Gofret Sevmeyen Var mı?

Ahmet Turan Köksal
Türkçe Yayın
Published in
8 min readSep 24, 2019

23 Eylül 2019, San Fransisko zaman diliminde 13.30'da bir tüvit attım. San Fransisko’nun yokuşlu sokaklarından birinde, nispeten temiz bir sokaktaki tek çöp, Ülker marka çikolatalı gofret ambalajıydı. Fotoğrafı ben çekmediğim için çeken kişiden izin aldım ve yayınladım. Bu arada gün aşırı gittiğim sokaklar bunlar ben de rastlayabilirdim ama fotoğrafın müellifi ben değildim belirtmek istedim.

Bu arada belli ki gofret çok taze değilmiş bir kere erimiş ve ambalaja çikolatası bulamış. Üzücü.

İşbu tüvit şu anda 20.000 beğenmeye ve 2.000 RT sayısına doğru gidiyor daha üzerinden 24 saat geçmedi. Benim de sadece 13.000 takipçim var demek ki benden daha fazla takipçisi olan birileri de RT etmiş olabilir. İlgi çektiği ortada.

Bu çok özgün bir “kıssadan hisse” değildir. Efendim Türkler, Almanya’da işçi statüsyle gittiklerinden sonra, birileri Almanya sokaklarında çöp aramışlar, iki saat aradıktan sonra tek buldukları çöp bir Maltepe Sigarası ambalajıymış. (O zaman yerli marka sigara vardı artık pazarda yerli markaya izin vermiyorlar)

Yani bu muhabbet pek bir eskidir ben aslında özel bir durum yaratmadım. Tabii bu tüviti atarken de amacım Türk milletini gömmek değildi. “Türklere Türkler diyen Türklerden” değilim. Fakat yine de bazı açıklamalar yapma gereği duydum. Genel tepkiler, küfürler ve hakaretler dışında komik tepkiler ve cevaplar da vardı. Onlar da arada kaynamasın iyiye iyi demeyi atlamamak lazım. Eğer yazı uzun okuyamam derseniz en altlarda amacımı belirttim.

Benim için iyi bir sosyal deney olmadı değil.

Öncelikli olarak ben bu tüviti neden atmış olabilirim.

1- Takipçi arttırmak için, ilgi çekmek için…

Size kendimi nasıl ifade edebilirim bilmiyorum ama ben mimarım. Öğretim görevliliği de yaptım. 5 tane kitabım var yenileri yolda. Açıkçası ben de her insan gibi egosu ve onu baskılayan süperegosu olan biriyim.

Ancak lütfen. Bu kadar özelliğim varken sosyal mesaj amaçlayan garip bir tüvit ile ilgi çekmeye çalışmam. Bakın özel mesajla bana ne gelmiş.

Tanımadığım genç bir arkadaştan gelen bu mesaj varken, gofret ambalajı ile ilgi çekmeye çalışmam ben. İster inanın ister inanmayın.

Daha başka bin türlü övüneceğim ilgi çekme metodum var. Hiç tanımadığım biri yayınlanan romanımı beğenmiş, hem acımasızca eleştirmiş hem de çok çok çok beğendiğini beyan etmiş. Nasıl mest oldum. Hemen onu paylaşırım. Okuyan olursa da olur, olmazsa da olur.

Mesela tüvit 20.000'lerde bu yazıyı 200 kişi okumayacaktır muhakkak. Fakat çekmek istediğim ilgi burada, bu yazının içindedir. Hatta ben bunu paylaşırken o kadar tutacağını bile düşünmedim.

O yüzden salla gitsin.

Çok övünürüm ben bu kareyle.

Planlı olarak çektiğim çok beğendiğim bu fotoğrafımı 2.000 kişi bile beğenmedi.

2- Gofretin çöpünü kendisi atmış fotoğrafını çekmiş…

Bunu ne kadar çok diyen oldu. O kadar emin söylediler ki hem de. Aklıma gelmemişti ama artık anladım ki Türkiye’deki sosyal medya aşağılık kompleksini normalleştirmiş. Garip!

