Görünürlük ve Benlik Kurmacası Üzerine Üç Eser

m.güneş
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJan 25, 2021
Narcissus by Caravaggio

Sıklıkla postmodernist ya da modernist kurmacada işlendiğine şahit olduğumuz görünürlük izleği ve kimlik bunalımı teması, sadece Cumhuriyet sonrası Türkçe Edebiyata mahsus değildir. Geç dönem Osmanlı’nın ve Kurtuluş Savaşı yıllarının edebiyatlarına bakacak olursak bu dönemlerde de bu izlek ve temanın sıkça karşımıza çıktığını görebiliriz. Bunun bir nedeni de toplumsal ve siyasi dönüşümlerin eşiğindeki ya da içerisindeki Anadolu halkının ve yazarlarının yeni düzene ayak uydurabilme, eski düzenin kusurlarını ortaya koyabilme ya da bu değişimlerin olası yan etkilerini öngörme niyetidir. Bu yazıda Samipaşazade Sezai’nin “Pandomima”, Halid Ziya Uşaklıgil’in “Ferhunde Kalfa” öyküleri ile Halide Edip Adıvar’ın Handan isimli romanı bu izlek ve temaların kullanımı açısından benzerlikleri/farkları üzerinden incelenecektir.

İlk öykünün ana karakteri Paskal’ın yaşadığı ev “yalnız” ve “sükunet-i ebediye ile mutat”tır (Kolcu, 60). Öykü boyunca kimseyle yan yana gelmeyen ve konuşmayan ev sahibini düşününce önemli bir benzerliktir bu. Hatta sevdiği Eftalya dahi hiçbir ses seda işitmez Paskal’dan. Gerçi işitmek gibi bir derdi de yoktur. O da Pandomima’nın diğer müşterileri gibi Paskal’ı sadece bir komedyen olarak görmekte, validesine onu “ölen sevgili köpeğine” ve “pek hoşuna giden bir maymun”a benzettiğini söylemektedir (Kolcu, 61). Tüm öykü boyunca Paskal’ın “kendisinden beklenen yalnızca güldürmek”(Kolcu, 62) olduğunu, nasıl araçsallaştırıldığını ve bireyselliğinin görünmediğini okuruz. Öykünün sonunda ise kırılma yaşanır: Eftalya başkası ile evlenmiş ve kocasıyla birlikte Paskal’ı izlemeye gelmiştir. O gece Paskal kendisini asarak intihar eder ve öldüğünde dili dışarıdadır. Ölüyü görenler Paskal’ın “asılmış adam taklidi” yaptığını düşünmüştür lakin “bu seferki hali taklid değil, ölüm gibi hakikat”tir (Kolcu, 63). Başka bir deyişle Paskal ölümüyle bile bir birey olarak görünürlük elde edememiş, cesedi kimsenin kalbinde bir sızı bırakmamış ve komedisinin bir misali olarak algılanmıştır. Diğerlerine nazaran daha bireysel bir öykü olsa da Paskal’ın bir azınlık olması, toplumsallığın göz ardı edilemeyeceğini sezdirmektedir.

“Ferhunde Kalfa” öyküsünün ana karakteri ise evin kızında ayrı konmayan(!), “mutlak bir aynı,… biraz daha hafif olarak” (Kaplan, 41) kendisine de yapılan bir kadındır. Bu nedenle de evlenmek suretiyle evden ayrılıp bireysel yaşamına başlayabileceği sanısındadır. Hakikat ise ev halkının gözünde bir hizmetliden fazlası olmadığıdır; bir kadın, bir birey olarak görünürlüğü yoktur. Saçları rengini kaybedene kadar izdivacına müsaade edilmemesi tam bu nedenledir, bir cariye olduğu için öncelik her zaman efendilerindedir.

“Ferhunde Kalfa”nın “Pandomima”dan farkı ise şuradadır: Paskal toplumun onu nasıl gördüğünün bilincindedir ama Ferhunde bunun farkındalığına sahip değildir. O hala evin kızından bir farkı olmadığına inanmaktadır. Ayrıca Ferhunde bu kandırmacanın içine öyle gömülmüştür ki kendi benliğinin ayırdını kaybetmiştir (deindividualization). Bunun en belirgin örneği olarak şu gösterilebilir: Kendi yaşını bilmeyen Ferhunde bunu hesap etmeye çalışır ve bunu Sabit ile Hesna üzerinden yapar. Yine bir başka önemli kanıt ise Ferhunde’nin aynasıdır. Kişilik Psikolojisi deneylerinde sık sık benlik farkındalığının sorgusu için kullanılır ayna ve edebiyatta da kişilik için kullanılan önemli bir semboldür. Ferhunde’nin “eski kırılmış bir aynadan aşırılarak odasında ihtimamla muhafaza olunan el kadar bir parça”(Kaplan, 42) olan aynası kişiliği hakkında önemli ipuçları vermektedir. Dolayısıyla Ferhude’nin benliği bireyselliğini kaybetmiş, ev ahalisinden ayrık düşünülmesi mümkünsüz bir vaziyet almıştır.

