Göğünde Akşam Olmayanların Bayramı

Zeliha turk
Türkçe Yayın
Published in
2 min readApr 9, 2024
Photo by Hasan Almasi on Unsplash

Arife hepimizin çocukluğunda heyecanın, koşturmacanın, bayramlıkların, ailenin hep beraber olduğu, bayram sabahıyla kavuşmaların olduğu gündür. Yolculuklarla, alışverişle, pişen baklavalarla sarmaların harmanlandığı zaman dilimidir. Heyecandan göze uyku girmeyen gecenin, kıkırdamalarla süren sohbetlerin, hafif azarların, barışmaların, son iftarın aynı sofrada kurulduğu gündür. Trenlerle, otobüslerle, arabalarla varılan kavuşmaların anıdır…

Yine bir Arife günü, yine yollara ram olmuş insanlar. Binlercesinin köyüne, memleketine, sevdiklerine, tatiline varmak için çıktığı bu yolculukların arasında yavaş yavaş ilerleyen, yıllar içerisinde istikameti şehirden şehre, adresten adrese değişen anneler, babalar, çocuklar ve evlatlar var. Kiminin sıradağları aşıp, kiminin şehirden kopuk bozkırlarla buluşup, kiminin de adını dahi duymadığı kasabalara yolunu çıkaran bir yolculuk bu. Her yıl son olmasını umut ederek, sarılamadan, omzunda ağlayamadan koparılan dalların yeniden filizlenme mevsimi. Bayram önü, arife günü, onlar için Bayramın ta kendisi. Tüm aileyle kavuşulacak, avluların cıvıl cıvıl, koğuşların heyecanla koşturulduğu gün bugün; Bayram Görüşü. İçleri yorulsa da, kalpleri her görüşte heyecanla şakıyan yorgun çocukların günü. Uzun yolculuklarda huysuzlanan minik bedenlerin, yaşlı anne babaların gencecik bıraktıkları fidanlarıyla buluştukları, beton zemine serilen çarşaflarda, battaniyelerde büyüyen bebeklerin gözlerine fer geldiği gün bugün. Dostlarımın, arkadaşlarımın, kardeşimin bir araba koltuğunda hüzünlü gözlerini çocuklarından, yanına vardıkları eşlerinden sakladıkları Bayram görüşü bugün.

Göğünde akşam olmayanlarla, elinde uçurtmasıyla bekleyenlerin arasına örülen duvarlar hasretin tükenmesine, sevginin bitmesine, umudun yeşermesine engel olabilir mi? Dikenli tellere, aramızdaki mesafelere, uzayan yollara inat tükenmeden, tüketmeden bekliyoruz, yol alıyoruz. Yaşlanan bedenlerimize rağmen, hepimiz ayrıldığımız haldeyiz. Kimi 18'ine giremedi, kimi 20'sini geçemedi. Unutulan özgür zamanların hülyasıyla, hasta arkadaşlarının bakımıyla, koğuşlardaki bebeklerin şen şakraklığıyla dayanmaya çalışıyorlar. Üç kişiyle üç gün geçmezken otuz kişiyle sıkışılan bir koğuşta zaman; sağlam bir bidondan damlayan su gibi ağır aksa da, ellerinde siyah bir poşetle kapının önüne çıkarılacakları günü sabırla beklemekteler. Barışlar İncilerin onları beklediği hayalliyle zamana direniyorlar.

Uçurtmayı Vurmasınlar-Final sahnesi

Uçurtmalarımız gökte hepimize umut verirken, kaybettiklerimizin acısı, hüznü her zaman ruhumuzun kıvrımlarında salınmakta. Yetişemediğimiz kayıplar, vuslata erişemeden dünya hayatını tamamlayanlar, çocuk ruhuyla yetişkinliğe teslim olanlar. Anlatılacak hikayesine giydirilecek kelimeleri bulamadan, sessizce, yorgun ama tevekkülle, sabırla ayrılanlar. Ayrılıklarıyla bile kalanlara örnek olanlar, teslimiyetleriyle tevekküllerini harmanlayanlar, olgunluklarıyla yolumuzu aydınlatanlar. Başları dimdik, alınları ak bu dünyanın adalet sistemine değil sırtlarını ahirete dayayanlar. Gelip geçen makamların, mesleklerin cübbelerini sırtlarından çıkardıklarında bile karakterlerinde bir değişiklik olmadan yeniden ayağa kalkanlar. Kalanların kararan dünyalarını ihlaslarıyla aydınlatanlar…

Bizim de arifemiz sizinle, dört duvara mahkum, kimi içeride kimi dışarıda haksızca yargılanan, kimi kabre uğurlanan, kimi bayramda bile ziyaretçisi olmayan, kimi terkedilmiş bir limanda bir himayeye muhtaç olan… Kalplerimiz de, dualarımız da, budanan kollarımız da yanınızda. Körpecik ruhlarımızda açacak filizler de, cümlesini bulamayan kayıp kelimeler de, akamayan gözyaşları da bize emanet. Sizlerin kavuşacağı güne dek uçurtmalarımız ellerimizde sizin gökyüzünüzde…

Kavuşalım biran önce…

--

--

Zeliha turk
Türkçe Yayın

Merhaba, ben Zeliha. Bazen hayattan, bazen ruhtan kimi zaman da zihinden taşanları damıttığım köşem burası. Eskinin öğretmeni yeniden öğrenci. Kitap sevdalısı