Diyelim ki öyle ve ben inkar ediyorum. Büyük resmi görmek ya da altında hinlik aramak konusunda çevreyi kirletmekten daha fenaymışız.

Milletin zikri neyse fikri de o. Aklına ilk gelen şey gofretin bilerek atılıp, fotoğraf çekildiği. Bu arada aynı minvaldeki diğer yorumlarla pişti oluyorlar. Okumayı da sevmediğimiz ortada.

Tabii Türkün hatasını kim gösterir, fetöcüler. Bir Akpartili ya da normal gofret sever böyle hayinlik yapamaz.

Tank mermisi de jilet gibi ikiye ölüyor. Üçe değil. Yahu bunun yerdeki çöpün yüksek ihtimal bizden biri tarafından atıldığıyla alakası ne?

3- Çevre duyarı kasmak için…

“Duyar kasmak” lafından hiç hoşlanmasam bile oturdu artık. Kullanılıyor. Burada da tam yerinde oluyor. Neyse. Birileri BM oturumunda, kalantor politikacılara fırça atan Greta’nın fotoğrafını eklemiş tüvitin altına. Evet, daha başta şehrin sokağını kirletmemek, daha büyük çevreci oluşumların başında gelir. Eğer elindeki çöpü sokağa atma “CÜRETİNİ ve RAHATLIĞINI” hissediyorsan, küresel ısınmayı anlayamazsın. Bu doğru. Açıkçası nerede olursam olayım böyle bir çöp üretmişsem (çöp üretiyoruz devamlı) nereye atacağım dert olur. Çantamda taşıdığımı bilirim. O yüzden gofreti, çikolatayı filan ambalajını düzgün açmak gibi bir takıntım oldu. Sonra onu en az yer kaplayacak şekilde ve tabii çantanın içini mahvetmeyecek halde düzlerim, öyle yanımda taşırım atacak yer bulamazsam. Arabada öyle ufak bir çöp torbam vardır.

Ki ben çok hassasım diyemem. Bu beni bağlar, kendimi bu tüvitle anlatmış değilim.

4- San Fransisko çok temiz, bir gofret orayı kirletti.

Avrupa şehirlerine göre ya da Silikon Vadisi’ne göre (ben San Fransisko şehir merkezinin güneyinde yaşıyorum) San Fransiskoyu b.k götürür. Şaka yapmıyorum. Dünyanın en ünlü mimarlarından Frank Lloyd Wright’ın değerli bir butik yapısını gezdirmek için ailemi çok çok merkezi bir yerdeki sokağa sokmuştum. Öğlen çok pahalı elbiseler satan butik, beşten sonra sidik kokusundan geçilmeyen, evsizlerin mekanı oluveriyor. Bunu çok iyi biliyorum. Ancak o sokak nispeten temiz (her sokağı da rezil değil o şehrin) ve (diğer fotolar da elimde) tek çöp oymuş.

San Francisko’yu b.k götürmesinin olayla ilgisi yok. Tanımadığınız biri çocuğunuza tokat atsa, müdahil olduğunuzda sen sanki hayatın boyunca çocuğa vurmadın yani diye kendini korusa…

Algıda seçicilik görülmüş foto çekilmiş, dağıtılmış. Nedir bu sinir. Kabul edin yere ufacık bir ambalaj atan İsveçli Greta’yı da anlayamaz. Bu kadar basit.

Arkadaşım oradan geçerken o çöp örneğin bir Brezilya’dan gelen lokal bir markanın ambalajı olsa, nereden tanıyacak, yanından geçer giderdi. “Ülker Çikolatalı gofret sevmeyen var mı?” reklam kampanyası nispeten başarılıdır. Yıllardır ambalaj tasarımı değişmedi o yüzden algıda seçcilik olmuş. Tüvidır mikro blog, çok uzatmadan durumu beyan ettim.

5- Global Dünya…

Beş tanesi nakliye ücreti hariç 4 dolares. En ucuz yerde hem de.

