Geleceğin Modası:
Özgürlük Kılıflı Ayıplar!
Hemen hemen herkesin bir özgürlük tanımı vardır. Hatta birçoğumuz farklı farklı özgürlüklere sahibiz. Düşünce, konuşma, yazma, gitme, gelme, uçma… daha niceleri. Genellikle özgürlük dendiğinde hepimiz istediğimizi yapabilme hakkı olarak düşünürüz. Rousseau ise “İstemediğini yapmama hakkı” olarak tanımlıyor özgürlüğü. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Sizce özgürlük nedir? Benim naçizane tanımım ise “Hak ve sorumluluklardan oluşan bir sistemin bütünüdür özgürlük”
Kendi düşüncem için konuşma özgürlüğü dediğimiz şeyden örnek vermek isterim. Yaradılıştan konuşma hakkına sahibiz hepimiz. Bu hakkı kimse kimsenin elinden alamaz tabii ki. Bu hakkın oluşturduğu sorumluluklar da hakla birlikte gelir. Bu hakkımız ile başkalarını aşağılayacak, kıracak, öteleyecek şeyler söylemek bizim sorumluluğumuza zıt düşecektir. Bu durumda söylediğimiz şeyleri söylemek bizim özgürlüğümüz olmayacaktır. Fikirlerimizin dokunulmazlık hakkı vardır ve bu, biz bir başkasının fikrine dokunmama sorumluluğumuzu benimsediğimizde bir özgürlüğe dönüşecektir. Son olarak basit bir örnek daha vermek isterim. Öldürülmeme hakkına sahibiz ve bu, bir başkasını öldürmeme sorumluluğumuzu doğurur. Biz bir başkasını öldürürsek öldürülmeme özgürlüğümüz söz konusu olamaz.
Günümüzde her an herkes “Benim bu özgürlüğüm var, senin şu özgürlüğün var.” şeklinde konuşmaya başlayabiliyor. Özgürlük adı altında çok masumane rezillikler yapılabiliyor ve insanlar doğrudan uzaklaştırılıyor. Düşünce özgürlüğü başlığı altında saldırganlık, inanç özgürlüğü adı altında din düşmanlığı, cinsiyet özgürlüğü adı altında cinsiyetçilik ve daha niceleri… Sorun bunların yapılması değil. Bunların günümüz doğruları haline gelmesi. Bu yanlışlıklara ses çıkarmak özgürlük düşmanı sıfatını kazandırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır bizim için.
Eski tabuları yıkma amacıyla özgürlük kılıfı giydirilmiş bu davranışlar geleceğin tabularını oluşturmaktan başka bir şeye yaramamaktadır. Çok basit ve gündemden bir örnek verelim. Güzellik algısı denen şey yıkılmaya çalışıyor bir süredir. Ünlü firmalar güzel bulunmadıklarını iddia ettikleri insanları marka yüzü yaparak güzel olduklarını söylüyorlar. Daha düne kadar 90–60–90 diyen bizler ise artık bu ölçülere sahip insanları güzel bulmamaya başlıyoruz ve markaların peşinden gidiyoruz. Görüşümle bu durumu değerlendirmek isterim. Güzel bir vücuda sahip olma hakkına sahibiz ve bu, bizlere vücudumuza iyi bakma sorumluluğunu oluşturur. Eğer biz vücudumuza iyi bakmazsak güzel olma özgürlüğümüzü engellemiş oluruz. Bu durum geçmişte kabul görüyordu. Vücuduna iyi bakan güzel oluyor bakmayan olamıyordu. Fakat günümüzde güzel olmak güzel dediğimiz şeyin tam tersi olmaktan geçiyor. Özgürlük kavramına öyle sıkı sarılmışız ki uygulanması için alan bırakamıyoruz ve özgürlük adı altında doğrulardan uzaklaştırıyoruz insanları.
