Günümüzü Nasıl Daha Verimli Geçiririz?

Fatih Başar Kutlu
Türkçe Yayın
Published in
6 min readJun 20, 2021

Çoğu zaman, aklımızda bir hedef olsa da gün içerisinde yaşadıklarımızın hengamesiyle hedeflerimizden uzaklaşır ve asıl yapmamız gerekenleri unutuveririz. Günümüzü daha verimli geçirmek esasında hayatımızı daha yaşanılabilir kılmak ve istediğimiz yöne yönlendirmek demektir. Peki bunu nasıl başarabiliriz?

Kaynak: FreePik

Özellikle şehir hayatına yaşamaya alışmış ve kalabalığın hızına ayak uydurma çabasına girmiş olan bizler, çoğu zaman zihnimizi toparlamakta ve aklımıza koyduğumuz bir hedefe yavaş ama emin adımlarla ilerlemekte güçlük çekebilmekteyiz. Elimizdeki bitmeden başka şeylere yönelmek ve hatta yarım bıraktıklarımızı daha önceden aynı makus kaderi paylaşmış olanların arasına iterek unutmak da tabii cabası.

Bu durumu değiştirmek elbette kolay değil. İçinde yetiştiğimiz koşuşturma kültürü tıpkı ona alışması kadar bir noktada ondan kurtulmasını da oldukça zor bir hale getiriyor. Ancak yine de, hayatımızı daha sakin ve ipleri elimize aldığımız bir şekle getirmek istiyorsak, işe her şeyden önce kendimizle ilgili bazı şeyleri sorgulayarak başlayabiliriz.

Bu noktada, daha önceki yazılarımızda da her seferinde değindiğimiz Stoacılık felsefesi bize fazlasıyla yardımcı olacaktır. Erdemli bir birey olmanın kişinin nihai hedefi olması gerektiğini öne süren Stoacılık, bakalım yaşamımızı ve içerdiği unsurları nasıl sorgulayarak istediğimiz berrak zihne ulaşabileceğimizi söylemekte.

Vaktimizi kiminle ve nasıl harcıyoruz?

Tıpkı atalarımızın da “Arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözümüzle bizlere ulaştırdığı mesaj gibi Stoacı filozofların da bizlere sık sık verdiği tavsiyeler ve kendimizi sorgulamamızı önerdiği noktalar arasında en başta yer vakit harcadığımız uğraşlar ve kişiler gelmekte.

Doğal evrimsel süreçte bulunulan çevrenin içindeki canlıları ve bu canlıların da yaptıkları ve etkileşimleriyle içinde bulundukları çevreyi biçimlendirmesi gibi, bizler de yaptıklarımızla etrafımızda bulunan veya bulunacak kişileri, içinde bulunacağımız ortamları ve bu kişilerin etkileriyle de ya da içinde bulunduğumuz ortamların gereği olarak karakterimizi şekillendirmekteyiz.

Birlikte vakit harcadığımız insanlar sürekli olarak futbol hakkında konuşabiliyor ve bu konuda birbirleriyle fikir alışverişi yapmaktan zevk alıyorsa, dolayısıyla bizimle de daima bu konuyu konuşuyorlarsa, bu ortam gayet beklendik bir şekilde bizim futbol ile ilgili olmamızdan içinde bulunduğumuz bir ortam olmakta beraber sonuç olarak bizim bu ilgimize daha derinlemesine dalmamızı sağlayacaktır. Yalnızca futbol değil, birden fazla sosyal ortam neticesinde ortaya çıkacak sonuç esasında bir bütün karakterimizi oluşturmaktadır.

Dolayısıyla kiminle ve ne ile vakit günümüzü geçirdiğimize çok dikkat etmemiz gerekir.

Mesele benim kontrolüm dahilinde mi?

Düşüncelerimiz, hareketlerimiz, yargılarımız, duygularımız gibi şeyler bizim kontrolümüz dahilindeyken; diğer insanlar, doğal afetler, mal varlığımız, dünyevi şartlar gibi şeyler ise kontrolümüz dışındadır. Kontrolümüz dahilinde olmayan bu unsurlara ancak dolaylı yoldan bir kontrol sağlayabilir, bu unsurlara yönelik düşünce ve duygularımızı şekillendirerek onları olmasa dahi bizim üzerimizde yaratacakları etkileri istediğimiz şekilde düzenleyebiliriz.

İşte bu noktada yaşamdaki her şeyin kontrolümüz altında olmadığını kabul etmek ve bu kontrolümüz dışındakilere yönelik eğilimlerimizi sağlıklı bir şekilde değerlendirerek istediğimiz şekli verebilmek, karşılaşacağımız en zorlu ve beklenmedik şartlardan dahi huzurumuz bozulmadan, sükunetimizi koruyarak ve zihnimiz berrak bir şekilde ayrılmamızda bize yardımcı olacaktır.

