Farklı Bir Tat Arayanlara Oğulların Diyarı

Erhan KBekar
Türkçe Yayın
Published in
6 min readDec 10, 2018

--

İtalyan yazar Gipi tarafından yaratılan, 2016’da Oğulların Diyarı (La terra dei figli) adı ile yayınlanan ve yakın zamanda KaraKarga tarafından dilimize kazandırılmış hikaye,Post-apokaliptik dünyada hayatta kalmaya çalışan bir baba ve iki oğlunu anlatıyor.

Kim Bu Gipi?

Asıl adı Gian-Alfonso Pacinotti, Pisa kentinde doğan, İtalyan asıllı çizgi roman sanatçısıdır. Hayatı boyunca reklam sektöründe illüstrasyonlar yapmasının yanı sıra kısa metraj ve bağımsız video filmler de çeken sanatçı, çizgi roman camiasının önemli ödüllerinden Goscinny, Angoulême ve Max & Moritz‘i kazanmasının yanı sıra Eisner’a aday olma başarısı da göstermiştir.

Nedir bu Oğulların Diyarı

Oğulların Diyarı karanlık bir hikaye belirsiz bir gelecekte geçiyor ve dünyanın sonu nasıl geldiği bilinmiyor,bilinen tek bir şey var hayatta kalmak.

Hikayemiz bu dünyada hayatta kalmaya çalışan bir baba ve iki oğlu üzerinden işleniyor. Baba oğullarını hayatta kalmaları için sert,acımasız ve merhametsiz olarak eğitiyor.Yaşanan birkaç olaydan sonra baba hayatını kaybediyor. Hayatta iken sürekli yazdığı ve çocukların dokunmalarına izin vermediği defteri alan çocuklar babalarının ölümünden sonra defteri okumak ve içinde ne olduğunu öğrenmek için yola çıkmasıyla birlikte yaşanan olayları konu alıyor.

Yeni Dünya Düzeni

“ Sonumuzu getiren sebepler hakkında, tarih kitaplarında sayfalarca yazı yazılabilirdi. Ama sonumuz geldiğinde bir daha hiç kitap yazılmadı. “

Uygarlığın sonunun geldiği bu acımasız dünyada insanlar ilkel zamanlardaki gibi takas,avcılık ve toplayıcılık ile hayatta kalmaya çalışmaktadır,okumanın ve yazmanın gereksiz görüldüğü bu dünyaya ilk adımı iki kardeşin köpek avı ile atıyoruz,bu sahnede kardeşlerin birbiri olan iletişimi, avlanma sırasında ve sonrasında, yüz ifadelerinde ki umursamaz ve tatminkar hallerine bakarak nasıl bir dünyada olduğumuzu karakterler üzerinden görüyoruz.

Eski dünyaya ne olduğu kitapta pek fazla anlatılmıyor zaten çocuklar da bu yeni dünyada hayatta kalmak için yetiştiriliyor ağlamak, sevmek hatta okuyup yazmak bile vakit kaybı ve zayıflık olarak görülüyor; öyle ki kadınlara “Cadı” diye hitap ediliyor. Yukarıda bahsettiğim gibi çocuklar hayatta kalmak için ne gerekirse onu yapmaya hazır halde eğitiliyor.

Nerede o eski hayatlar?

“Sıradan olan, derdi Lydia teyze, alıştığınız şeydir. Bu size şimdi sıradan görünmeyebilir, ama bir süre sonra öyle görünecektir, sıradan olacaktır.”

Çizgi romanın bir sahnesinde geçen bir konuşmada “ Çocuklar, bir köpek öldürdüler. Bizim için normal. Artık. Kediler, köpekler hepsini öldürüyoruz. Onları yiyoruz… Bu doğru, ama şimdi, ben onlarla ne yapmalıyım? Bir zamanlar, köpekler halıda yatardı desem, divanların yanında… Kuru ve sıcak evlerde… Ve onları yemek yerine onları okşuyorduk, desem? Bunu yapsam sonra, onlara halının ne olduğunu söylemem gerekir, divanı ve kuru bir evi…” bu sahne anlatılırken artık dünyanın nasıl değiştiğini vurgulu ve dramatik bir şekilde aktarıyor okuyucusuna. Geçmiş yaşamı deneyimleyen insanların üzüntülü hallerini,bu durumdan rahatsız olsalar da çocukların hayatta kalması için onları bu şekilde yetiştirmenin gerekli olduğunu ve çocukların eski hayatı bilmediği için bu durumdan rahatsız olmamaları, aksine mutlu olmalarını sert anlatımıyla sunuyor.

