Geçmiş İşte!

Sonbaharın gelişiyle ağaçlar yapraklarını dökmeye başlar, aslında bu sadece ağaçlar için anlamlı değildir, sonbahar tam anlamıyla yeniden başlayabilmek için bir ayrılık mevsimidir her canlı için.

Gülhavin Kılıç
Türkçe Yayın
6 min readSep 11, 2022

--

Ben de yeni hayatıma başlamak üzereyken geçmişime layık bir yaprak dökümü yazısı yazmak istiyorum, bu yazının farklı bir versiyonunu ilk İngilizce yazım olarak da paylaşacağım umarım sonbahar bitmeden. Okuyucularım için küçük bir spoiler.

Ortamlarda minimalistim diye gezinirken maalesef ki anı kutumla karşılaştığımda aslında TLC İstifçiler bölümünden biri olduğumu fark ediyorum.

eminim bunu yapan arkadaşım bile hatırlamıyordur, bir zamanlar coğrafya çalışıyormuşuz

Bugün de sonbahar yaprak dökümüne özel anı kutumda temizliğe gitmek istedim ve geçmişim ile yüzleştim. Günlüklerim, konser, sergi ve tiyatro biletlerim, mekanlardan aldığım peçeteler, bir zamanlar mektuplaştığım arkadaşlarımdan gelen mektuplar, yaptığım oturumlarda katılımcıların bana yazdığı feedbackler, katıldığım, düzenlediğimiz kongrelerin yaka kartları, takdir belgelerim, küçük hediyelerim, geçmiş yılların takvimleri, kartpostallar, çok eskiden yaptığım bir kanaviçe örtüsü, bazı seyahatlerime dair biletler, ortaokulda ve lisede arkadaşlarıma imzalattığım gömlekler…

gerçekten istifçilik böyle bir şey, antikacılara satılır mı bu kitapçık

Saymakla bitmeyecek kadar çok şeyim var ve ben bunlarla nasıl baş edeceğimi, bunları nasıl sınıflandırıp depolayacağımı bilmiyorum. Soldan soldan geliyorlar ve diyorlar ki hepsini at gitsin. Sonra her bir parça beni bambaşka zamanlara götürünce de atamıyorum.

Youtube kanalım olsa anı kutumda ne var videosu çekerdim, izlenirdi bence.

Blogum olduğu için yazı yazıyorum, anı kutuma hoş geldiniz!

Bu yazıyı yazarken arkada melankolik mix listem çalıyordu, tuz biber yani.

Günlüklerimle başlayacak olursam, günlük tutmak hayatımda hep çok değerli bir yerde oldu, kilitli, pembe kapaklı günlük defterim olmadı sanırım hiç, olduysa da saklamamışım onu. Günlüklerim için evdeki en güzel ajandaları önce ben kapardım, haha. 4 tane dolu dolu ajandam var, 2010’dan başlıyor biri. 2011’e kadar devam etmişim, 2014’e kadar ara vermişim sonra yine başlamışım. Temaları ortak hepsinin: ders çalıştım, ders çalıştım. 2019’da dijitalde, yani Word dosyasında günlük yazmaya başlayana kadar ara ara günlük yazdım. Ve iyi ki dijitale geçmişim diyorum, göçebe bir yaşam tarzı sürdüğüm üniversite hayatımın bana en büyük katkısı az kâğıt, çok dijital, çok iş yapabilmenin yollarını aramak, bulmak ve uygulayabilmekti. Sanırım bir günlüğümü atacağım, çünkü kendisinin bazı sayfalarını okuduğumda ergenliğin melankolisi ve arabeski kalbimi acıtıyor. Geçmiş işte, yani kalsın geçmişte. (Nihayetinde iki koca günlüğümü attım, lise ve sonrasını içeriyordu ikisi de.)

El ile yazılan günlüklerin tek faydası el yazınızın gelişimini takip edebilmeniz sanırım, evet doktor olduğum halde yazım hala bozulmadı çok şükür ama 5 dk’da bir hasta bakarken de bu kaliteyi koruyabilir miyim emin değilim.

Hayır ya, çöpten biri alır okursa günlüğümü, inanılmaz yani, o kadar çok isim vererek yazmışım ki, ah akılsız başım. Neyse en iyisi parça pinçik edip atmak çöpe, böyle zamanlarda ünlü biri olmadığım için seviniyorum. Günlüklerim ifşa olsa da bir şey olmaz, haha.

veda etmeden hemen önce günlüklerim

Evet günlüklerle ilgili son olarak şunu söylemek istiyorum, kesinlikle dijital günlük tutmalısınız, yok ben illaki elime kâğıt kalem değsin istiyorum diyorsanız muhakkak tükenmez kalemle yazın, kurşun kalem deforme olabiliyor yıllar içinde. Ve açıkçası dijital günlüğün çok daha güvenli olduğunu düşünüyorum.

Ve sonuç olarak insan yedisinde neyse 24’ünde de oymuş, hiç mi değişmez insan. Hiç mi? Güven sorunlarım hala devam ediyor maalesef, yetiş ya Freud!

Yazdığım bazı yazıları da yırtıp attım hiç acımadan, yememiş ve içmemiş düşündüğüm her şeyi, yaşadığım her şeyi, hissettiğim her şeyi yazmışım.

-Napıyorsun?

-Oturmuşum kendime yazıyorum.

Diyalogu herhalde çok geçmiş hayatımda.