Önemli olan sahip olduğumuz kaynakların ne kadar yüksek olduğu değil, zihinsel olarak odaklandığımız noktanın ne kadar önemli bir nokta olduğudur. Dışsal etkenlerde değil, onların üzerimizdeki etkilerinde farklılık yaratabiliriz ve böylece daha güçlü, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için önemli bir adım atmış oluruz.

Herhangi bir kişinin ideal bir günü nasıl olmalıdır?

Genellikle dışardan baktığımız yaşamlar hakkında mantık temelli ve keskin ayrımlar yapabilmek, en makul yolu belirlemek ve uygulanabilir planlar çıkarmak bizim için daha kolaydır. Sözkonusu kişi kendimiz olmayınca daha objektif bir bakış açısından bakabileceğimiz için, kendimizi değerlendirirken objektif olabilmek adına da bu durumu kullanabiliriz.

Ortalama bir bireyin ideal bir yaşam sürebilmesi adına günlük olarak yapması gerekenlerin, düzeninin nasıl olması gerektiğini bir düşünün. Aklınızda yarattığınız ortalama birey için günlük bir planlama yapın. Ve eğer bu konuda kuvvetli bir zihniniz varsa bu planınızı kısa, orta ve uzun vadeli olarak erişebileceği sonuçları da düşünerek genişletebilirsiniz.

İşte bu noktada, işin içine kendinizi dahil etmenin vakti gelmiştir. Ortalama bir birey için düşündüğünz ve uygulaması gayet mümkün olan bu plan sizin için neden geçerli olmasın? Planınızı yürürlüğe koymanızda size sorun yaratabilecek engelleri belirleyin ve ortadan kaldırabileceklerinizi nasıl etkisizleştirebileceğinize odaklanın. İşte, geriye kalan, ideal gününüzü nasıl geçirebileceğinize dair makul bir plan olacaktır.

Başarılı diğer insanların eriştikleri nokta ve içlerindeki cevher, bizim erişebileceğimiz nokta ve içimizdeki cevherden hiç de farklı değildir. Aramızdaki tek farklılık ise, olağandışı durumları bir kenrara bırakırsak, o kişilerin sürekli ve uygun bir plan çerçevesinde sıkça çalışmaları olcaktır.

Bu konuda kendimi geri çekerek ne kaybediyorum? Aksi halde ne kaybedebilirim?

Şüphesiz hepimizin “keşke” dediği meseleler vardır. “Keşke şuraya başvursaydım” “Keşke zamanında şunu alsaydım” keşke, keşke, keşke… Keşkelerimiz aslında bir noktada bizler için oldukça önemli bir ders fırsatı yaratır. Bir kere yaptığımız bir hatayı fark edebiliyorsak ve geriye dönüp baktığımızda o konuda “ah keşke” diyorsak, bu aynı zamanda bizim için o hatayı tekrar etmemek adına da önemli bir fırsat demektir.

Ancak, her fırsat hayatta karşımıza her zaman çıkmayabilir. İngilizce’de dediği üzere “once in a lifetime” yani hayatta sadece bir kere karşımıza çıkacak ve belki de bizim için çok büyük bir eşik atlama anlamına gelebilecek fırsatlarla karşılaşmamız gayet mümkün. İşte, keşkelerimize bir yenisini eklememek ve böylesine önemli bir fırsatı da kaçırmamak adına, karşılaştığımız zaman çekindiğimiz, korktuğumuz ve cesaretimizi toplayarak ileri adım atmaktan geri kaldığımız bir fırsat olduğunda kendimize bu soruyu sormalıyız: Bu konuda kendimi geri çekerek ne kaybediyorum? Aksi halde ne kaybedebilirim?

Düşünmemiz gerek, velev ki cesur davrandık ve fırsatı değerlendirmek için gereken adımları attık. Başarılı olursak sonucunda ne elde edebiliriz? Başarısız olursak, aynı şekilde, en kötü ihtimalle hangi sonuçlara katlanmamız gerekir? Bu sonuçlar bizim için başarılı olduğumuz takdirde elde edebileceklerimize dair risk almaya değer mi?

Terazinin bir ucuna ilk sorumuza diğer ucuna ise ikinci sorumuza verdiğimi yanıtları koyarak karşımıza çıkan fırsat için risk almaya değip değmeyeceğine karar vermemiz gerekir. Böylece aynı zamanda cesaretimizi toplamak için de kendimize bir motivasyon kaynağı oluşturmuş oluruz.

Benim için bu hayatta en değerli şey/uğraş/sonuç nedir?

Her kişinin yaşamda değer verdiği şeyler farklılık gösterir. Ancak bizim için önemli olan, neye ya da kime en çok değeri verdiğimiz değil, buna erişmek için neler yapmamız gerektiğidir.