Burada bu gofret (bence) çok pahalı. Marketlerde buldunuz diyelim var birkaç yerde. Online satın aldığınızda beş adedi 4 dolar. Buna bir de nakliye koy. Tanesi bir doların üstüne geliyor. Türkiye’de bu gofrete 6 TL verir misiniz?

Ben açıkçası müptelası değilim. Buraya geldim geleli eksikliğini hissetmedim. O parayı da vermem.

Ancak ABD’nin Batı yakasına bile gelip artık ambalajı sokağa atılacak kadar yere düştüyse Global Dünya çarkları çalışıyor demektir.

6- Türkler pis millet…

Yani bunu ben diyemem. Nasıl derim. Öyle bir tanım yapabilme durumum yok zaten bilimsel değil. Fakat Türkiye’deki son zamanlarımda edindiğim GÖRECELİ TECRÜBELERDEN durumumuzu iyi görmediğimi beyan edebilirim.

Misal her şeye kızmışım, okula kızmışım, rektöre yalakalık yapanlara ve yalakalık isteyen TALEP EDEN rektöre kızmışım, o kadar okuyup yine de ülkene faydalı olmak için sisteme dahil olmaya hevesli olmaya kızmışım ve hatta en son Migros’tan tanzim gıda fiyatına zorla etiket konan hıyardan bilmeden bir kilodan fazla aldığım için kasada iki tane hıyarın poşetten çıkartılmasına kızmışım (oldu bu, tek müşterinin tek seferde bir kilo almak hakkı vardı ben ülkeden çıkmadan önce) falan filan…

İşte tam öyleyken sıkış pıkış bir Metrobüs’ten inip E-5 kenarındaki üniversitenin, katlı otoparkından dönme binasında ikinci bodrumdaki sınıfta çocuklara İYİ MİMARLIK anlatmak için derse gidiyorum. Tam o sırada 4–5 metre önümde yürüyen o okulun öğrencisi olduğu belli kızlı erkekli grup sabah sabah sigaralarını okulun ana kapısının önüde yere attılar, okula girecekler ya.

“Ne yapıyorsunuz yahu” deme gafletini gösterdim. Birazdan girecekleri üniversitede ÖĞRETİM GÖREVLİSİ olduğum de belli. Buna rağmen;

Ooooo dayak yiyordum az daha. Çöp kutusu mu varmışmış, nereye atacaklarmışmış, çöp kutusu olsa da dışarı atsalar haklıymışmışım (Oha)

Bu arada yukarıdaki tüvite gelen koruma burada da karşıma çıktı. İşte buna safsata deniyor. SANKİ İSTANBUL ÇOK TEMİZ DE…

Bu safsata türünün İngilizce adı “Fallacy Of The Beard”

Bir iddianın kabulünü sağlamak için ayrıntıların hiçbir etkide bulunmayacağını iddia etme.

Örnek 1: Sigara içilmesi, Ankara’nın hava kirliliğine etki edecek değil ya..

Örnek 2: Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz.

Üzerime yürüdüler. Evet, güvenlik araya girdi. Sadece ne yapıyorsunuz yahu dedim. O kadar. Çikolatalı gofreti bilmiyorum da bir sigara tiryakisi için, sigara içmek o kadar önemli bir insanlık hakkı ki, bir de izmaritini atmamasını söylemek, küfür etmek sayılıyor. Sigara içen ve yanında taşınabilir küllük bulunduran da bilirim (var öyle arkadaşlarım) ama genel olarak sokakta sigarasını yere sallayana bir şey diyemezsiniz, dayak yeme tehlikesi var. Bunu kabul edin. Genel olarak çöpünü yere atmaktan imtina etmeyen bir çoğunluğa sahibiz.

San Fransisko merkez tamam, pislik içinde ama bilin ki Silikon Vadisi’nde bazı Countyler yakında AÇIK HAVADA DA SİGARA İÇİLMESİNİ YASAKLAYACAKLAR. Los Angeles’ta Pasedena’da bir kafede dışarıda otururken dahi sigara İÇEMEZSİNİZ. Bu arada Tokyo’da bir kapalı mekanlarda sigara içmek serbest olduğunu görürsünüz (Ben gördüm). Las Vegas’ta kumarhanesi olan otelin içinde kumar oynayanlara sigara serbest, otelin dışında açık havada yasak.