Handan’da ise farklı bir benlik ve görünürlük durumu söz konusudur. Bu eserin diğerlerinden farkı Handan’ın benlik kurgusunun diğer karakter üzerinden yapılmış olması ve her bir karakterin Handan’ın farklı bir yanını görünür kılıyor olmasıdır. Bu karakterlerin Handan’ın hayatlarına giriş sırasına göre onun karakterini hangi yönlerini vurguladıklarını inceleyelim:

Neriman, Handan’ın yeğini ve en yakın arkadaşıdır; dil ve müzik eğitimi almasına rağmen “klasik/muhafazakar kadın” kategorisine daha yakın düşmekte ve bu sayede -yapılan kıyaslar üzerinden- Handan’ı da “eğitilen kadın” kategorisine sokmaktadır; Handan’ın eğitimli, bilgiye aç ve ilerlemeci yanını vurgulayacak, onu üstün kılacaktır (Adak, 171).[1] Handan’ın ilk aşkı Nazım ise Handan’ın kurtulamadığı(!) kadınlığını vurgulayan karakterdir. Handan’a evlenme teklif eder ve onu “maksadın kızı” yapmak ister ama Handan evliliğin “maksat”la alakası olmadığını düşündüğünden mütevellit teklifi reddeder. Yani Handan yeterince ilerlemeci değildir. Handan kadınlığına hitap eden Hüsnü Paşa ile evlenmeye karar verir çünkü sadece bir araç/yoldaş olarak değil, kadın olarak da görüldüğünü hisseder onun yanında. Ne yazık ki Hüsnü Paşa aynı zamanda çok eşli, “kötü erkek”tir (Adak, 169). Dolayısıyla “Eğitilen kadın” Handan’ı geleneksel değerleri ve sınırları zorlayan bir “yanlış Batılılaşma” örneği olarak gösterecektir. Hüsnü Paşa karakterinin zıttı ise Refik Cemal’dir. Handan ve Refik Cemal karakterleri metinde bütünlüklü bir ego yaratmaktadır (Adak, 177). Sorun ise şuradadır: Bu bütünlüklü egonun oluşması için bu iki karakter özerkliklerinden olurlar: Aşklarının en mütiş yaşandığı zamanların Handan’ın buhranlı dönemine, Refik Cemal’in ise gündelik hayatından ve “maksat”ından en uzak olduğu vakitlere denk gelmesinin nedeni de budur. Dolayısıyla Refik Cemal, Handan’ı en iyi anlayacak ve gösterecek karakterken onun bireyselliğini de aynı anda riske sokmaktadır.

Farklı dönemlerde yazılmış üç eser üzerinden görünürlük izleği ve kimlik bunalımlarının nasıl işlendiğini/kurgulandığını incelediğimiz bu yazıda sonuç olarak söyleyebiliriz ki eserlerde anlatılan deneyimler biricikliklerini korumakla beraber bir takım benzerlikler ve farklılıklar göstermektedir. “Pandomima” araçsallaştırıldığının ve görünür olmadığının farkındalığına sahip bir deneyim anlatırken “Ferhunde Kalfa”da benliğini kaybeden ve az önce saydığımız farkındalıklara sahip olmayan bir deneyim aktarılır. Handan’da ise ilişkide olduğu karakterler üzerinden benliğin ve görünürlüğün şekillendiği bir deneyim aktarılır.

[1] Buradaki kategoriler Sema Uğurcan’ın makalesinde yer almakla birlikte bu karakterler o makalede sınıflandırılmamıştır.

KAYNAKÇA:

Kolcu, Ali İhsan. “Samipaşazade Sezai: Pandomima.” Türk Öykü Dağarcığı. Erzurum: Salkım Söğüt Yayınları, 2006.

Kaplan, Mehmet. “Halit Ziya Uşaklıgil: Ferhunde Kalfa.” Hikâye Tahlilleri. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2013.

Adıvar, Halide Edip. Handan. İstanbul: Can Sanat Yayınları, 2013.

Adak, Hülya. “Otobiyografik Benliğin Çok-Karakterliliği: Halide Edip’in İlk Romanlarında Toplumsal Cinsiyet.” (2004). (erişim 13.12.2020)

Uğurcan, Sema. “Osmanlı Türk Romanında Kadın Tipleri.” (2002). (erişim 13.12.2020)

--

--