Fikirsel olarak da o kadar aydın görünmeye çalışıyoruz ki. İsteyerek ya da istemeyerek geleceğin özgürlük kılıflı ayıplar modasını oluşturuyoruz. Örneğin günümüzde devlet kurumlarına karşı gelmek özgürlüğün en ilgi çekici kısmıymış gibi geliyor bizlere ve bu durum bir moda haline geliyor. Fikri olmadığı halde sırf devlet eleştirmenliği yapıp farkında olduğunu belirtmeye ihtiyaç duyan insan sayısını gün geçtikçe artırıyoruz. Aynı şekilde dini, sosyal, kültürel konulara karşı gelmeye o kadar tatlı özgürlük diyoruz ki böyle konuların neredeyse tamamında geleceğin modaları oluşmuş durumda. Baktığımız zaman herkes her şeye karşı ve neden karşı olduğunu da bilmiyor. Sadece moda bizlere bunu emrediyor ve bizi buna itiyor. Sosyal medya platformları, uzmanlara uzmanlık anlatan akılsızlarla dolu. Ev kedisinin bir kaplana nasıl ceylan avlayacağını öğretmesi gibi bir şey bu. Ve kimse bunun yanlış bir şey olduğunu düşünmüyor. Çünkü moda bunu emreder…
Moda dediğim şey nedir peki? “Öylesine Bilgeyiz” yazımda belirttiğim gibi günümüz farkındalık sertifikası almaya çalışırken benliğimizi öyle yitiriyoruz ki olayları birbirinden ayırt edemiyoruz. Neyin iyi neyin kötü olduğuna karar veremiyoruz. Neye nasıl yaklaşacağımızı bilemez oluyoruz. Bu durumda da sosyal medyada aydınlık kaleleri olarak gördüğümüz yerlerin yönlendirmesine açık hale geliyoruz. Bu yerler bizlere sürekli özgürlük ve aydınlıktan bahsederek yaptıkları her şeye bu iki kılıfı giydirmeyi hedefliyorlar ve çoğu zaman da başarılı oluyorlar. Bu yerler o kadar geniş bir kitleye tek elden fikir sunuyor ki bu düşünce tipleri artık birer moda haline geliyor. Günümüzdeki tartışmalar, düşünceler, yaklaşımlar ve eylemler ise bu yerlerin yönlendirdiği şekilde yapılıyor. Kişisel düşüncelerden çok kitlesel düşünce modaları ile şekilleniyoruz artık. Bir olay olduğunda aynı sayfanın aynı gönderisini paylaşarak aynı cümlelerle aynı şekilde aynı şeye karşı çıkmıyor muyuz hep beraber?
Bu durum yakın gelecekte de devam edecektir. Fakat bir süre sonra bu modalar kendi aralarında çelişmeye ve kendi sütunlarını kendi yıkmaya başlayacaktır. O kadar fazla yanlışa ve ayıba özgürlük diyoruz ki gelecekte modalara zıt düşen ayıplar ve yanlışlar çıktığında modaları ikilemde bırakacaktır ve insanlar bir şeylerin farkına varacaktır. Şu anda birçoğumuzun gururla ve onurla desteklediği tutumlar gelecekte birçoğumuzun başını ağrıtacaktır ve o zaman modalara karşı çıkışlar olacaktır. Çok fazla şey barındıran modalar her alandan farklı bir karşılık aldığında bizler de farklı düşüncelerin nasıl oluştuğunu tekrardan öğreneceğiz.
Şu anda modanın silmeye çalıştığı kavramların bizlerin yaşamı için ne kadar işleyişli ve önemli olduğunu ne yazık ki yitirdikten sonra anlayabileceğiz. Örneğin yaşıtlarından daha farkında olduğunu düşündüğü için din düşmanlığı yapan genç topluluk bundan yirmi yıl sonra dinin eksikliği ile toplumda bir maneviyat eksikliği yaşayacaktır ve bu durum toplumsal çatlamalara sebep olacaktır. Farkına vararak silmeye çalıştıkları kavramın aslında toplumu birleştirdiğinin farkına vardıklarında umarım çok geç olmaz. Bu konu sadece dinde değil düşünebileceğimiz hemen hemen her konuda mevcut. Sadece revaçta ve fazlasıyla modalaşmış bu ahmaklık daha anlaşılır olacağı için bu örnek daha iyi olacaktır.
Bizlere düşen “Hak ve sorumluluk zinciri”ni gerçekten benimsemektir. “Haklar sorumluluk doğurur” ilkesine göre hareket etmektir. Günümüzde toplumsal statü sağlayan özgürlük kılıflı ayıplardan kaçınmamız ve bu ayıpların gelecekteki yıkımlarından kurtulmamız gerekiyor. Konular hakkında başkalarının fikirlerini beklemek yerine doğru ya da yanlış kendimiz bir fikir oluşturmamız gerekiyor. Toplum tarafından beğenilme kaygısı ile modanın bir kölesi haline gelmek yerine maddi bir kazanç sağlamasa dahi modalara karşı durmamız gerekiyor. Bu durum bizlere şimdi kazandırmıyor gibi gözükse de gelecekteki manevi yıkımlarda bizleri ayakta tutacaktır. Aklı yıkanmış aydın sıfatlı ahmak olmaktansa fikri beğenilmeyen erdemli insan olmanın daha önemli olduğunun farkında olmamız gerekiyor. Moda dediği için değil kendiniz dediğiniz için farkında olun…
Geçmişin dogmalarına karşı çıkarken geleceğin dogmalarını oluşturmamamız dileğiyle…