Dünya garip bir yer, bana buraları anlatmayın.

7- Viral muhabbeti…

Unutmadan ekleyeyim, bunun çikolotalı gofret viralı olduğunu iddia edenler de çoğunlukta. Belki de öyle de, bunun viral olduğunu söyleyen de virale katkı sağlamış oluyor. Yani asında viral olmayan bir gönderiye “viraldir” diyen, olmadığı halde onu viralleştirmiş oluyor.

Haberi yok.

8- Sosyal Medya daha garip bir yer…

Şimdi Narkisos’a kadar giderim. “Ben” kavramı, selfi melfi filan,” sonra “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” filan gibi laflara dalarım yazıyı yarıda bırakırsınız.

Bakın ben de 15 dakikalığına ünlü oldum çikolatalı gofret sayesinde.

9- Son not…

Sonuç şu: Genel olarak her şikayeti ve durumu aşağılık kompleksi olarak görüyoruz. Bana burada Türk olduğumu öğrenince “dört kadın alma hakkınız var mı?” diye otomatik sorana “Aaa olur mu Türkiye çok gelişti, dört kadın ve eğer eşcinselsen resmi olarak dört de erkek alma hakkımız var.” deyip g.t ettiğim olmuştur karşıdakini. Kimin ne olduğunu, ne kadar ırkçık olduğunu biliyoruz.

“Turnusol kağıdı” diyorlar ya hemen o çöpü sen koydun oraya diyenin neler düşündüğünü ortaya çıkartabiliyorum. O kadar çok dediler ki, çöpün atılmasından daha çok üzüldüm.

Kısaca kendi milletimi kötülemek gibi bir amacım yok. Sizin varsa onu bilemem ama gördüğümü de paylaşırım. Zorunuza gittiyse orasını bilemem. Siz yapmayın, başkası yaparsa da uyarın.

Bu yazıyı okuyup da hala amacını anlamadım benim “perspektifim” hala ambalajın atılıp mizansen yaratılıp foto çekilmesi diye soru soran var.

Tez mez yok. Sizin beni itham edeceğiniz, aklınıza gelen her türlü “BÜYÜK RESMİ” tahmin edebiliyorum ben.

Amacı yakalamak pek basit aslında. Bu sokaktan bir Türk (Türk olmasa bile Ülker Çikolatalı Gofreti bilen biri geçmiş) ve ne yazık yere atmış. Açıkçası SF’deki rezilliğe uyan bir Türk görmemiştim. Buradaki Türklerin uygar olduğunu zannederdim. Paylaşımım şaşkınlıklatandır. Tamam?

Daha fenaları da var. Bana “boş yapma” diyor. Bu laf “duyar kasmak”tan çok daha gerizekalıca ya neyse. Ben de ona “İsminiz cisminiz gizli kim kimi tartıyor şu yazıyı okuyun bir.” dedim. Okumuş bir de diyor ki ismim kimliğim belli kocaman “BARIŞ_SEVGİ” yazıyor diyor. “Beni engelle” diye de emir vermiş. Pek kimseyi engellemem en fazla sessize alırım. Dur bakalım ne yazmış bu kişi deyince ne çıktı.

“Köye dönecek çizgi karakter” diyor bana “Tuvalet terliği” . Aslında pek de yaratıcı.
Adamın ettiği küfür için özür dilerim. Eh bunun bana saldırması pek doğal.

10- Mizah…

Bu arada saçma sapan ithamlar dışında, çok güzel cevaplar da aldım. En sevdiğimi paylaşayım da yazı bitsin…

Hehehe.

--

--

Ahmet Turan Köksal
Türkçe Yayın

İstanbul. Dr. Mimar. YTÜ. Yarışmalarda ödül alır-almaz. Ustura, Tuhafiyedeki Hafiye, İnternet Sizden Korksun, Kimkorkar intenernetten kitap yazarı. ayasofya.com