Farklı Bir Düşünce Perspektifi

Baki Akgün
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJan 1, 2024

Merhaba değerli okuyucu. Seninle muhtemelen aynı coğrafyalarda büyüyüp aynı sorunları yaşadık. Ailevi durumlarımız sosyo-ekonomik durumlarımız farklılık gösterse de birbirimizden çok bir farkımız yok. Hangi ırka, dine, cinsiyete mensup olup ve daha nice farklılıklarımız olsa da özünde aslında aynıyızdır. Toplumun geri kalanı gibi ben de şikayet edilen konulardan etkilendim, hayıflandım, şikayet ettim. Çeşitli olaylardan bunalıp strese ve depresyona girdi. Gelecek kaygısı yaşıyoruz hepimiz. Peki nereye kadar böyle gider? Hep bu döngülerle mi sınanacağız ölene kadar?

İnsanoğlu doğası gereği her devirde sıkıntı çekmiştir istisnasız. Bir sorun çözülürken diğer bir sorunu doğurmuş hep. Sonucunda atalarımız da bizler gibi stresle depresyonla hayatlarını sürdürmüş.

Her insanın “Değiştirebildikleri” ve bir yandan “Değiştiremedikleri” durumlar var ve aslında tüm o yaşanılan olumlu veya can sıkıcı durumların kaynağı burasıdır. Nedir o zaman bu iki kavram ve neyin farkına varacağız?

Değiştiremediklerimiz

Bilirsiniz ki sizler de benim gibi bir toplumun parçası veya üyesisiniz. Toplumun veya toplumu temsil eden bir kuruma etki etmeniz çok çok zor ve nadir görülen bir olay. Ailemizi, etnik kökenimizi, doğacağımız yeri ve zamanı gibi faktörleri biz seçemiyor ve değiştiremiyoruz. Bu adeta bir fizik yasasıdır. Özgür bir ülkede toplumsal olaylarla belki etkisi olabilir ama diğer türlü bir ülkede bireysel olarak bir yetkimiz yok. Toplum ve üst kurumlar zaman zaman istemediğimiz kararları alıp bizlerin fikir ve eylemlerini hükümsüz kılabiliyor. Doğduğumuz büyüdüğümüz çevrede aslında değiştiremediğimiz o kadar çok şey var ki… En ufak bir olaydan tut en büyüğüne kadar yetkimiz dahilinde gelişmeyen çok fazla olay var. İşte o stresin, depresyonun, bunalımın ve istemediğimiz durumların büyük çoğunluğu bu başlık altında toplayabiliriz. İlk başta sorduğum soruları hatırlayın. Bu hep böyle devam mı edicek gibi sorular vardı.

Değiştirebildiklerimiz

Üstad Marcus Aerelius der ki “Hayatımız Düşüncelerimizin Eseridir.” Aerelius’un temsil ettiği Stoacılık felsefesi esasında mutluluğun yegane amaç olduğunu ve eylemlerimiz ile düşüncelerimizin ona göre şekillenmesi gerektiğini düşünür. Buradan yola çıkarsak en başında düşüncelerimizi değiştirebiliriz. Düşünce yapımızın hayatımıza büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Buradan başlanabilir. Bir diğer değiştirebildiğimiz şey yaşantımızdır kesinlikle. Aptalca ve tembelce yaşadığımız yaşantıdan daha mantıklı kararlar verirken çabaladığımız bir hayata evriltmek bizim elimizdedir. İnsan gençken bir şeylerden feda etmelidir çünkü böyle bir zamanı bir daha göremeyebilir ve fırsatı tepebilir. Hayatının geri kalanını kazanmak adına gençliğinden bir şeyler feda etmesi gerektiğinin farkına vardım. Yeni alanları keşfetmek ve üzerine uzmanlaşmak, hatalar yapmak ve farkına varmak bizi daha ileriye taşıyacak fırsatlardır. Bizlere düşen bu fırsatları değerlendirmek. Şikayet etmek yerine çabalamak esasında. Eldeki fırsatların farkına varmak ve değerlendirmek. Bedenimizde ve ruhumuzda değişimin farkına varınca diğer alanlara etki etme düşüncesi çok olasıdır.

İşte bu bahsedilenler ile bulunduğumuz sorunların, coğrafyanın, ekosistemin ve bu gibi kendimizi sınırlandırdığımız alanın dışına çıkarak mutluluğu bir nebze yakalayabiliriz. Değişimin özden başladığını unutmayıp bu uğurdaki çabamız bizi daha ilerlere taşıyacağından şüphemiz olmamalıdır.

Diğer yazılarımda görüşmek üzere…

--

--