Küçükken en büyük hayallerimden biri bir mektup arkadaşımın olmasaydı. Üniversiteye geçtiğimde liseden bir arkadaşımla kısa süre mektuplaştık. Üniversitede yaptığımız mektup arkadaşlığı projesinde başka bir üniversite ile anlaşıp anonim olarak mektuplaştığım bir mektup arkadaşım oldu, kendisi ile proje bitiminde tanışıp bir günü beraber geçirmiştim, harika bir deneyimdi. O mektupların hepsini saklıyorum, atacaktım bugün ama kıyamadım, hala mektup zarflarında pullarla beraber saklıyorum.

sakladığım mektuplarım

Mektuplaştığım arkadaşlarımdan birinin bana yazdığı bir paragrafı buraya eklemek istiyorum:

Almanca kelimeler kadar uzun, telefon duvar kâğıdın kadar güzel bir ömür dileğiyle’

Yazıyı yazmam tek seferde olmadı, melankolik mix listem bitince Deutsche Poeise listesini dinlemeye başladım. Bu kadar hoş Almanca şarkılar ile yeni tanıştığım için üzgünüm.

Bir süredir de yeniden Slowly’den dünyadan insanlarla mektuplaşıyorum. Slowly’den daha önce şu yazımda bahsettim.

Anı kutumu yine sadece içinde ne var diye hatırlamak için açmış oldum, vazgeçtiğim çok az şey oldu, bir gün umarım istifçi olmaktan kurtulurum.

İmzalattığım gömlekler… Neyse ki iki tane ve az yer kaplıyorlar, hikmeti o ki gömleklere bakınca aklıma gelen arkadaşlarımı Instagram’dan ekledim, evet yeni bir haber, ben de artık kişisel hesabımla Instagram’dayım, herkesin hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettiğim için orada bulunmam gerektiğine ancak ikna ettim kendimi. Herkes hakkında bir şeyler bilmek iyi bir şeydir umarım.

‘3 kişilik asansöre seninle 2 kişi sığabiliriz.’ yazmış bir arkadaşım gömleğime, ah be zayıflığım ne çektin elimizden, inandırmadılar mı seni yemek yemediğine? Oysa sen yerken yemekleri ve severek yerken…

Bu yazıda aslında geçmişi gözümün önünden film şeridi gibi geçirmek istemiyordum, o tarafa kayıyorum sanki.

zamanında gazeteye röportaj da vermiştik, ben başka bir ülkeden miyim İlhami abi, neden ismimi asla doğru yazamıyorlar…

Yer aldığım en anlamlı projelerden biri de sağlık okuryazarlığı oturumları yaptığımız Sağlıklı Gençlik Hareketi projesi idi. Yaptığım oturumlardan sonra katılımcılardan aldığım feedbackler o oturumu çok daha anlamlı kılıyordu. O feedbackler bir şeylerde başarılı olduğumu hissettiriyor, teşekkür ederim sevgili katılımcılarım.

ösym artık sınavlarda şeker vermiyormuş, 620 liraya 4 kalem 2 silgi 1 kalemtıraş aldık geldik ve ana tema projemizin muazzam rozetleri

Yazıyı birkaç gündür süründürüyorum ve tamamlamak için bu sefer son kez oturdum, yazıyorum.

Anı kutumdan bir şeylerin fotoğrafını çekmek için gün ışığını bekledim ama annemin topla şu eşyalarını uyarılarından sonra gündüzler geçip tekrardan gece vakti aklıma gelince fotoğraf çekmek, fotoğraflardan vazgeçip en azından yazı yaz be kızım diyerek kendimi motive ettim.

Meşhur bir soru vardır ‘Zaman makinesi ile hangi döneme gitmek ve yaşamak istersin?’ diye. Bu soruya verilen cevaplar arasında duyduklarımın çoğu geçmiş zamana dair dönemlerdi. Ben asla geçmişe gitmek istemiyorum, hele de bir kadın olarak geçmiş güzellemesini hiç anlayamıyorum. İnsan haklarımızın olmadığı dönemleri görmek ya da o dönemlerde yaşamak asla istemezdim. Geçmiş ve iyi ki bitmiş o zamanlar ve her şeye rağmen bir kadın olarak bu dönemde yaşadığım için memnunum.

her sayfayı dua ile bitirmezsem kendimi günlük yazmış saymıyordum, benim dindarlık halis mi?

Geçmişi arkada bırakmak değil de geçmişle helalleşerek hayata devam etmek en iyisi olacaktır bizler için. Her zaman çok kolay olmuyor, aslında çoğu zaman kolay olmuyor geçmişle olan muhakememiz. Gücümüz kuvvetimiz bol olsun.

Tarih tekerrürden ibarettir derler, evet hatalarda ders çıkaramamakta insanın üstüne canlı yok. Belki de bu yüzden ilk insandan bu yana evrimsel gelişimimiz çok da anlamlı değil. (Tamamen kendi bilimsel olmayan yorumum). Hataları da bireysel olarak deneyimleyip ders çıkarmak istiyoruz, en azından kendi adıma.

Buradan da şuraya varmak istiyorum her hayat biriciktir ve kendi başına anlamlıdır, evet birilerinin hatalarından geçmişinden çıkardığı derslere her zaman kulak verelim ama mutlak doğru olarak da kabul etmeyelim. Herkesin deneyimi kimseyi ilgilendirmez.

Geçmişi sevmek, deneyimleri olumlamak kolay değil ama geçmiş işte, şu an şu dakika şimdiyi yaşıyoruz. Geçmişin bize öğrettikleri, hatırlattıkları ve öğretemedikleri ile.

Geçmişi geçmiş olarak değerlendirip o kazanımlarla şimdiyi ve geleceği yaşamak hepimiz için en sağlıklı yol olacaktır.

Başarabilenlere helal olsun.

Anı kutum üzerine düşünceler temalı bu yazımda, anı kutumda parçaları olan herkese teşekkür ediyorum, zararlı ve ziyanları olanlara da.

--

--