Karakter Etkileşimi

Hikayede aile içerisindeki ilişkinin ne kadar sert ve otoriter olduğunu görüyoruz. Baba, oğullarının hayatta kalabilmesi için keskin çizgilere sahip bir düzen kuruyor, yasaklar getiriyor, kesin emirler veriyor ancak içten içe onları seviyor ama içinde bulundukları dünyadaki yaşama ayak uydurabilmeleri için bunu göstermiyor. Oğullar ise büyüklerin deyimi ile “Gençtir kanı kaynar” durumundalar. Babalarının bu otoriter düzenine içten içe isyan ediyor ve kendilerini kanıtlamaya çalışıyorlar. Babanın engellerine rağmen dünyayı tanıma istekleri hikayenin sürükleyici gerilimi oluyor. İki kardeş arasında büyük olanı, bazen babanın sözünü dinliyor ve sınırlara uyuyorken, küçük olan babasına hem hayranlık duyuyor hem de babasının koyduğu sınırları yıkmayı arzuluyor; sürekli babasını sorguluyor, şüphe ediyor. Babasının ona öğrettiği ve sürekli takındığı sert maço tavırlarının altında aslında sevilmek isteyen bir çocuk yatıyor. Bu da olayların gelişiminin ana nedeni oluyor. Yazar bu takıntılı düşünceyi çok başarılı şekilde resmetmiş.

İnanç

İnsanlık ilk günlerinden beri hep bir şeylere inanma ihtiyacı hissetmiştir, mitolojinin dayandığı esas kaynak bu ihtiyaca dayanır, dünyanın başında da insanlar kendilerine inanacak bir şeyler bulmuştur, dünyanın sonunda da. Bu kimi zaman bir heykel olmuştur, kimi zaman da bir totem ve bazı insanlar bu ihtiyaçları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya başlamıştır. Örneğin kilisenin cennette toprak vaat etmesi bu savın en büyük kanıtıdır.

Hikayede de bu tip bir olay ile karşılaşıyoruz. Dünyanın sonunda kendini tanrı ilan eden bir adamın neler yaptığına, insanları nasıl manipüle ettiğine şahit oluyoruz hikaye boyunca, “Bilginin olmadığı, şiddetin olduğu bir yerde insanların inançlarını sömürecek hep birileri olacaktır ve bu karanlığı aydınlatacak olan şey ise bilginin ta kendisidir” metaforunu bu ıssız dünyada sık sık görüyoruz.

Sayfa Tasarımı ve Hikaye

Gipi karakterleri dış dünya ile savaşırken masumiyetlerini kaybetmemeleri için zor seçimler sunar, karakterler sürüklenip dururlar. Hayal edilen dünya ile gerçek dünyanın farklı olduğunu sert yolla anlatmayı seviyor ve bu dünyada yetişen çocuklar, içinde bulundukları koşullara uyarak büyümek zorundalar. Ona göre dünya büyüklerimizin bize anlattığı dünya değil.

Röportajlarında hikayenin çizimlerinin doğaçlama geliştiğini söylüyor. Kendisi hikayeyi yavaşlatmayı tercih ediyor ve bunu çizgilerle yapıyor bir bakıyorsunuz çizgilerin tonu artmaya başlıyor, karakterlerin duygu hallerinde de bunu görüyorsunuz; yumuşak devam eden çizgiler bir anda keskinleşiyor. Hikaye ile ilgisiz olan karakterlerin ruh halini etkileyen sahneler daha da ağırlaşıyor bir anda; kargalar, köpekler, yağmur ve rüzgar katılıyor sahneye.

Oğulların Diyarı’nda babanın defterini okumak için çıkılan bir yolculuğa tanık oluyoruz. Bu yolculuğun başında defterin sayfalarını gördüğümüz bir kare var. Gipi burada bizim anlayacağımız şekilde defteri yazmamış, anlamsız bir dizi çizgiler var. Oğullar gibi biz defterde ne yazdığını okuyamıyoruz. Bu şekilde arka arkaya birkaç sayfa var. Bu, Gipi’nin karakterle bağ kurabilmemiz için bıraktığı ekmek kırıntılarından birisi. Şunu belirtmek isterim ki artık insanlar çok sık okumuyor. İnteraktif içerikler insanların daha çok dikkatini çekiyor hani o çok sık duyduğumuz “kitabını ne okuyorsun filmi var ya” kalıbını hatırlarsınız. Bu tip cesur ve zekice hareketler kitaba daha çok bağlanmanızı sağlıyor ve Oğulların Diyarı, yavaşlığın, farklılık gösteren “anlatı keşiflerinin”, her şeyi açık etmeyen dolaylı anlatımın, zeka dolu muğlaklığın taze bir alternatifi.
Beyaz ve siyahın en başarılı şekilde kullanımına tanık oluyoruz, hikayede hava değişimleri, gece-gündüz sahneleri ve olay akışında ki karakter değişimlerini sade ve düz çizgilerle renkli bir hikayeden daha yoğun şekilde aktarabiliyor.

Kullanılan yazı karakterleri hikayenin akışına uygun olarak seçilmiş ve kitap içerisinde uyumsuz bir görüntü oluşturmuyor ve hikayenin akışına uygun şekilde ilerliyor. Kapak tasarımı konusunda asıl romanınki gibi bir kapak tasarımı tercih edilebilirdi ancak şu an kullanılan kapak da hikayeyi verebilen hoş bir tasarım olmuş.

Özetleyecek olursak tayt giymiş kahramanların harala gürele dünyayı kurtarma hikayelerinden sıkılmış, alışılmışın dışında farklı bir tat arıyorsanız Swastika Nights ve The Road tarzı kitaplarında tutkunu iseniz Oğulların Diyarı tam aradığınız türden bir hikaye olacaktır.

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--