Göç Terminolojisi: Coğrafi Sınırlama, Şartlı Mülteci ve Sığınmacı Terimleri

Zübeyir Tosun
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJul 24, 2022

Geçtiğimiz hafta yazmaya başladığım ve belirli bir süre bunun üzerine yoğunlaşacağımdan bahsettiğim göç olgusunu anlamak için elimizde bulunması gereken terimler çantasının bu haftaki kavramları coğrafi çekince veya sınırlama, şartlı mülteci ve sığınmacıdır. Geçtiğimiz yazıda göç meselesini, göç, göçmen ve mülteci kavramlarını ele almaya çalışmıştım. Bu hafta üzerine yoğunlaşmaya çalışacağım kavramlar setinin parçaları ise özellikle Türkiye’nin 2011 yılından sonra sınır ülkesi olan Suriye’den almış olduğu kitlesel insan hareketliliği ile şekillenmiştir.

Türkiye toprakları içerisinde yaşadığımız zaman dilimine kadar farklı ülkelerden farklı sebeplerden dolayı hareket eden insanların kimi zaman durak noktası kimi zaman Avrupa’ya açılan kapısı kimi zaman da varılacak hedef yeri olarak varlığını korumuştur. Türkiye özellikle son 11 yılda almış olduğu kitlesel insan hareketi ile 2014 yılından sonra dünyanın en fazla mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmiştir. Resmi rakamlara göre (bu sayılar dinamik olarak sürekli bir değişim halindedir) yaklaşık 3,7 milyon geçici koruma statüsü altında Suriyeli bulunmaktadır.

Photo by Zübeyir Tosun at Seasonal Migrant Workers Camp in Isparta

Türkiye gerek 28 Temmuz 1951 tarihinde İsviçre’nin Cenevre kentinde imzalanan ‘Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’ (Cenevre’de imzalandığı için Cenevre sözleşmesi olarak da anılıyor) ve gerekse de 4 Ekim 1967 tarihinde ilgili sözleşmeye bir ek olarak hazırlanan ‘Mültecilerin Statüsüne Dair Protokol’ e (New York Protokolü olarak da ifade ediliyor) taraf ve uygulayıcı ülkelerden birisidir. Ancak Türkiye 1951 tarihli sözleşmeye şerh düşen (1961 yılında düşmüştür) ve o zamandan beri bunu koruyan kısıtlı sayıdaki ülkelerden birisidir. Bu şerh kimi kaynaklarda coğrafi kısıtlama kimi kaynaklarda ise coğrafi sınırlama olarak anılmaktadır. Türkiye koymuş olduğu coğrafi sınırlamaya dayalı olarak 1951 sözleşmesinde tanımlı mülteci statüsüne bir kısıtlama getirmiştir. İlgili sözleşmeye ek olarak mülteci kavramında ‘Avrupa ülkelerinden gelen kişileri’ mülteci statüsünde değerlendirmeye alacağını ve sığınma başvurusu tamamlandıktan sonra bu bölgelerden gelen insanlara mülteci statüsünü vereceğini ifade etmiştir. Dolayısıyla Türkiye ‘Avrupa ülkeleri dışından gelen’ kişileri mülteci statüsünde değerlendirmeyeceğini belirtmiştir. Günümüzde Türkiye dışında Kongo, Madagaskar ve Monako’da coğrafi kısıtlamayı sürdürmektedir. İlgili çalışmalarda ve literatürde Türkiye’nin 60 yılı aşkın bir süredir neden coğrafi kısıtlamayı sürdürdüğüne yönelik farklı açıklamalar bulunmaktadır. Üzerinde en mutabık olunan görüş ise, mevcut durumda ve konjonktürde özellikle sınırlarındaki ülkelerde yaşanan siyasi, ekonomik vb. kargaşalardan ve istikrarsız ortamdan dolayı potansiyel bir insan hareketliliğinin ilk durağı olarak görülen Türkiye, şayet coğrafi sınırlamayı kaldırırsa gelebilecek insan hareketliliğinin ilk varacağı yer olacağının çekincesi ve endişesi ile düşmüş olduğu bu şerhi günümüzde de sürdürmektedir.