Eğer bizim için neyin nihai hedefimizi oluşturabilecek kadar önemli olduğuna kanaat getirmezsek, neye erişmemiz gerektiğini de bilemeyiz. Haliyle yolumuzu çizmeye başlamak için kendimize bu soruyu sormamız ve yanıtımız üzerine iyice düşünmemiz gerekir. Örneğin hayattaki en değerli şey sizin için “bilgi” olabilir. Dolayısıyla uğraş da “öğrenmek” olacaktır. Eğer böyleyse hayatınızı sürekli olarak yeni bilgilere erişebileceğiniz, öğrenim sürecinizin daima devam edeceği bir temel üzerine oturtmanız gerekir.

Bu noktada elbette sorumuza “annem” “eşim” “çocuğum” gibi yanıtlar verebiliriz. Bu kişilerin bizler için kıymetinin ölçülemez olması, tabii ki çok doğaldır. Ancak yaşamımızı rayına koymak adına daha sağlıklı sonuçlar alabilmek için bu yanıtlarımızı biraz daha daraltmamız gerekebilir. Yani “annemin sağlığı” ya da “çocuğumun eğitimi” gibi, bu kişilerle ilgili alt başlıklar belirlememiz, erişmemiz gereken hedefi ve dolayısıyla bu uğurda izlememiz gereken yolu belirleyebilmemiz adına bize daha berrak bir çizgi sunacaktır.

Ne olursa olsun, hedefimizi belirleyebilmek adına yaşamımızdaki en değerli unsuru belirlemek oldukça önemlidir. Daha sonrasında ise bu sorunun yanıtına göre kendimize bir yol çizebilir ve günümüzü de hedefimiz için ilerleme katetmek adına şekillendirebiliriz.

Olmak istediğim kişi miyim?

Son soru olarak kendimize bunu sormalıyız. Olmak istediğim kişi miyim? Elbette bunun için önce nasıl biri olmak istediğimizi belirlememiz gerekir. En temel ve herkesin kolayca isteyeceği kişilik özelliklerinin yanısıra yaşamımızı şekillendirmemiz gereken unsurları göz önünde bulundurarak kendi karakterimizi ve olmasını istediğimiz şeklini düşünmemiz gerekir.

Bir önceki yazımızda uzun uzun üzerinde durduğumuz üzere aslında bütün alışverişlerimiz zaman üzerine kuruludur. Her yaptığımız iş, aldığımız para ve onun karşılığında edindiğimiz malımız, mülkümüz aslında en temelde uğruna zaman harcayarak edindiğimiz şeylerdir. Dolayısıyla herkes için geçerli en ortak para birimi esasında zamandır. Ve ne yazık ki hepimizin zamanı kısıtlı.

Ne zaman olacağını bilmiyoruz ama bir an gelecek ve o an, son anımız olarak tarihteki yerini alacak. Dolayısıyla karakterinizin bürünmesini istediğiniz nihai şeklini belirledikten sonra ve aynı şekilde bir yukarıdaki sorumuza cevap olarak hayatta en çok değer verdiğimiz şeyi dolayısıyla da onunla ilgili uğraşı netleştirdikten sonra her anımızı bu uğraşla ve ideal karakterimize erişmek için kullanmamız gerekir.

Çünkü hangi anın son anımız olduğunu bilmiyoruz. Dolayısıyla her anımızı, her günümüzü sonuncusuymuş gibi yaşamak, bir yandan da sonrasında nasıl hatırlanmak istediğimize göre içinde olduğumuz ve olamayacağımız geleceğimiz için çabalamak gerekir. Çünkü yaptıklarımız, bizi tanımlar.

Size sabahlara kadar hayvansever olduğumu çevreci olduğumu anlatabilirim ama bu uğurda bir çaba sarf etmediğim sürece anlattıklarım boşa boğaz patlatmak ve sizi inandırmak adına söylenmiş bir avuç yanıltıcı sözden daha fazlası olamaz.

Bu sebepten, nasıl olmak istiyorsak bizim için yaratılmış en büyük fırsat şu andır. İyi bir insan olmayı düşünmemeliyiz, iyi bir insan olmalıyız. Hemen şimdi!

Yazımızı burada sonlandırırken, yine Stoacı felsefeyi farklı açılardan hayatımıza uygulayarak kendimizi geliştirebileceğimiz noktalara ilişkin kaleme aldığım ve Epiktetos, Seneca, Marcus Aurelius gibi isimlerin bizlere önerdiklerine ve bu önerileri kendimize nasıl uygulayabileceğimize değindiğim önceki yazılarımı okumak için;

--

--

Fatih Başar Kutlu
Türkçe Yayın

I'm %99. [MSc in IR, UniMi] | — |PS: I’m using my friends Paypal Account for tips. Thanks for you attention and support! ^^ | — |