenin sırlarını anlayabilecek kadar zeki olduğunu düşünmüyorum. Son yüzyıllarda, evrenin varoluşuna, kuantuma, atom altı parçacıklarına, canlılığın oluşumuna ve evrimine dair bilgimiz çok arttı ve sayısız teori geliştirmeyi başardık. Bilim dallarını ve teorileri birbirleriyle ilşkilendirmeye başladık. Hayal ettiğimiz şey ise tek ve büyük bir HER ŞEYİN TEORİSİ. Bilgimiz daha da artacaktır ama insan zihninin kavrayabileceklerinin sınırına her geçen gün yaklaşıyoruz.

Zekamızdan önce duyu organlarımızın yetersizliği bizi kısıtlıyor. Görebildiğimiz renkler ve işitebildiğimiz ses aralığı evrende var olanın o kadar küçük bir kısmı ki el yordamıyla yaşıyoruz. Uzaydan zeki canlılar gelse belki de “Kör ve sağır olmalarına rağmen fena ilerlememişler” diyecekler, bizim kör-sağır insanlara dediğimiz gibi. Yine de algımız dışında olan ışık ve ses spektrumunu ölçebilecek araçlar yapmayı başarabiliyoruz. Ama hayal bile edemediğimiz ne kadar duyu şekli var kim bilir.

Hayal edelim ve bir gün uzaydan bir takım zeki canlıların gelip bize bildikleri her şeyi anlatmaya çalıştıklarını düşünelim. Bizden çok zeki canlıların gözünde böcekten farklı olmayacağımız gerçeğini bir an unutup böyle bir uğraşa kalkıştıklarını varsayalım. Bunun, bizim bir hayvana bildiklerimizi anlatmaktan farklı olacağını, çünkü bizim iletişim için bir dil kullandığımızı düşünürüz. Onlarda iletişim kavramının olduğunu, hatta Arrival filminin sonları gibi bir şekilde anlaşabildiğimizi kabul edelim. Burada tek sorun anlatılan meselenin karmaşıklığı ve anlamaya çalışanın kapasitesi olacaktır. Evrenin sırları şüphesiz çok karmaşık olacaktır ve benim zekamıza yönelik ciddi endişelerim var. Çünkü insanların çoğunun anlamakta zorlandığı kuantum ve sicim teorisi gibi konular var. Dangalaklık edip kuantumu kimse anlamıyor demiyorum. Anlayabilmek çok fazla çaba istiyor ve her halükarda çoğu insanın zekasını aşıyor. Bir kısım insan anlıyor ama diğerlerinin anlayacağı şekilde anlatamıyor. Bunun tek nedeni zeka ve karmaşıklık. Bu böyleyken, evrenin sırlarını anlayabileceğimizi düşünmek hayalcilikten fazlası değil.

Bilal’e anlatır gibi anlatsalar bile bizim algımızı aşacaktır.

Bir diğer seçenek AI’lerin bize anlatması ki yine aynı problemler karşımıza çıkar. Fakat bunları anlayabilecek bir makine yapmak bile bizi yeterince tatmin etmeli. “Tanrı kaldıramayacağı büyüklükte bir kaya yaratabilir mi” sorusu gibi, “İnsan kendisinden daha zeki bir makine yapabilir mi”. Bence insan, kaldıramayacığı kayanın altına girer.

Az evvel geçiştirdiğim bir probleme dönecek olursam, bu sırları (bilimi) bilen (AI, Alien, ?), bizi bunları bilmeye kadir görmeyebilir ve boşuna anlatma zahmetine katlanmak istemeyebilir. Çünkü bizden bilmediği bir şey öğrenemeyeceğinin ve yeni bir bakış açısı getiremeyeceğimizin farkındadır.

Asıl korkunç olan düşünce ise evrendeki en zeki canlıların insanlar olması. Binlerce hatta milyonlarca yıl evreni didik didik edip obsesif bir şekilde bizden daha zeki ve ermiş canlılar arıyoruz ama bulamıyoruz. Tam bir hayal kırıklığı olurdu. Bence evrenin çıkınında daha fazlası var. Daha kötüsü ise tüm evrende canlılığın oluştuğu tek gezegenin dünya olması olurdu. Oxford Üniversitesi, İnsanlığın Geleceği Enstitiüsü’nden Anders Sandberg, “Eğer evrendeki tek uygarlık olduğumuzu düşünüyorsak, yaşamı yıldızlara yaymak gibi ağır bir sorumluluğumuz var” diyor.

Tabii sorular sorup cevaplamaya çalışmaktan yılmayacağız. Ne güzel. İnsan zekasının evrimle artma hızı çok düşük, mevcut sınırımıza yaklaşma hızımızsa acayip yüksek. Ki evrim zekamızı artırmak zorunda değil, aptallar kayrılmaya başlayabilir ve her şey tepe taklak olabilir. Türün başarısı için zeka elzem değil ne de olsa.

Şuraya internet aleminin en sevdiğim videosunu bırakayım. Neil deGrasse Tyson içerir. Özellikle 7:30’dan sonrası tüyler ürpertici.→ https://youtu.be/wSihAcz57A8

Meğer var olduğumuz evren bir simülasyonmuş ve evrenin sırrını (evrenin simülasyon olması) çözdüğümüzde karşımıza şöyle bir yazı çıkıyor:

Ve her şeye en baştan, bir önceki bölümü geçtiğimizden habersiz, tamamen farklı fizik kurallarına dayalı yepyeni bir evrende, bambaşka canlı formları olarak yeniden başlıyoruz.

Belki de şimdi ortak hafızamızda bulunan bazı şeyler, bir önceki bölümden aklımızda kalan ve belki biraz yanlış hatırladığımız bilgi kırıntılarıdır: tanrı, doğaüstü şeyler, uzaylılar, evrenin bir sırrı olması gerektiği, niye buradayız…

--

--

Ben ve Kendim
Türkçe Yayın

Oyun ve film incelemeleri daha önce başka yerlerde yazdığım metinler. O yüzden sıralamaları ve yayımlanma tarihleri alakasız olabilir.