Evrensel Rüya Sembolleri Var Mıdır ?

Rüya sembolleri herkes için aynı mıdır, bireysel olarak mı ele alınmalıdır?

Ali Rıza DURU
Türkçe Yayın
4 min readNov 9, 2020

--

Karga Mecmua

Dünya genelinde en çok görülen rüya sembolleri: uçmak, su, diş, düşmek, kaçmak, ölüm, çıplaklık diye sıralanabilir. Bu da demek oluyor ki insanlığın bilinçaltında en çok bu kaygılar yer alıyor. Peki bunlar herkes için aynı anlama mı geliyor ? Gelin bu soruya yanıt aramadan önce sembolün ne anlama geldiğine ve rüyada sembolün neye karşılık geldiğine bakalım.

Tdk’ya göre sembol bir fikir, düşünce veya hissi akla getiren, onu düşündüren işâret, resim, ses, harf, kısaltma vb. amblem, simgelerdir. Örneğin bayraklar o ülkelerin sembolüdür. Semboller kalem, bilgisayar gibi somut nesneleri ifade edebileceği gibi aşk, umut, çaresizlik gibi soyut kavramları da ifade edebilirler.

İmge ise duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayali, imajıdır. Örneğin birisi “Bu bir ağaçtır” dediğinde kimse ona “hayır bu bir buluttur” demez, çünkü ağaç sembolünün herkesin aklındaki göstereni aynıdır. Fakat bahsedilen ağaca ait duygu, düşünce ve yaşantıların oluşturduğu zihindeki görüntü o ağacın o kişideki imgesidir. Buna göre örneğin araba dünyadaki herkes için bir arabayı sembolize etse de herkesin aklında arabaya ait farklı imgeler oluşması beklenir. Fakat buna rağmen bu imgelerin de kendi içinde benzeşmesi olasıdır. Örneğin aynı aile üyelerinin arabayla ilgili imgelerinin belirli oranda ortaklaşabilmesi gibi insanların birbiriyle ilişkilenmesi arttıkça imgelerde ortaklık da artar, çünkü imge, sembollerden farklı olarak etkilenmeye çok açıktır. Böyle bakılınca bir ailenin, akrabaların, mahallenin, kasabanın, şehrin, ülkenin ve hatta dünyanın belirli bir yere kadar ortaklaşabilen imgeler oluşturması mümkündür. Özellikle bilişim çağının bu imgeleri ortaklaştırmada büyük bir rolü olduğunu düşünüyorum.

Gelin evrensel rüya sembollerinin geçmişte nasıl değerlendirildiğine bakalım.

M. Ö. 5000 yılında Babil ve Eski Suriye’de bir rüya geleneğine göre kim bir yerden başka bir yere uçtuğunu görürse, bu rüyayı mal ve mülkünü kaybedeceği şeklinde yorumlandığı ifade edilmektedir.

Bilinen en eski yazılı rüya kaydı olan British Museumdaki MÖ 1279–1213 yılarından kalma Antik Mısır kayıtlarından başlayalım. “Bir adam pencereden dışarı bakarsa bu iyidir, Tanrılar onun yardım çığlığını duyacaktır” şeklinde çevrilen bir rüya yorum biçimi var. Burada ölüm ve yaşam arasında rüyaların işlevsel kehanetine vurgu yapılıyor. Ama benim üzerinde durmak istediğim şey rüyasında ölümle ilgili bir şey gören herkesin “ölüm imgesi”nin benzeşip benzeşmediğiyle ilgili. Bu gerçekten mümkün müdür? Ölüm herkes için aynı mıdır? Örneğin yaşlı ve hasta birisi rüyasında ölümü görürse bu onun ömrünün uzun olacağını mı gösterir? Örneğin savaş alanında her an ölmek ve öldürmekle ilgili bir deneyimin içinden geçen biri rüyasında öldüğünü görürse?

Antik Yunanda rüyalar genelde Tanrıların veya ruhların kendilerini insanlara gösterdikleri rüyalar, Sembolik tarzda görülen rüyalar ve gelecekten haber verilen rüyalar olarak kategorize edilmiş ve bunların yorumlanması da aynı şekilde kategorize edilmişti.

Dinlerin rüyaya yaklaşımında da Antik Yunan kategorilerine benzer şeyler görebiliriz. Genel anlamda dinler Tanrının mesajları, Şeytanın mesajları ve günlük yaşantıların sonuçları olarak ayrılmıştır diyebiliriz.

2.yy’da Efeste doğmuş Artemidorus’un 5 ciltlik kitabının 12. Bölümünde “Tüm vahşi hayvanlar ve düşmanlarımız arasında bir yakınlık vardır. Bir kurt şiddetli bir düşmanı, tilki, düşmanın gizli bir şekilde saldıracağını” belirtir. Burada da yine herkes için aynı sayılacak ortak imgeler tespit edilmiştir.

Freud, 1900 yılında yayınladığı Rüyaların Yorumu kitabında herkes tarafından görülen Tipik Rüyaları “bunların her durumda aynı kaynaktan gelmesi ve dolayısıyla rüya kaynaklarına ışık tutmaya özellikle elverişli”(syf.321) olduğundan fakat psikanaliz tekniğinin bu konuda yetersiz kaldığını itiraf etmek zorunda olduğundan bahseder.

Jung ise Freud’un tıkandığı noktada yeni pencereler açıp evrensel sembollerin varlığına ve hatta bunların arketipler olarak rüyalarda bolca yer aldığına özellikle dikkat çekmişti.

Psikoloji dünyasının bakış açısına göre bilincin her türlü içeriğinin bilinçaltını ve sonrasında rüyaları şekillendirdiğini ve sembol ve imgelerin de rüyaların bel kemiğini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Rüyaların biricikliği, kişiye özgülüğü her zaman belirtilen temel özellikleri olmasının yanında içinde yaşadığı toplumdan kopuk olmayan bireyin diğerleriyle birlikte oluşturduğu ortak imgelerin de rüyalarında belirli oranda benzerlik göstermesi kabul edilebilir bir görüştür. Burada önemli olan fark, bireyin o imgeyi rüyalarında tekrar nasıl yorumladığı, hangi bağlamda değerlendirdiği ve rüyasında ne tür bir deneyimin parçası haline dönüştürdüğüdür. Rüya analiz çalışmasının temel işlevselliği de bana göre burada ortaya çıkmaktadır.

Öyleyse evrensel rüya sembolleri bulunmasını kabul etmek kolay görünse bile evrensel rüya imgeleri konusunda bir uzlaşı bulunduğunu söylemek şimdilik pek mümkün görünmüyor. Bunun için dünyanın daha fazla etkileşim içinde olması gerektiğini ve etkileşimin ortak imgelerin oluşmasındaki temel unsur olduğunu söylemek gerekiyor.

--

--