Geçen yazıda da tanımlamaya çalıştığım gibi mülteciliğin 5 temel kriteri bulunmaktadır. Irk, din, tabiiyet, belirli bir toplumsal gruba mensubiyet ve siyasi düşünceler. Türkiye Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda (YUKK) mevcut durumda var olan coğrafi çekincesine binaen Avrupa ülkeleri dışından gelen hareketliliği tanımlamak için ‘şartlı mülteci’ (conditional refugee) kavramını ortaya çıkarmıştır. Şartlı mülteci de mülteci kavramı ile aynı şekilde ‘belirli bir zorlama ortamından’ kaynaklı olarak gerçekleşen ve menşe ülkenin itici faktörlerinin ön planda olmasından dolayı gerçekleşmektedir. Ancak buradaki temel ayrım ise gelen veya potansiyel olarak gelebilecek insan hareketliliğinin Avrupa konseyine üye ülkelerinin birisinden mi yoksa Avrupa konseyine üye ülkeleri dışında bir yerden mi gelip gelmediğidir. Eğer birey veya grup göç hareketine Avrupa Konseyi’ne üye olan herhangi bir ülkeden gerçekleştiriyorsa varmış olduğu destinasyon bölgesinde elde edeceği statü mülteci statüsüdür. Lakin bu birey veya grup göç hareketini Avrupa Konseyi’ne üye olmayan bir ülkeden gerçekleştiriyorsa varmış olduğu destinasyon bölgesinde elde edeceği statü şartlı mülteci statüsüdür.

Göç olgusunu anlamak ve anlamlandırmak için alet çantasında bulunması gereken bir diğer terim ise sığınmacıdır. Sığınmacı terimi uluslararası literatürde ‘asylum seeker’ olarak ifade edilir. İlgili kanunlarımızdan ve 1951 sözleşmesine düşmüş olduğumuz şerhten dolayı ‘sığınmacı’ terimi de Türkiye ekseninde varlığını sürdüren bir kavram değildir. Sığınmacılığın arkasında yatan temel itki gücü de kaynak ülkenin itici faktörlerinden kaynaklanan zorunluluk bulunmaktadır. Sığınma başvurusunda bulunmak isteyen birey kaynak ülkede yaşamını idame ettirecek bir ortamın olmadığından veya bunun korkusunu yaşadığından dolayı varmak istediği hedef ülkeye mülteci statüsü almak için başvuru girişiminde bulunur. Başvuru yapan kişinin başvurusu sonuçlanana kadar elde etmiş olduğu statü sığınmacı olarak adlandırılmaktadır. Şayet sığınma başvurusu onaylanırsa kişi mültecilik statüsünü elde etmektedir. Sığınma noktasında olumsuz bir karar çıkması durumunda ise sığınma başvurusunda bulunmuş olan birey veya grup sığınma başvurusunda bulunduğu ülkeyi terk etmelidir. Terk etmediği takdirde düzensiz göçmen konumuna düşmektedir. Glossary on Migration’a göre “her sığınmacı en sonunda mülteci olarak tanınmamakta fakat her mülteci olarak tanınan kişi ilk olarak bir sığınmacı olarak tanımlanmaktadır”.

Bu haftaki yazımda göç olgusunu anlamak ve anlamlandırmak için bilinmesi gereken kavramlar setinin içerisinde yer alan coğrafi kısıtlama, şartlı mülteci ve sığınmacı terimlerini aktarmaya çalıştım. Haftaya ise mevcut kavramlar setinin diğer terimleri olan düzenli/düzensiz göç ve göçmen, kaynak-transit- destinasyon ülkesi terimlerini açıklamaya çalışacağım. Bu yazıyı da dün okumuş olduğum bir makalede geçen bir cümle ile bitirmek isterim.

“Her göç bir insandır, her insan ise bir göçtür”.

Faydalanılan Kaynaklar

· Erdoğan, M. M. (2018). Türkiye’deki Suriyeliler, Toplumsal Kabul ve Uyum (2. bs). İstanbul. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

· Gülerce, H., & Duman, G. (2021). Misafir İşçilikten Diasporaya: Göçmen Bavulunun Dönüşümü. İçinde B. Gündoğmuş, Göçün 60. Yılında Avrupa’da Türk Toplumu Kimlik, Uyum ve Katılım (1. bs). Nobel Kitapevi.

· Perruchoud, R., & Redpath, lyanne. (2019). Göç Terimleri Sözlüğü (B. Çiçekli, Çev.; Göç Sözlüğü Sy 31). Uluslararası Göç Örgütü.

· Sironi, A., Bauloz, C., & Emmanuel, M. (2019). Glossary on Migration (Migration Glossary Sy 34). İnternational Organization for Migration.

· Yabancılar Ve Uluslararası Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik. (2016, Mart 17). Resmî Gazete. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/03/20160317-11.htm

--

--

Zübeyir Tosun
Türkçe Yayın

Etrafını güzelleştirmeye çabalayan bir dünyalı.